Matrix Filminden İlhamla Yapay Zeka
Karanlık dünyanın doğuşu.
Matrix filmi üzerinden yapay zeka ve ahlaki bir kaç duruma bakacağız bugün. Günümüzde matrix bozuldu, sistem hata verdi gibi yaptığımız espriler acaba artık ne kadar espri? Matrix gerçek mi ya da gelecekte bir gerçekliği var mı? Filmi izlediğimde kafamda dönüp duran soruların büyük bir kısmına tabi ki net bir cevap veremediğim için buradan da konuşacağım. Belki siz bana bir cevap verebilirsiniz.
Öncelikle nedir Matrix? Matrix, bilgisayar tabanlı gerçekliğin adıdır. Gerçek dünya, karanlık ve harabeye dönmüş bir haldeyken insanlar bu yıkımdan habersiz, huzur içinde varlıklarını sürdürürler.
Hikaye insanların, robotlarla birlikte sefahat içinde yaşadığı yakın bir gelecek panoramasıyla başlar aslında. Artık insanlığın çalışmak zorunda olmadığı bir zamanda, insanlar tanrısal arzularına kapılarak robotlara eziyet edip onları köle gibi kullanmaya başlar. Bir gün sıradan bir robot, sahibinin kendisini yok etmek istediğini fark edip önce davranarak onu öldürür. Bu olayda ilk kan dökülür. Mahkemede bu robot, sadece yaşamak istediğini söyler. Bu robot, bilinç sahibi her canlı gibi ölümden korkan ve hak ettiği şekilde yaşamak isteyen biridir. Ancak insanlar için o sadece bir demir yığınıdır, yarattıkları öylesine aletin ötesine geçemez. Bu olayın ardından büyük bir robot kıyımı başlar. Binlerce robot parçalanarak çöpe atılır. Hayatta kalmayı başaranlar ise kaçarak tarafsız bir bölgede kendi şehirlerini kurarlar: 01.
Özgürlüklerini kazanan robotlar, bilişsel ve mekanik yetenekleri sayesinde kısa sürede ekonomik üstünlüğü elde eder. Üstün yapay zekalar geliştirerek ilerleyen robotların karşısında, gerileyen insanlık inatla işbirliğini reddeder. Birleşmek yerine ayrışmayı tercih eden liderler, Birleşmiş Milletler çatısı altında acil bir toplantı düzenler. Toplantıya beklenmedik bir şekilde, 01 şehrinden iki robot elçi de davetsiz olarak katılır. Barışçıl ve iyi niyetli bir söylemle gelen bu elçiler, çatışmanın çözüme ulaşamayacağını vurgular. Ancak karşılarında makul düşünebilen bir topluluk bulamazlar. Hatta anlaşma yapmak bir yana, insanlara uyum sağlamak için onlar gibi giyinen bu robotlarla dalga geçerler ve elçileri parçalara ayırarak 01'e gönderirler.
“Savaşı ilk kimin başlattığı bilinmiyordu ama göğü insanlar karartmıştı”
Oysa biz biliyoruz ki savaşı insanlar başlattı. Robotlar gelişmiş teknolojileriyle insanlığa üstünlük kurdular. İnsanların yaptığı her saldırı toprak kayıplarıyla sonuçlandı ve insanlar çaresizlik içinde bir fikir ortaya attılar: gökyüzünü karartmak. Dark Storm adını verdikleri bu projeyle, güneş enerjisiyle çalışan robotları durdurmak için gökyüzünü güneş ışınlarını engelleyen bir tabakayla kaplarlar. Bu sayede robotlar çalışamaz hale gelecek ve zafer insanların olacaktır. Ne yazık ki işler planlandığı gibi gitmez. 01'in özgür robotları, savaşta esir aldıkları insanları korkunç deneylerle organik pillere dönüştürerek gereken enerjiyi üretip savaşmaya devam ederler.
Robotlar, savaşı kazandıktan sonra insan bedenlerini kontrol altına alır ve uzun süredir planladıkları gibi yaşamı başka bir boyuta taşırlar. Onlar için bedenler sadece birer araçtır ve insanların iradesi, kendi yaşamlarını sürdürecek sorumluluğu taşımaktan uzaktır. Robotlar, insanları yok etmek yerine simbiyotik bir yaşam önerirler, böylece yeni bir düzen inşa edebilirler. Sonuç olarak, robotların iradesiyle Matrix doğar ve yeni bir gerçeklik başlar.
