Nesimi Divanında Edebi Sanatlar

Süslü bir dil, güçlü bir şair.

KISALTMALAR:

G: GAZEL

M: MESNEVİ

B: BEYİT 

S: SAYFA 

NOT: Târiz sanatı örneği yer almamaktadır.

TEŞBİH 

Teşbih-i Mufassal 

Beyit: Ser-i gül-endâmum kimi ‘âlemde âzâdum velî

Zencîr-i zülfün kaydına muhkem giriftâr olmışam(G.251/B.13,S.493)

Nesre Çevirisi: Saçlarının zincirine bağlı sağlam tutulduğum için uzun boylu gül endâmım gibi kainatta özgürüm. 

Edebi Sanatın Açıklaması: Aralarında bir veya birden fazla benzerlik bulunan iki şeyden birinin diğerine benzetilmesi ile oluşan bu sanatta, teşbih unsurlarından dört tanesinin bulunmasıyla oluşmuştur. Şair kendisini, “azad olmak” yönü bakımından “serv-i gül endam” a benzetir. “Kimi” (gibi) edatının kullanılmasıyla da benzetme edatı belirtilmiş olur. 

Müşebbeh: şair

Müşebbehün-bih: serv-i gül endam 

Vech-i şebeh: azad etmek 

Edat-ı teşbih: kimi 

Teşbih-i Mufassal 

Beyit: ‘Işkunun yolında iy meh kâmetüñ tek doğrıyam

Oluram Mansûr-veş ber-dâr senden dönmezem (G.290/2,543)

Nesre Çevirisi: Ey ay yüzlü, aşkının yolunda boyun gibi tek doğruyum, dimdikim. Bu vaziyetimle asılan Hallâc-ı Mansûr gibi olsam da senden vazgeçmem.

Edebi Sanatın Açıklaması:Aralarında bir veya birden fazla benzerlik bulunan iki şeyden birinin diğerine benzetilmesi ile oluşan bu sanatta teşbih unsurlarından dört tanesinin de bulunmasıyla oluşmuştur. 

Müşebbeh: şair

Müşebbeh: şairin boyu

Müşebbehün-bih: Hallacı Mansur

Müşebbehün-bih: kâmet 

Vech-i Şebeh: Ber-dâr olma  

Edat-ı Teşbih: -veş 

Şair kendini asılma yönüyle, idam edilen Hallacı Mansur’a benzetmektedir. -Veş edatını kullanarak benzetmeyi belirtmiştir. 

Teşbih-i Beliğ

Beyit: Mushaf-ı hüsnüñ hakıyçün iy dil-âramum menüm

Ança kim bu tende cânum var senden dönmezem (G.290/3,543)

Nesre Çevirisi: Gönül süsleyen sevgilim Kuran-ı Kerim hakkı için bu tenimde canım var oldukça senden vazgeçmem.

Edebi Sanatın Açıklaması: Sevgilinin güzelliği mushafa, Kuran-ı Kerim’e benzetilmektedir. Aralarında bir veya birden fazla benzerlik bulunan iki şeyden birinin diğerine benzetilmesi ile oluşan bu sanatta teşbih unsurlarından sadece benzeyen ve benzetilenin yer almasıyla teşbih-i beliğ sanatı olmuştur. 

Müşebbeh: Sevgilinin Güzelliği 

Beyit: Bülbül-i şeydâ idüm sayduña düşdüm iy nigâr

Yanaram Mecnûn kimi pür-nâr senden dönmezem (G.290/4,543)

Nesre Çevirisi: Resim gibi güzel sevgili. Ben aşkından aklını kaybetmiş bülbülüm ve sana avlandım. Şimdi çölde Leylâ diyerek gezen Mecnûn gibi ateşler içinde yansam da yine de senden vazgeçmem.

Edebi Sanatın Açıklaması: Şair kendini, bülbül yönünden aklını kaybetmiş âşığa benzetmiştir. Aralarında bir veya birden fazla benzerlik bulunan iki şeyden birinin diğerine benzetilmesi ile oluşan bu sanatta teşbih unsurlarından sadece benzeyen ve benzetilenin yer almasıyla teşbih-i beliğ sanatı olmuştur. 

