Neden Persepolis İzlemeliyiz?

Çünkü Ülkenizi, Emek Verdiğiniz Şeyleri, Değerlerinizi Bırakıp Gitmek Kolay Değidir, Size Karşı Olsalar Bile

İran'da devrilen Şah rejiminin ardından yapılan demokratik seçimlerde %99.9 İslam Cumhuriyeti'nin kazanmasıyla 1979 yılında İran İslam Devrimi yaşandı. Kazanılan seçimlerin ardından birçok insan ülkeyi terk etti veya terk etmeye çalıştı, rejim karşıtı insanlar idam edildi. Bu insanların idam edilme gerekçesi 1980'de başlayan (ve 1988'de sona eren) İran ve Irak arasında olan savaştan dolayı yorulan İran'ın 'en azından iç tehditleri azaltması' gerektiğiydi.

Persepolis filminde de gördüğümüz üzere Şah karşıtı, demokrasi yanlısı olan ve bu konu hakkında açık bir şekilde fikirlerini dile getiren Satrapi ailesinin tanıdıkları ve aile üyelerinden bazıları da hapse girmiş fakat daha sonrasında Şah rejimi yıkılınca özgürlüklerine kavuşan kişilerin rejim değişikliğine giderken tekrar hapse atıldıklarını, şüpheli bir şekilde evlerinde ölü bulunduklarını ya da hapse atıldıktan sonra idam edildiklerini görüyoruz ayrıca bu yüzden rejimle çelişen görüşe sahip olan iyi gelirli insanların birçoğunun kendi ülkelerini terk ettiklerini ya da terk etmeye çalıştıklarını da öğreniyoruz.

Buna rağmen filmin ilk başlarında geçen bir konuşmada Marjane'ın annesinin 'Acaba biz de ülkeyi terk etmeli miyiz?' sorusuna babasının 'Neden terk edelim? Sen temizlikçilik yapasın, ben de taksi şoförü olayım diye mi?' şeklinde cevap vermesi bize insanların daha iyi yaşam koşullarına sahip olabilecek olsalar bile, aldıkları onca eğitimi, statülerini, bu zamana kadar verdiği bunca emeğin kolay kolay bırakılamayacağını, bunun sandığımızdan çok daha zor olduğunu gösteriyor.

Özellikle gelişmekte olan ülkelerde yaşayan insanlar, gelişmiş ülkelerdeki yaşam koşullarını bilip o koşullarda yaşamanın hayalini kurarlar ki bu oldukça normaldir çünkü her insanın iyi bir hayat sürmeye hakkı vardır. Bunun en kısa yolu da kendini ülkeni geliştirmek değil, zaten gelişmiş olan bir ülkeye yerleşmektir. Fakat bizim de sosyal medyada sık sık gördüğümüz üzere insanlar kendi aldığı eğitimi bir hiçe sayarak yerleşeceği refah seviyesi yüksek ülkelerde daha çok eğitim gerektirmeyen ve alt sınıf olarak görülen işlerde çalışmaktadır. Peki bu gerçekten o kadar kolay mıdır? Eğer bu insanlar mezun olduktan sonra eğitimini aldıkları bölüme dair bir iş tecrübesi yaşamadıysa, mezun olduğu unvanla iş hayatında itibar görmediyse bu kolay olabilir. Ama 10 - 15 yıl yüksek mühendis olarak çalışan, itibar kazanmış, statüsü yüksek olan bir insanın işini bırakması hiç de kolay değildir. Persepolis grafik romanında da Marjane'ın daha sonra Viyana'da yanına gittiği ailenin tamemen sıfırdan bir hayat yaşamaya başlamasıyla ilgili daha çok bilgi verilmekte ve ailenin İran'daki rejimin ardından Avusturya'ya taşınmasına rağmen yeni hayatlarının yaşam koşullarına alışamadıklarını ve bu konuda hiç de mutlu olmadıklarını görmekteyiz.

Ancak, ailesinin ülkeyi terk etmeme ısrarına rağmen sürekli öğretmenleriyle görüşleri ters düşen ve düşüncelerini açıkça, korkmadan beyan eden Marjane'ın ilerde başının derde girmesinden endişelenen ve onun iyi bir eğitim almasını isteyen ailesi onu Viyana'daki annesinin arkadaşının yanına yollamaya karar verir. Böylece Marjane Satrapi 14 yaşında, ailesinden ve kendi insanlarından uzakta yeni bir hayata başlar ve kültür çatışması, kimlik kriziyle de mücadele eder.

Neden Persepolis İzlemeliyiz? Bu soruya verebileceğim 2. yanıt çok basit ama sık sık 21. yüzyılda göz ardı edilen bir nokta: Yıllarca emek verdiğiniz, benimsediğiniz, aidiyet hissettiğiniz yerde toplumun birçoğu hatta yasalar size karşı olsa bile o yeri terk etmeniz o kadar da kolay değildir, olmayacaktır da.