Makroekonomik Dengesizlikler: Cari Açık, Enflasyon ve Büyüme Arasındaki Zor Denge

Cari Açık Kapanırken Büyüme ve Enflasyon Neden Çatışır?

Bir ülkenin ekonomisi, birbirine bağlı dinamiklerden oluşan dev bir saat gibidir. Bu saatin doğru işlemesi için büyüme, enflasyon ve cari açık gibi temel göstergelerin uyum içinde olması gerekir. Ancak bu dengeyi sağlamak, özellikle gelişmekte olan ekonomilerde, bir cambazın ip üzerinde yürümesi kadar zordur.

Cari Açık: Dış Dünyaya Bağımlılığın Bedeli

Cari açık, bir ülkenin ithalatının ihracatından fazla olması durumunda ortaya çıkar. Bu durum, genellikle üretimdeki yetersizlikler, enerji bağımlılığı veya tüketici talebinin dış kaynaklı finansmanıyla ilişkilidir. Örneğin, Türkiye gibi enerji ithalatı yüksek ülkelerde, petrol fiyatlarındaki artış cari açığı anlamlı ölçüde etkiler.

Cari Açık Neden Tehlikeli?

-Dış Borçlanma: Açığın sürekli finansmanı, döviz ihtiyacını artırır ve dış borç stokunu şişirir.

-Kur Baskısı: Döviz talebi arttıkça yerel para birimi değer kaybeder, bu da enflasyonu tetikler.

-Kırılganlık: Global likidite daraldığında (örneğin Fed faiz artırınca), cari açığı yüksek ülkeler sermaye çıkışlarıyla karşılaşır.

Ancak cari açık her zaman kötü değildir. Örneğin, yatırım amaçlı borçlanma (altyapı projeleri gibi) uzun vadede büyümeyi destekleyebilir. Sorun, açığın "tüketim odaklı" olması ve sürdürülemez hale gelmesidir.

Enflasyon-Büyüme İlişkisi

Enflasyon, ekonomideki para arzının mal ve hizmet artışından hızlı büyümesiyle ortaya çıkar. Ancak gelişmekte olan ülkelerde enflasyonun temel nedenleri daha derindir:

-Maliye Politikası: Bütçe açıklarını para basarak kapatma eğilimi (örneğin Arjantin).

-Kur Şoku: Yerel paranın değer kaybı, ithal malları pahalılaştırır.

-Talep Enflasyonu: Düşük faizle şişirilen tüketici harcamaları.

Düşük enflasyon, ekonomik istikrarı sağlar ve yatırımları çeker. Ancak aşırı düşük enflasyon (Japonya örneği) tüketimi ve yatırımları baskılayabilir. Öte yandan, yüksek enflasyon tüketicinin satın alma gücünü eriterek büyümeyi sekteye uğratır.


Büyüme: İstikrarın ve Riskin İkilemi

Ekonomik büyüme, bir ülkenin refahının temel göstergesidir. Ancak büyüme hırsı, enflasyon ve cari açıkla çelişebilir:

-Aşırı İthalat: Hızlı büyüme, ithalat talebini artırarak cari açığı besler.

-Sıcak Para: Yüksek büyüme için düşük faiz politikası, sıcak para girişini tetikler. Ancak bu para "kırılgan" bir büyüme yaratır.

2010-2017 arasında Türkiye, düşük faiz ve inşaat odaklı büyüme modeliyle yıllık ortalama %6 büyüdü. Ancak bu dönemde cari açık GSYİH’nin %6’sına ulaştı ve enflasyon kronik hale geldi.

Makroekonomik Denge Nasıl Sağlanır? Politika Önerileri

Bu üçlü denklemi çözmek için politika yapıcıların "sihirli formülü" yok. Ancak bazı temel stratejiler işe yarayabilir:

1. Üretim Odaklı Büyüme Modeli

  • İhracatı artıracak katma değerli üretim (Güney Kore’nin otomotiv ve teknoloji hamlesi gibi).
  • Enerji bağımlılığını azaltacak yenilenebilir yatırımlar.

2. Enflasyonla Mücadelede Gerçekçi Politikalar

  • Merkez bankası bağımsızlığı ve faiz politikasında şeffaflık (örneğin Fed modeli).
  • Mali disiplin: Kamu harcamalarının verimliliği ve vergi reformları.

3. Cari Açık Yönetimi

  • Turizm, yazılım gibi hizmet ihracatının desteklenmesi.
  • Yabancı sermaye çekmek için yapısal reformlar (Hindistan’ın 1990’larda yaptığı gibi).

4. Döviz Kuru Politikası

  • Spekülatif ataklara karşı rezerv yönetimi (Çin’in döviz kontrolleri).
  • Rekabetçi kur politikasıyla ihracatın desteklenmesi.

Zorlu Senaryo: Enflasyonla Savaşırken Büyümeyi Kaybetmek

2022’de ABD Merkez Bankası (Fed), enflasyonla mücadele için faizleri agresif şekilde artırdı. Bu, doları güçlendirirken, gelişmekte olan ülkelerde sermaye çıkışlarına ve ekonomik daralmaya yol açtı. Bu durum, politika yapıcıların "ya enflasyon ya büyüme" ikilemini nasıl yönettiğinin çarpıcı bir örneği.