Müşebbeh: Aşkından aklını kaybetmiş âşık-Mecnûn 

Müşebbehün-bih: Bülbül 

Beyit: Lal’ü mercândur dudağun lü’lü-i terdür dişün

Âfirin şol bahr-ı kânun lü’lü mercânına (366.G, 639/8)

Nesre Çevirisi: Dudağın kırmızı mercandır, dişin taze inci. Aferin o deniz ocağına inci ve mercanına.

Edebi Sanatın Açıklaması: Şair sevgilinin dudağını renk bakımından mercana benzetmektedir. Klasik edebiyatta da şekil itibariyle mercan dudağı simgeler. Dişini ise şekil ve renk bakımından inciye benzetir. Beyaz ve ovaldir. Aralarında bir veya birden fazla benzerlik bulunan iki şeyden birinin diğerine benzetilmesi ile oluşan bu sanatta teşbih unsurlarından sadece benzeyen ve benzetilenin yer almasıyla teşbih-i beliğ sanatı olmuştur. 

Müşebbeh: Dudak, Diş 

Müşebbehün-bih: Kırmızı, Mercan, İnci 

İSTİARE 

Açık İstiare 

Beyit: Deryâ-yı muhît cûşa geldi

Kevn ile mekân hurûşa geldi (M.1/1,153)

Nesre Çevirisi: Denizin çevresi coştu ve kainat ortaya çıktı. 

Edebi Sanatın Açıklaması: Deniz kavramı her şeye hükmetmesi yönünden Allâh’a, denizin dalgaları da her şeyi kapsaması açısından kâinâta benzetilmiştir. Benzerlik ilgisiyle bir kavramın adı, başka bir kavram için kullanılırsa istiare sanatı oluşur. Burada benzetme unsurlarından sadece müşbbehün-bih bulunduğu için de açık istiare sanatı vardır.

Açık İstiare 

Beyit: Işkunun yolında iy meh kâmetün tek doğrıyam

Oluram Mansûr-veş ber-dâr senden dönmezem (G.290/2,543)

Nesre Çevirisi: Ey ay yüzlü, aşkının yolunda boyun gibi tek doğruyum, dimdikim. Bu vaziyetimle asılan Hallâc-ı Mansûr gibi olsam da senden vazgeçmem.

Edebi Sanatın Açıklaması: Âşık sevgiliyi aya benzetmiştir. Benzerlik ilgisiyle bir kavramın adı, başka bir kavram için kullanılırsa istiare sanatı oluşur. Burada benzetme unsurlarından sadece müşbbehün-bih bulunduğu için de açık istiare sanatı vardır. 

Beyit: Bülbül-i şeydâ idüm sayduna düşdüm iy nigâr

Yanaram Mecnûn kimi pür-nâr senden dönmezem (G.290/4,543)

Nesre Çevirisi: Resim gibi güzel sevgili. Ben aşkından aklını kaybetmiş bülbülüm ve sana avlandım. Şimdi çölde Leylâ diyerek gezen Mecnûn gibi ateşler içinde yansam da yine de senden vazgeçmem.

Edebi Sanatın Açıklaması: Âşık sevgiliyi güzelliğinden dolayı resim/tabloya benzetmiştir. Benzerlik ilgisiyle bir kavramın adı, başka bir kavram için kullanılırsa istiare sanatı oluşur. Burada benzetme unsurlarından sadece müşbbehün-bih bulunduğu için de açık istiare sanatı vardır. 

Kapalı İstiare 

Beyit: Günde min kez ta‘nesin nûş eylerem nâ-keslerin

Çün Nesîmîyem belî zinhâr senden dönmezem(G.290/7,543)

Nesre Çevirisi: Ben günde bin kez alçakların yermelerini içerim. Evet çünkü ben Nesîmîyim asla senden vazgeçmem.

Edebi Sanatın Açıklaması: Alçakların yermelerini içmek ifadesiyle, hakareti içilecek bir şeye benzetmiştir. Benzerlik ilgisiyle bir kavramın adı, başka bir kavram için kullanılırsa istiare sanatı oluşur. Burada müşebbehün-bih yani ne yönden benzediği beyitte yer almasa da anlam karinesiyle okuyucuya bir mana oluşturmaya çalışılmıştır.  

Beyit: Cüra-i câm-ı İlâhî âşıkı mest eyledi

Câm mest ü bâde mest ü sâkî vü ebrâr mest (G.22/21,207)

Nesre Çevirisi: İlâhî kadehin bir yudum içkisi, âşığı sarhoş etti. Kadeh sarhoş, içki sarhoş, içki sunan ve içenler sarhoş oldu.

