Maladaptive Daydreaming: Müzik Dinlerken Kendi Etrafında Dönerek Hayal Kurmak

Müzikle kendi etrafında dönerek hayal kurmak sadece alışkanlık değil, zihinsel bir kaçış biçimi olabilir.

Maladaptive Daydreaming, bir kişinin aşırı, bazen saatlerce gündüz düşleri gördüğü bir ruh sağlığı sorunudur. Dışarıdan fark edilmeyen bu içsel yolculuklar, çoğu zaman bir baş etme yöntemi gibi görünse de, kişinin sosyal hayatını ve işlevselliğini sekteye uğratabilir.

Genellikle ergenlik döneminden itibaren başlayan bu davranış biçimi, genellikle yalnız kalınan anlarda kendini daha fazla gösterir. Bir müzik eşliğinde kendi etrafında dönerek saatlerce hayal kuran birey, o sırada zihninde bir senaryo inşa eder. Bu senaryoda karakterler, diyaloglar ve olay örgüleri tüm ayrıntısıyla canlandırılır. Sadece hayal edilen mutlu anlar değil de hayata dair tüm duyguları barındırdığı için dış dünyayla bağ geçici olarak kopar.

Fiziksel olarak da ritmik hareketler yapmaya başlanır. Elleriyle bir şeyler işaret etmek, hayal dünyasında yaşanılan olaya cevap vermek, başını sallamak ya da bir odanın içinde saatlerce dönmek gibi davranışlar gelişebilir. Özellikle müzik dinlerken hayal kurmak, zihinsel süreci daha yoğun hale getirir. Ritimle senaryonun duygusal yükselişleri uyum içinde ilerler.

Gerçek hayatta karşılanamayan ihtiyaçlar, zihinsel bir evrende yeniden yaratılır. Kişi, kontrol edebildiği bir alan kurarak orada var olmayı tercih eder. Aslında gerçek hayatta yaşanılan olumsuz duygulardan kaçmak için de zihnin bir nevi bireyi koruması gibidir. Bu koruma, bir noktadan sonra kaçışa dönüşebilir.

Okul, iş veya sosyal ilişkiler ikinci planda kalabilir. Günün büyük bölümü, zihinsel senaryolarla meşgul geçer. Bazı kişiler için bu durum farkında bile olmadan bir bağımlılığa dönüşebilir.

Klinik literatürde "Maladaptive Daydreaming" (Uyumsuz Hayal Kurma) olarak adlandırılan bu durum, henüz resmi psikiyatrik tanı kategorilerinde yer almasa da, birçok araştırmacı tarafından detaylı şekilde incelenmektedir. Özellikle Eli Somer’ın 2002’de yaptığı çalışmalar bu alanda öncüdür. Somer, bu davranışı gündelik hayal kurmanın ötesinde, bireyin işlevselliğini bozan yoğun bir iç dünya olarak tanımlar.Kimi zaman bu durum, depresyon ya da anksiyete gibi başka ruhsal durumların eşlik ettiği bir tabloyu da barındırabilir.

İfade edilen deneyimlerde ortak noktalardan biri de tekrar eden ritmik hareketlerdir. Müzik dinlerken dönme, ileri geri yürüme, elleriyle bir şeyler canlandırma gibi davranışlar, zihinsel senaryoya fiziksel bir boyut kazandırır. Bu hareketler kişi tarafından çoğu zaman fark edilmez ya da kontrol edilmesi zor bulunur.

Çevredeki insanlar bu davranışı fark ettiğinde şaşkınlık ya da endişe duyabilir. Oysa kişi için bu davranışlar bir anlam taşır. O sırada gerçek dünyadan kopulmuş, başka bir bilinç düzeyine geçilmiş gibidir. Hayal kurma süreci bazen saatler sürebilir ve sonunda bir yorgunluk hali ortaya çıkabilir.

Günlük hayatla bağın yeniden kurulabilmesi için farkındalık en temel adımdır. Birey bu davranışın hayatını ne ölçüde etkilediğini sorguladığında, değişim başlatmak mümkün olabilir. Profesyonel destek alınması, bu içsel sürecin kökenine inmek açısından oldukça değerlidir. Terapi sürecinde duyguların neden bu şekilde yönlendirildiği anlaşılabilir.

Alternatif uğraşlar ve zihni gerçek dünyada tutan aktiviteler de oldukça etkilidir. Özellikle sanat, hareketli sporlar ya da grup içi etkinlikler, bireyin zihinsel odaklanmasını dışsal dünyaya yönlendirmesinde faydalı bir rol oynar. Bu süreçte bireyin kendine karşı sabırlı olması, yargılamadan gözlem yapması önem taşır.

Müzik dinlemek her ne kadar birçok insan için rahatlatıcı olsa da, maladaptive daydreaming yaşayan bireylerde bu durum bir tetikleyici olarak işlev görebilir. Bu nedenle müzikle ilişkili rutinler gözden geçirilebilir. Hangi şarkıların bu yoğun hayal kurma sürecini harekete geçirdiğini anlamak, farkındalık oluşturur.

Bazı bireyler bu davranışı durdurmaya çalıştıkça daha çok içine çekilir. Bu noktada amaç, tamamen yok etmek değil, denge kurmak olmalıdır. Zihnin yaratıcı potansiyelini bastırmak yerine, bunu üretken alanlara yönlendirmek daha sağlıklı bir yoldur.

Yalnızca bireyin değil, çevresindeki insanların da bu durumu anlaması süreci kolaylaştırır. “Hayal kuruyor, ne zararı var?” gibi yüzeysel yorumlar, problemin görünmez hale gelmesine neden olabilir. Halbuki derinlemesine bir iç dünyaya sahip olmak, dikkatle ele alınması gereken bir meseledir.

Sonuç olarak, müzik eşliğinde dönerek hayal kurma davranışı basit bir alışkanlıktan çok daha fazlası olabilir. Zihinsel kaçışlar, çoğu zaman duygusal ihtiyaçların bir yansımasıdır. Bu fark edildiğinde, birey kendi iç dünyasıyla daha sağlıklı bir ilişki kurabilir.