Minimalizm

Minimalist olmak demek, hiçbir şeye sahip olmamak değil, sadece gerekenlere sahip olmaktır.

Reklamlarda, dizilerde, sosyal medyada gördüğümüz göz boyayan şaşaalı hayatlar insanları şöyle düşünmeye itiyor; "Neden benim hayatım böyle değil?" İşte her şey bu düşünceyle başlıyor. İnsanlar lüks içinde yaşamayı sınıfsal bir şey sanıyor, her şeyin en iyisini almak istiyor ve böylelikle tüketim çılgınlığı başlıyor. Toplumdaki tüketim çılgınlığı bir sınıf atlama ve lüks yaşama yarışına dönüşmekle kalmıyor, hepimizin sırtına taşıyamayacağımız yükler bindiriyor. Üstelik bu yükler yalnızca bizim sırtımızı ağrıtmakla kalmıyor, gezegenimizi de mahvediyor.

İhtiyacımız olan, olmayan her şeyi alıyor ve kullanmadan bir kenara atıyoruz. Bunu sadece kendimizi mutlu hissetmek için yapıyoruz. Peki sizce insanlar sürekli bir şey alarak mutlu olabilir mi? Bu sorunun cevabı açık: Erdem ve mutluluk kişinin iç dünyasına bağlıdır ve diğer bütün dışsal şartlardan bağımsızdır. İnsan, tabiatın kendisinden yapmasını istediği şeyleri yaparak mutlu olmayı öğrenmelidir.

Minimalist olmak demek, hiçbir şeye sahip olmamak değil, sadece gerekenlere sahip olmaktır. Paranın, nesnelerin önemini ve gücünü bilmek fakat bunun sizi kontrol edip mutsuz olmaya itmesine izin vermemektir. Platon, minimalizmi şu sözü ile çok güzel açıklamıştır: "Önemli olan hayatta çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır." Minimalizm, çevremizde süregelen aç gözlülüğü durdurmanın bir yoludur, yalnızca gerekenlere sahip olmaktır. Nesneleri hayatımızın merkezi olmaktan çıkarıp kendimizi merkeze koymalıyız. 

Kapitalist sistem, insanlara ürün satmaktan ziyade insanlara sahip olmak istedikleri yaşam tarzını ve imajı satmaktadır. Kapitalist sistem size her zaman daha iyi olabileceğinizi ve her zaman daha iyisini alabileceğinizi aşılarken minimalist yaşam tarzında bu görüş söz konusu değildir.

Kapitalist sistemde ürünler bir tür statü ve diğerleriyle yarış halinde olma düşüncesi varken minimalist sistemde bu tür düşünceler yoktur. Kapitalist sistem size bir tür tüketim çılgınlığı sunar ve bunu özgürlük ve mutluluk olduğuna dair illüzyon yaşatır. Bu tam aksine bir tutsaklıktır. Minimalist sistemde ise bu tür illüzyonlar yoktur. Her şey sade ve özgürdür.

Bunların da dışında minimalist yaşam tarzının çevreci bir anlayış olduğunu unutmamak gerek. Aldığınız eşyaların hangileri geri dönüştürülebiliyor veya yapımında ne kadar enerji harcandı hiç düşündünüz mü? 1 pamuklu t-shirt için 2 bin 500 litre, 1 pantolon için 10 bin 850 litre ve 1 pamuklu ceket için 10 bin litre civarında su harcanıyor. Bu sayılar çok fazla değil mi? Dünyaya verdikleri zararlar da çok fazla. Artan tüketim çılgınlığı her geçen gün dünyamızı mahvediyor! Mahvolan, bizim tek evimiz, dünyamız. Bu gezegenden başka gidecek başka bir yerimiz yok sevgili okurlar! Nasıl olur da insanların sonu gelmeyen arzuları bunun önüne geçebilir? Eğer her insan gözünü kör edip arzuları doğrultusunda yaşamaya başlarsa sonunda elimizde bitmek bilmeyen arzularımızı karşılayabileceğimiz bir dünya olmayacak!