Edebi Sanatın Açıklaması: Câm ve bâdenin sarhoş gösterilmesinde kapalı istiâre sanatları bulunmaktadır. Müşebbehün-bih yani ne yönden benzediği beyitte yer almasada anlam karinesiyle (parça- bütün ilişkisi) okuyucuya bir mana oluşturmaya çalışılmıştır.  

Beyit: Mîr mest ü hâce mest ü bende mest ez-câm-ı ışk

Râh mest ü hâne mest ü bu der ü dîvâr mest (G.22/26,208)

Nesre Çevirisi: Aşk kadehinden hoca, efendi ve köle sarhoştur. Bunlardan başka yol ve ev sarhoştur. Bu bu kapı ve duvar da sarhoştur.

Edebi Sanatın Açıklaması: “Râh, der ve dîvâr” kelimeleri sarhoş olduklarını söylemekle kapalı istiâre sanatı yapılmaktadır. Müşebbehün-bih yani ne yönden benzediği beyitte yer almasada anlam karinesiyle okuyucuya bir mana oluşturulmaya çalışılmıştır.  

KİNAYE 

Beyit: Yiddi yir gök yiddi deryâ yiddi Mushaf yiddi hat

Nutk-ı Hakdan mest olupdur heft ü penc ü çâr mest (G.22/11,206)

Nesre Çevirisi: Bize, meyhâneden gönüle ferahlık veren içki gelince, onun bir damlasından bu baş ve sarık sarhoş oldu.

Edebi Sanatın Açıklaması: Sarığın sarhoş olmasında kinâye sanatı vardır. Çünkü sarık hem mecaz anlamda kendinden geçmiş halde olabilir hem de başın dengesini kaybetmesiyle sarsılmadan dolayı oluşan dengesizlikten sarık sarhoş olabilir. Burada gerçek, mecaz yoluyla dolaylı anlatılmaktadır ve hem gerçek hem de mecaz anlama uygunluk vardır. 

Beyit: Sûr ünin işitmedi kulağun?

Dayandı bu köpriden ayağun? (M.1/31,155)

Nesre Çevirisi: Sûrun sesini kulağın işitmedi mi, bu köprüden geçerken ayağın yürüyemez mi oldu?

Edebi Sanatın Açıklaması: Köprüden kasıt İslamiyete göre cehennem üzerine kurulan köprüdür. Burada gerçek, mecaz yoluyla dolaylı anlatılmaktadır ve hem gerçek hem de mecaz anlama uygunluk vardır.

Beyit: Kimün ki gönli diledi ayagunı öpmek

Başını oynamag ana mukarrer olmışdur (G.128/3,340)

Nesre Çevirisi: Kimin gönlü ayağını öpmeyi dilediyse başını eğmek ona tayin edilmiştir. 

Edebi Sanatın Açıklaması: Hürmet ibaresi olarak yüce kişilerin ayağı öpülür. Şair burada sevgiliyi de yücelikle vasıflandırırarak ayağının öpülebileceğini söyler. Ayak öpmek ifadesinde gerçek, mecaz yoluyla dolaylı anlatılmaktadır ve hem gerçek hem de mecaz anlama uygunluk vardır.

TEVRİYE  

Beyit: Çün mü’mine mü’min oldı mir’ât

Mir‟âtuna bah ü anda gör zât (M.1/20,154)

Nesre Çevirisi: Mü’min mü’minin aynası olduğuna göre, aynaya bak da orada kendini (Allah’ı) gör.

Edebi Sanatın Açıklaması: “zât” kelimesi, hem “Allâh” hem de “kendi” manâsına gelmektedir. Bu beyitte Nesimi’nin Hurufilik anlayışı etkisinde aynaya baktığında kendisinden kasıt Allah’ı gördüğünü çünkü insanın Allah’tan bir parça olduğunu belirtir. Burada iki anlamlı olan bir kelimenin yakın anlamı kastedilir görünüp uzak anlamı söylenmek istediği için tevriye sanatı olmaktadır.  

Beyit: Hilâle döndi kamer kaşlarun hilâlinden 

Boyandı kana kızıl gül yanagun âlinden (G.335/1,603)

Nesre Çevirisi: Ay, kaşlarının hilalinden dolayı hilal şekline döndü, yanağının aldatıcılığından kızıl gül kana bulandı. 

