Marçello

Adı güzele bir ömür doyamazsın.

"İsmin ne güzelmiş." dedim. Masadakilerin tanıyıp benim tanımadığım bir adam masaya dâhil olmuştu. Masaya katılır katılmaz buzları eritmek istemiştim. Güzel bir başlangıç yapmak. Belki sonsuza kadar sürecek arkadaşlığımızın başlangıcı bu cümle olacaktı. Aradan yıllar geçtikten sonra "Hatırlıyor musun, seni ilk gördüğümde ne demiştim?" gibi kendi aramızda şakalaşacaktık. Birbirimizin kız arkadaşları hakkında dertleşecek, paraya sıkıştığımızda borç için koşacağımız ilk kişi olacaktık. Belki de dandik bir durumdan dolayı aramız bozulacak, sokakta birbirimizi gördüğümüzde selam vermeyecek; fakat çok özlediğim için yazacaktım, o da ağırbaşlı bir şekilde barışma teklifini kabul edecekti. Eskisinden daha iyi bir arkadaşlığımız olacaktı. Birbirimizin sırdaşı, zamanı geldiğinde ise sağdıcı olacaktık. Birbirimizin çocuklarını arkadaş yapacaktık, onlar da bizim gibi kanka olacaklardı belki de.

İşte tüm bu müthiş olasılıkların başlangıcı olan "İsmin ne güzelmiş." cümlesi, beklediği yanıtı alamamıştı. Gözlerini kaçırarak, suratında bir mimik belirmeden, kuru bir "Sağ ol." ile karşılık vermişti Marçello. İsmi gerçekten de güzel değil mi? 19. yüzyıllarda yazılmış bir romanda; dillere destan davetler düzenleyen, yakışıklılığıyla Yorkshire'ın genç kızlarının kalbinde taht kurmuş, babası ölünce de gerçek tahta oturacak bir prens ismi gibiydi. Prens Marçello.

Beklediğim cevabı alamayınca moralim bozulmuştu. Hayallerimin suya düşmesiyle etrafa boş boş bakmaya başladım. Madem arkadaş olmak istemiyordu, ben hiç istemiyordum. Sessizce masada dönen muhabbeti dinliyordum. Marçello'nun sohbet yeteneklerine kulak kesildim. Acaba arkadaşım olsa onunla iyi bir muhabbet döndürebilir miydim? Bunun cevabını 5-10 dakika dinledikten sonra alacağımı umuyordum. Yaklaşık 3 dakika sonra aldım.

Cevap hayırdı. Yöneltilen soruları beceriksizce cevaplıyor, cevaplar karşı tarafı tatmin etmediği gibi konuyu devam da ettirmiyor, göz temasından kaçınıyor, üstelik suratında pozitif mimikler bulunmuyordu. Duvar gibi bir ifadeyle, soğuk ve ilgisiz yanıtlar silsilesinden sıkılmış olan masadaki diğer iki kişi, soru sormayı bırakıp başlarından geçen olayları anlatmayı tercih ettiler. Çok tırt bir hikâyeyi ballandıra ballandıra anlattılar. Bir restorana gidip yemek yemiş olma hikâyesi Marçello'yu zorlamadı. Marçello verdiği yavan tepkilerle anlatıcıların şevkini kırmış olsa gerekti ki, anlatıcılar hikâyeyi bir türlü bitiremediler. Restoran adı, gün ve saat gibi hikâye sonrası bilgilerle Marçello'dan bir tepki, bir mimik kırıntısı istiyorlardı fakat ne fayda. Marçello'nun tek yorumu "Komik." oldu. Biraz kırgın olduğum için "Çok mu komik lan Marçello?" diye çıkışasım geldi fakat yapmadım. Şiddeti tercih etmedim.

Tıraş hikâyeler anlatıldı, ilgisizce dinlenildi, konuşanın bile heyecanlanmadığı diyaloglar kuruldu ve o esnada ben, tek bir kelime bile etmeden içimde Marçello'yu mezara gömdüm. "Zaten iyi arkadaş olamazmışız Marçello. Zaten sen ne anlatmayı ne dinlemeyi bilen bir insanmışsın Marçello. Ne senden hayır gelir ne de senin girdiğin ortamdan Marçello. Bırak böyle kalalım, karşı komşu olarak hayatımıza devam edelim. Selam da vermem sana. Sen de bana verme. Nereye gidiyorsan git, gezdiğin yerlerin hikâyelerini bana anlatma yeter. Hiç de ilgi çekici anlatamıyorsun zaten. O kadar yurtdışına gitmişsin, "İyidi valla" demekten öteye gidemedin. Benim iltifatımı aynı güzellikte kabul etmemenden belliydi tıraş bir insan olduğun. Ama yine de sağlıcakla kal Prens Marçello."

Mektubumu tamamlayıp kalbimin şöminesinde yaktıktan sonra Marçello hariç diğer kişilerden müsaade isteyip oradan ayrıldım. Evime geldiğimde Marçello'nun etkisi geçmemişti, fakat birkaç güne geçeceğini umuyordum. Artık ismini güzel bulduğum insanlara "İsmin ne güzelmiş" demeyecek miydim? Böyle bir insana mı dönüşecektim yoksa? Hayır. Bu olanaksızdı. Marçello beni bu kadar etkilememeliydi.
Bir sonraki ismi güzele bu iltifatı etme kararını aldım, ve karşıma çıkacak süper isimli bir insanı beklemeye başladım.

Çünkü Marçello Marçello'luk yaptı diye huylu huyundan vazgeçmez.