Neden Persepolis İzlemeliyiz?

Çünkü Hiçbir Şey Göründüğü Gibi Değildir ve Bazen Olayın İçine Girmek Gerekir

Persepolis, Marjane Satrapi tarafından yaratılmış grafik roman olmasının yanı sıra, aynı adla da 2007'de vizyona giren filmiyle ün yapmış önemli bir eser.

Grafik roman ve film ile aradında çizim olarak bir fark bulunmamaktadır fakat her filme uyarlanan eserde olduğu gibi kitabıyla filmin arasında bazı farklılıklar bulunmaktadır. İki eser de Marjane Satrapi'nin bakış açısıyla anlatılmaktadır zira Persepolis otobiyografik bir eserdir.

Film Marjane'ın havalimanında başörtüsünü takmasıyla daha sonrasında ise çocukluğunu hatırlamasıyla başlıyor. 1970'lerde çocukluğunu geçiren Marjane 'Marji' anneannesine geleceğin peygamberi olarak kendi ürettiği yeni kurallardan bahsederken Tahran sokaklarında insanların 'Kahrolsun Şah' sloganlarıyla protestolarını duyar. Ailesi de Şah karşıtı bir görüşe sahip olan Marji, ailesine 'Ben Şah'ı seviyorum çünkü onu Allah seçti.' demesi üzerine babasından İran tarihi ile ilgili gerçekleri öğrenir. Bu konularla ilgili detay vermek istiyorum çünkü Persepolis'i izlemenizi önermemin tam olarak sebebi bu. İran Devrimini ve devrim öncesi İran'ın durumunu öğrenirken bir yandan da siyasi ve toplumsal açıdan da çıkarım yapabileceğiniz önemli bir eser.

Şah rejiminin devrilmesiyle beraber ülkede birçok grubun ön plana çıkması ve ardından yapılan seçimlerde din yanlısı siyasilerin seçilmesi üzerine İran'da bütün siyasi yapı değişmiş ve İran İslam Devrimi böyle ortaya çıkmıştır.

Filmi ve grafik romanı incelerken Marjane'ın ailesinin oldukça eğitimli insanlar oldukları ayrıca laik ve sol bir görüş benimsedikleri ve dönemi bu bakış açısından incelediğimizi aklımızda tutmamız gerekir.

Dönem dönem Türkiye'de de sorguladığımız 'Bundan daha kötüsü ne olabilir? İran gibi olur muyuz?' gibi sorulara da kolayca cevap bulabileceğimiz eseri dikkatle izlemeli ve özellikle Marjane'ın amcası Anoş'un hapse girmeden önce İran'la ilgili açıklamaları büyük önem arz etmektedir. İran'da Şah rejiminin devrilmesi sonrasında yapılan demokratik seçimlerde %99 oyla İslam Cumhuriyeti'nin çıktığını ve Anoş'un

Her devrimde bir geçiş dönemi olur. Ülkenin yarısının okuma yazması yok. Sadece milliyetçilik ve din halkı bütünleştiriyor.

söylediği sözler bize Türk toplumunun böyle olamayacağını hatta daha adil bir karşılaştırma yapmak gerekirse 2006 yılı TÜİK verilerine baktığımızda 1980 yılında Türkiye'de okur yazar oranının % 67.2 olduğunu görürüz.

Bunun yanı sıra İran İslam Devrimi öncesindeki fotoğraflara baktığımızda gayet modern, laik ve batı tarzında yaşayan insanlar görsek bile bu fotoğraflara kanmamamız ve İran'daki İslam Cumhuriyeti'nin demokratik bir seçimle geldiğini yani halkın büyük bir çoğunluğunun o gördüğümüz fotoğraftaki insanlar gibi olmadığını bize söyleyen bir eser olan Persepolis'i neden izlememiz gerektiğiyle alakalı 1.sebep İran İslam Devrimi öncesi dönemin göründüğü gibi olmadığını sol ve laik görüşlü insanların gözünden bize aktarmasıdır.