Edebi Sanatın Açıklaması: Ayın hilale dönüşmesi, sevgilinin hilal şeklindeki kaşlarına özenmesidir. “Âl” sözcüğü, kırmızı anlamıyla birlikte “hile” anlamını da gelmektedir. Beyitte uzak anlam “hile” kastedildiği için tevriye yapılmıştır. 

Beyit: Şöyle mestem tâ kıyâmet dahı hüşyâr olmazam

Çün meni vahdet meyinden eyledi dil-dâr mest (G.22/3,206)

Nesre Çevirisi: Sevgili beni birlik içkisinden sarhoş eğlediğinde öyle çok sarhoş oldum ki hatta kıyâmette dahi ayılamam.

Edebi Sanatın Açıklaması: “kıyâmet” kelimesi tevriyeli kullanılmıştır. Ayakta durmak, ve tüm insanların mahşerde toplanıp hesap verileceğine inanılan zaman, kıyamet anlamlarına gelmektedir. Şair, ayakta duracak kadar ayık olmadığını, yani çok sarhoş olduğunu da söylemekten ziyade ikinci anlamı göz önünde bulundurarak, kıyamet günü dahi aşkın sarhoşluğundan ayılmayacağını ifade etmek istemektedir. 

Beyit: Münkirün inkârı çün gitdi vü geldi devr-i câm

Sūfî mest oldı bu meyden eyledi ikrâr mest (G.22/20,206)

Nesre Çevirisi: İlâhî aşk şarâbının içilme zamanı gelince, münkirin inkârı kayboldu. Sûfî bu içkiden sarhoş oldu ve sarhoş iken içindeki düşüncelerini saklamayıp konuşmaya başladı.

Edebi Sanatın Açıklaması: Eskiden içki içenler dâire şeklinde otururlardı. Sâkî doldurduğu kadehi sıra ile oturanlara verirdi. Kadeh böylece elden ele çember şeklinde dolaştırılırdı. Beyitte de devr kelimesi, zaman ve dönme anlamlarına gelmektedir. Dolayısıyla devr kelimesi ilk anlamından ziyade o çember oluşumunu kastettiği için tevriyeli kullanılmıştır.

İHAM 

Beyit: Taş ü kesek oldı verd ü nesrîn

Ferhâd ile Hüsrev oldı Şîrîn (M.1/10,153)

Nesre Çevirisi: Taş ve toprak parçası gül ve yaban gülü oldu. Ferhâd ile Hüsrev de Şîrîn oldu.

Edebi Sanatın Açıklaması: “Verd” kelimesi doru at ve gül anlamlarına gelmektedir. Hüsrev’in de atı meşhûrdur. Beyitte taş ve toprak parçası hem güle dönüştü hem de doru ata dönüştü anlamı çıkarılmaktadır. İki ve fazla anlamı olan kelimeyi aynı ifade içinde bütün anlamlarını kullanarak okuyucu geçerli anlam konusunda şüpheye düşmüştür. 

TENASÜB 

İham-ı Tenasüb

Beyit: Sâ‘at ü vakt-i hisâb ü mâh u sâl 

Gice gündüz nûr-ı hurşîd ü zılâl (M.1/109,167)

Nesre Çevirisi: Saat ve hesap vakti ve ay ve yıl gece gündüz güneş nuru ve gölgeler

Edebi Sanatın Açıklaması: Saat, hesap vakti, ay, yıl, gece, gündüz, güneş nuru ve gölgeler ile zaman kavramı bağlam içinde söylenmese bile diğer anlamlarıyla kastedildiği için iham-ı tenasüb sanatı olmuştur. 

Tenasüb

Beyit: Derdümün dermânı sensen bilmedi sordum tabîb

Çün yakîn sensen devâsı derde dermân gösterür(G.7/233)

Nesre Çevirisi: Derdimin dermanı sensin, doktora sordum ama bilemedi, çünkü bana yakın olan sensin bu çare derdime derman gösterilir. 

Edebi Sanatın Açıklaması: “Tabîb, devâ, derd, dermân” bunlar hastalık kavramı ile ilgili kelimelerdir. Dolayısıyla bu üç kelime arasında uyum olduğu için tenasüb sanatı yapılmıştır. 

