Lisedeyken

Lise ve üniversite tercihleri.

Geçenlerde lisedeki hocamla karşılaştım, bize haftada 16 saat dersi vardı, sınıf nüfusu azdı bu yüzden hepimizi tanırdı. Hayatıma gerçekten dokunmuş birisidir. Onu görmek, üniversiteyi bir süre önce bitirmiş olan bana geçmişten gelen şok edici bir darbe gibi indi.

Böylece kendimi liseyi boydan boya düşünürken buldum. Bu nefret ettiğim ve asla ait hissedemediğim şehirde, bir zamanlar benim bile ait olduğum bir yer varmış demek. Şimdi dönüp geçmişe baktığımda kendime gülmeden edemiyorum. Üniversitenin her şey olduğunu sandığım o zamanlar, yaşadığım onca stres, kötü sınıf arkadaşları, en yakın arkadaşlarım, dershane. Evden sabah altıda çıkıp akşam dokuzda dönmek zorunda kaldığım o günler. Her gün sabahtan akşama kadar hem okula hem de dershaneye gittiğim, sabah kahvaltı bile yapamadığım, akşam dershaneye gitmeden önce sıkıştırabilirsem yediğim tek öğünlük yemekler. Doğru dürüst yemek bile yiyemediğim o zamanlar tam olarak nasıl bir hayalin peşinden koşuyordum acaba?

Akşam dokuzda eve geldiğimdeyse, sabah dörde kadar ya ders çalışırdım ya da biraz olsun rahatlamak için kitap okurdum. Yalnızca iki saat uyku, biraz yemek ve işte bir sene boyunca yaşadığım hayat. Böyle olan bir tek ben de değildim üstelik. Sınıftan arkadaşlarımla da aynı dershaneye giderdik, aynı şeyleri yapardık. Sadece bizim sınıf, okul da değil üstelik, tüm ülkenin aynı dönemden geçtiğini biliyorum. Ben şanslıydım, tüm bunları yalnızca bir sene yaşadım, birkaç yıldır aynı döngüde hapsolmuş kişileri de tanıyorum. Üniversitenin her şey olduğunu öğreten bu sistem, nedense mezun olduğumuzda çok az olan iş imkânlarını, bir iş bulsak bile kirayı güç bela ödeyebildiğimizi, çok fazla iş seçeneği olmadığını, olsa bile “tanıdık” olması gerektiğini nedense bize hiç söylemiyor.

Bu sistemde sürekli ne yapacağımızı bilmeden savrulup duruyoruz. Daha 17-18 yaşlarında hayatımızı etkileyecek bir karar vermemiz, belki de mecburen gittiğimiz bir bölüme ve üniversiteye bir sürü para yığmamız ve bir şeyler başarmamız bekleniyor. Kimsenin aslında bir şey öğrettiği yok, sürekli görmezden geliniyorsun. Şu an için tek artısı belki de hayatla baş etmeyi öğreniyoruz.

Yalnızca çok iyi üniversitelere ve bölümlere gitmenin bir anlamı var artık, iyi bölümler okumanın ve donanımlı olmanın, birilerini tanımanın, network oluşturmanın. O hâlde bu kadar bölüm ve üniversite neden var? Neden ısrarla üniversiteye gidiyoruz? İyi bir lise eğitimi alıp sonrasında ya meslek eğitimi almamız ya da direkt işe başlamamız daha mantıklı değil mi? Bazı ülkeler bunu başarılı bir şekilde yapıyor, biz neden yapamıyoruz? Nedeni belli aslında.

Neyse, sonuç olarak üniversite her şey değil. Biraz soluklanıp ne istediğimize karar vermek, kendimizi tanımak ve sonrasında gerçekten istediğimiz meslek doğrultusunda seçimler yapmak en iyisi. Kendimize bu kadar yüklenmemek, sınavın her şey olmadığını bilmek ve bu kadar zorlamamak. Geçmişe dönebilseydim, kendime de bunları söylerdim.