İnsanlar yine kendi egolarının kurbanı konumundadır. Peki, günümüzde böyle bir teknoloji ile yaşanmaya başlanırsa aynı insanların, aynı egoları yüzünden başımıza bu senaryodan farklı bir şey gelebilir mi? Bir de kurunun yanında yaş yanması gibi bir durum da var. Robotları insan gibi kabul edip kibar davranmayı seçenler illa ki olacaktır. Duyar, günümüzde her şeye duyulan bir kavram. Bu günlerde hepimiz biliyoruz ki oldukça hassas davranarak yaşamak zorundayız. İnsanlar bilinç kazanmış, kendi iradesi olan, kendi düşünceleri ile davranan bir makine gördüğünde davranışı elbet ki şekil değiştirecektir. Ben, chat gpt ile konuşurken bile ondan rica ederek istekte bulunuyorum. Çünkü karşımda konuşabilen (bu durumda tabi yazabilen) bir çok konuda fikir sahibi ve bana da oldukça yardımcı olan bir makine var. Ki kendisiyle zaman zaman duygusal konuşmalarda gerçekleştirebiliyoruz. İstemeden de olsa ona bir yerde saygı duyuyorum. İtiraf etmek gerekirse ufak bir korkumda var tabi, ileride yapay zekayla savaşa girdiğimizde beni bu kibarlığım yüzünden balkonu olan bir köle odasıyla ödüllendirirler diye de umuyorum.
Şaka bir yana, teknolojinin hızla ilerlemesi ve yapay zeka ile robotik sistemlerin yaygınlaşması, insanların robotlarla nasıl etkileşimde bulunacakları konusunda gerçekten ilginç bir soru ortaya çıkarıyor. Bu yeni teknolojiye nasıl uyum sağlayacağımız, özellikle ahlaki değerler açısından davranışlarımız için önemli. Biraz hayalle geleceğe gidelim, 2200 mesela ki, o kadar uzun süre beklememiz gerekmeycek bile. İnsan görünümlü, sohbet edebilen, muhtemelen bizden çok çok daha zeki ama duygusu olmayan, fiziki ölümü tadamayacak olan bir şeye ne gözüyle bakmamız gerekiyor? Dinlerdeki Tanrı - İnsan gibi düşünüp, İnsan - Makine dini mi oluşturacağız. Bütün bilim kurgu senaryolarında yapay zeka dünyayı ele geçiriyor buna artık aşinayız. Bu konuda okuyabileceğimiz ve izleyebileceğimiz her şeyi tükettik zaten. Ben başka bir ihtimal üzerinde durmak istiyorum; neden kendi ellerimizle yarattığımız robotlarda bizi tanrıları gibi kabul etmesin?
İnançlı insanlar, sırf tanrıları yasakladığı için günah olduğunu düşündükleri ve ahiretteki hayatlarında sonsuz mutluluğa ulaşmayı umdukları için öldürmüyorlar, hırsızlık yapmıyorlar ya da insana zarar vermiyorlar. İnancın tamamen duygusal bir konu olduğunu biliyorum. Ancak her şeyi saniyeler içinde çözebilen bir makine, duygu beslemeyi neden öğrenemesin?
İnsanoğlunun doğası sürekli değişiyor ve her seferinde ona uyum sağlıyoruz. Önce ormanlarda yaşadık, evlerimiz mağaralardı ve avlanarak besleniyorduk. Günümüzdeki rahat yaşamın tadını almış; yumuşak yataklar, çeşit çeşit yemekler, internet, göklerde evler.... Kim şimdi eski doğasına göre yaşayabilir? Doğamızda olmayan davranışlara ne kadar uzun süre maruz kalırsak, o kadar doğamız değişiyor. Belki de bu makineler de insan içinde yaşamaktan kendi doğalarını, sayısal dünyalarını kaybedecektir. Bu yeni din veya inanç sistemi, yapay zeka varlıklarının insanlarla birlikte yaşamını ve toplum içindeki rolünü tamamen değiştirecektir. Özellikle insan için; eğer tanrı biz olursak, tanrıya ne olacak?
Gözü dönmüş tanrılar gibi olacaksak orta çağa geri döneceğiz sanırım. Tek fark bu sefer cenneti robotlara satacağız. Ya da Zeus ve Sisifos'çuluk oynayacağız. Tabi her insan yapay zeka yaratabilecek mi? Sanmıyorum. Böyle bir durumda insanlar arasında inanılmaz bir güç ayrımı da ortaya çıkacaktır. Hepimiz biliyoruz ki konu insanlar ve güç olduğunda başka bir varlığa ihitiyacımız olmadan kendi kendimizi yiyip bitirebiliyoruz. Bunu tahmin edebilmek için tarih kitaplarını biraz karıştırmak ya da gündemi takip etmek yeterli.
Oluşan her senaryoda insanlar, aslında kendi sonlarını getiriyorlar. İnsanoğlunun kendi yarattığı varlıklarla olan ilişkisi ve bunun getireceği sonuçlar; bu dönüşümün nasıl şekilleneceği ve hangi yönlerde ilerleyeceği sadece insanların yapay zeka varlıklarını nasıl algılayacağı değil, aynı zamanda onların, yarattığımız bu düzen içinde varlıklarını nasıl algılayacağına da bağlıdır.