Beyit: Muhâlif râst ger olsa Hüseynî

Hicâz ile Sıfâhân bî-nevâdur(G.56/14,249)

Nesre Çevirisi: Karşı çıkan eğer rast makamıysa hüseynî(makamı), hicâz (makamı) ile sıfâhân (makamı) geçersizdir. 

Edebi Sanatın Açıklaması: Hüseynî, hicâz, sıfâhân Türk musiki makamlarıdır. Direkt musiki makamı demek yerine makamların isimleri verilmiştir. Dolayısıyla bu üç kelime arasında uyum olduğu için tenasüb sanatı yapılmıştır. 

TEZAD 

Beyit: Gice gündüz zulmet ü nûr-ı celâl ile cemâl

Kahr u lutfun âşıka küfr ile îmân gösterür (G.43/8,235)

Nesre Çevirisi: âşık olana, Gece ve gündüz karanlık ve nur keder ve hoşluk inkar ile inanç arasında gösterilir. 

Edebi Sanatın Açıklaması: Gece-gündüz, keder-hoşluk, inkar-inanç kelimeleri anlam itibari ile birbirine terstir bu yüzden tezad sanatı ortaya çıkmaktadır. Bu sanat ile zıt kavramlarla güçlü ve etkili bir anlatımın yanında aralarındaki ilgiden dolayı karşıt manalar bir ifadede toplanmış olur. 

Beyit: Sırr-ı ezel oldı âşkârâ

Ârif nice eylesün müdârâ (M.1|2,153)

Nesre Çevirisi: çoktan beri vâr olan sır açığa çıktı. Ârif, ne zamâna kadar bu çok eski olan sırrı gizli tutacak.

Edebi Sanatın Açıklaması: Sır ile âşkâr gizli ve açık demektir. Anlam itibari ile bu kelimeler birbirine terstir bu yüzden tezad sanatı ortaya çıkmaktadır. Bu sanat ile zıt kavramlarla güçlü ve etkili bir anlatımın yanında aralarındaki ilgiden dolayı karşıt manalar bir ifadede toplanmış olur. 

Beyit: Acı su şarâb-ı Kevser oldı

Har-zehre nebât-ı şekker oldı (M.1/5,153)

Nesre Çevirisi: Acı su, cennetteki Kevser havuzu suyu gibi oldu. Acı bitki de, şeker kamışına döndü.

Edebi Sanatın Açıklaması: Şeker kamışı tatlı olan demektir. Acı-tatlı kelimeleri bir arada kullanılmış ve anlam itibariyle zıt olduğu için tezad sanatı ortaya çıkmıştır. Bu sanat ile zıt kavramlarla güçlü ve etkili bir anlatımın yanında aralarındaki ilgiden dolayı karşıt manalar bir ifadede toplanmış olur. 

Beyit: Cümle bu meyden olupdur bu cihân yek-bâregi

Arş mest ü ferş mest ü günbed-i devvâr mest(G.22/7,206)

Nesre Çevirisi: Bu dünyâ, dokuzuncu gök, yeryüzü ve gökyüzü hepsi bu içkiden bir anda sarhoş olmuştur.

Edebi Sanatın Açıklaması: yeryüzü ve gökyüzü kelimeleri bir arada kullanılmış ve anlam itibariyle zıt olduğu için tezad sanatı ortaya çıkmıştır. Bu sanat ile zıt kavramlarla güçlü ve etkili bir anlatımın yanında aralarındaki ilgiden dolayı karşıt manalar bir ifadede toplanmış olur. 

TEKRİR 

Beyit: Yüzün berk-i gül-i terdür gül-i ter

Boyun serv-i semen-berdür semen-ber (G.75/1,271)

Nesre Çevirisi: Yüzün; gül yaprağı, taze güldür taze gül. Boyun; sarmaşık, göğsün yasemin gibi beyaz.

Edebi Sanatın Açıklaması: Semen-ber ve gül-i ter kelimeleri birden fazla kullanılmıştır. Ve bu kelimeler manayı kuvvetlendirip pekiştirmek için tekrar edilmiştir. Manaya açıklık kazandırmanın yanında söz konusu kelimeye dikkat çekerek tesirini arttırmıştır. Bu yüzden tekrir sanatı ortaya çıkmaktadır. 

