Mutlu Yıllar! (mı?)

Yeni yıl hâlâ mutluluk getiriyor mu?

Yılbaşı kutlamalarını hep çok sevdim, süslenen ağaçları, şehri aydınlatan ışıkları, sıcak çikolatayı, şanslıysak yağan karı, sevdiğimiz insanlarla olmayı…

Son iki yılbaşını arkadaşlarımla geçirdim, biri daha sade, diğeri daha hareketli olacak şekilde. Hep hareketli bir kutlamayı daha çok severim diye düşünmüştüm ama pek bana göre değilmiş. Sade olan yılbaşı kutlamamız çok güzeldi, güzel bir yemek, üstüne kahve, yılbaşı ağacı, mumlar, uzun sohbetler, cilt bakımı, dilekler, mutluluk, yağan kar.

Gecenin sonunda yurtta kaldığım için fazlasıyla abur cubur yemekten ve bir şeyler izlemek dışında fazla bir şey yapamasak da, atmosfer bile güzeldi. Sevmek ve sevilmek. Bu sene daha farklı ama keyif alacağım bir şey planladım kendime; bir tren yolculuğu, ayın birinde de arkadaşlarımla buluşacağım. Tren yolculuklarının hep çok romantik; hayatı düşünmek, kendini değerlendirmek ve rahatlamak için birebir olduklarını düşündüm.

Sonuç olarak yılın bu güzel zamanını hep planladım ve planlamayı da çok sevdim. Kutlamayıysa daha çok. Şimdiyse birileri bizim parlak ışıklarımızı, huzurlu günlerimizi söndürmek istiyor. Yılbaşı ağaçlarımızı kesmek, bizi mutsuzluğa sürüklemek, kendi distopyalarında yaşatmak için âdeta ant içmişler.

Çok net hatırlıyorum, çocukken yılbaşı geceleri programlar olurdu, ülkeyi neşeli bir ruh hâli sarardı. Yeni yıla umutla ve heyecanla girerdik, her şeyin iyi ve yolunda olacağına inanırdık. Yatağa uzun bir gecenin ardından uzandığımızda yüzümüzde gülümseme, içimizde yağan kara tezat bir sıcaklık olurdu.

Sabaha uyanmak istemezdim; sonsuza dek anda, o kutlamalarda kalmak isterdim. Şimdiyse her an endişeli, her an korkunç; her güne yeni bir gündemle uyanıyoruz. Dünya, ekonomi, göçler, savaş, gelecek kaygısı, bilinmezlik, ülkenin uçurumdan aşağı hızla yuvarlanan ve durmayan hâli.

Artık ışıklar içimi ısıtamıyor, hoş artık kutlamalar da âdeta “tehlikeli ve uygunsuz” ilan edildiğinden yeni yılın gelişi neşeden çok mutsuzluk ve umutsuzluk getiriyor. En ufak hareketin siyasi veya uygunsuz ilan ve kabul edilmesi taraflar fark etmeksizin insanları tamamen nefrete ve öfkeye sürükledi. Artık ülkenin her tarafı “Pandora’nın Kutusu”ndan çıkanlarla dolu.