Nefrete Dönüşmek

Fedakarlıkların sınırını zorlamak.

Hepimiz doğumumuzdan itibaren birilerine, birilerine ait olarak yaşarız. Birinin kızı, birinin kardeşi, birinin karısı, birinin annesi... Ve hayat boyu bunlar gibi birçok ünvan hayatımıza sirayet eder. Her gelen yeni ünvanda yeni sorumluluklar ve aidiyetler ortaya çıkar. Sanki etrafınıza kurulan bir kapan gibi sizi yerinizde ve hareketinizde tutar. Size fazladan alan tanımaz, olduğunuz yerde yaptığınızı yapmaya devam etmenizi sağlar. Bir yanda da bu bir konfor alanı oluşturur size. Bu kapanlar etrafınızdayken daha bir korunaklı ve inançlı hissedersiniz. Çünkü devam etmenize bir nedendir bunlar. Size yüklenen her bir ''statü'' onu kaybetmemek için devinimi sabit tutmaya programlıdır.

Ve bazen bu kapanlar sizi daha fazla sıkıştırmaya başlar. kanatlarınızı kırar. Canınız acısa da, özgürlüğünüz kısıtlansa da siz devam edersiniz. Çünkü korumanız gereken bir statü vardır. Bu bir bağ ve prangadan daha fazlasıdır. Uğruna inanılan, çabalanan şey kalbin prangasıdır. Ve siz bunun uğruna feda etmeken, acı çekmekten korkmadan devam edersiniz. Fakat farkında olmasanız da bu fedakarlıklar sizi bir noktada doldurur. Karşılığını beklmeden yapılan bu işler siz fazladan verdikçe kendi içinde bir beklenti oluşturur ve sonrasında yaşanacak en küçük vefasızlıkta inanç kırılır ve yerini öfkeye ve de kine bırakır. O yere, insana, statüye ve aidiyete kin duymaya başladığınızda yaptığınız her şey ve size yapılan her şey de rahatsız etmeye başlar. Geçmişte yaptığınız fedakarlıklar sırtınıza yük olurlar. Zamanında hiç umursamadan yaptığınız ve karşılığını alamadığınız şeyler içinizde yara olur. Ve istemeden ya da isteyerek etrafınızdakilere zarar verirsiniz. Kendinden verdiğiniz tavizler günün birinde anlayışsız birine dönüşmenize sebep olur. Ve en kötüsü de zamanında en sevdiğinize en çok zarar veren kişi olursunuz.

Aslında hata en başındadır. Hangi statü, kimin neyi olduğunuz önemli doğru ama her şeyden önce bütün bağlar, insanlar, yerlerden önce önemli olan ilk şey sizsiniz. Bir insanı çok seviyorsunuz diye kendinizi, en önemlisi de kalbinizi hırpalamanıza gerek yok. Kendini düşünmek, kendin için bir şeyler yapmak, kendi sınırlarını belirlemek "bencillik" değildir. Aslında tam tersine sağlıklı bir ilişkinin temelidir. Bu ilişkiler her ne olursa olsun sizin yükünüz olmasın. Çünkü bir dönem severek yaptığınız şeylere nefretle bakmak çok zordur. Bir şeyi hem sevip hem de nefret etmek, bir yandan çok isteyip bir yandan da içten içe değmeyeceğini bilmek ve sonunda uğruna inandığınız değerlerin yok olması.

Ne olursa olsun önce kendin. Alacağın alacağın hiçbir şey temiz bir kalpten değerli olmayacak. Sevdiklerinizi kaybetmemek uğruna bir gün kaybedeceğiniz şey değerleriniz, inançlarınız ve hatta kendiniz olmasın.