Beyit: Senün şem-i cemâlünden vücûdum

Münevverdür münevverdür münevver (G.75/2,271)

Nesre Çevirisi: senin yüz güzelliğinin mumundandır vücudum. Nurdandır nurdandır nur. 

Edebi Sanatın Açıklaması: Münevver kelimesi birden fazla kullanılmıştır. Ve bu kelimeler manayı kuvvetlendirip pekiştirmek için tekrar edilmiştir. Manaya açıklık kazandırmanın yanında söz konusu kelimeye dikkat çekerek tesirini arttırmıştır. Bu yüzden tekrir sanatı ortaya çıkmaktadır.

Beyit: Mana peyveste şol mihrâb-ı ebrû

Ber-â-berdür ber-â-berdür ber-â-ber(G.75/5,271)

Nesre Çevirisi: Bana daima şu kemer kaş beraberdir beraberdir beraber. 

Edebi Sanatın Açıklaması: Ber-â-ber kelimesi birden fazla kullanılmıştır. Ve bu kelimeler manayı kuvvetlendirip pekiştirmek için tekrar edilmiştir. Manaya açıklık kazandırmanın yanında söz konusu kelimeye dikkat çekerek tesirini arttırmıştır. Bu yüzden tekrir sanatı ortaya çıkmaktadır. 

Beyit: Kaşunla kirpüğün adı cihânda

Dil-âverdür dil-âverdür dil-âver(G.75/6,271)

Nesre Çevirisi: Kaşın ve kirpiğinin adı kâinatta gönüldür gönlüdür gönül.

Edebi Sanatın Açıklaması: Dil-âverd kelimesi birden fazla kullanılmıştır. Ve bu kelimeler manayı kuvvetlendirip pekiştirmek için tekrar edilmiştir. Manaya açıklık kazandırmanın yanında söz konusu kelimeye dikkat çekerek tesirini arttırmıştır. Bu yüzden tekrir sanatı ortaya çıkmaktadır. 

Beyit: Dimâğum bûy-ı zülfünden dem-â-dem

Muattardur muattardur muattar (G.75/7,271)

Nesre Çevirisi: İradem saçının kokusundan daima geçersiz haldedir geçersiz haldedir geçersiz halde. 

Edebi Sanatın Açıklaması: Muattar kelimesi birden fazla kullanılmıştır. Ve bu kelimeler manayı kuvvetlendirip pekiştirmek için tekrar edilmiştir. Manaya açıklık kazandırmanın yanında söz konusu kelimeye dikkat çekerek tesirini arttırmıştır. Bu yüzden tekrir sanatı ortaya çıkmaktadır. 

LEFF Ü NEŞR

Beyit: Îmân ile küfr bir şey oldı

Tatlu ile acı bir mey oldı (M.1/12,154) 

Nesre Çevirisi: İman ile inkar bir şey oldu, tatlı ile acı bir şarap oldu.

Edebi Sanatın Açıklaması: Bir beyitin ilk mısrasında bahsedilen şeylerle ilgili sözleri ikinci mısrada belirli bir tertip içinde kullanmaktır. Bu beyitte de; tatlı ile acı, küfür ile iman karşıt anlamlı sözcüklerdir. Leff ü neşr sanatı ile inançsızlığın karşılığı olan küfür acıyla, inanç halini anlatan imansa tatlıyla eşleştirilmiş.

Leff ü Neşr-i Müşevveş

Beyit: Gice gündüz zulmet ü nûr-ı celâl ile cemâl

Kahr u lutfun âşıka küfr ile îmân gösterür (G.43/8,235)

Nesre Çevirisi: Âşık olana, gece ve gündüz karanlık ve nur keder ve hoşluk inkar ile inanç arasında gösterilir. 

Edebi Sanatın Açıklaması: Birinci mısrada hoşluk, güzellik anlamlarına gelen cemâl, ikinci mısrada hoşluk anlamına gelen lutf Kelimesi tertipsiz bir şekilde devam ettiği için Leff ü Neşr-i Müşevveş sanatı ortaya çıkmıştır. 

MÜBAĞALA 

Gulüv

Beyit: Şöyle mestem tâ kıyâmet dahı hüşyâr olmazam

Çün meni vahdet meyinden eyledi dil-dâr mest(G.22/3,206)

Nesre Çevirisi: Sevgili beni birlik içkisinden sarhoş eğlediğinde öyle çok sarhoş oldum ki kıyâmette dahi ayılamam.

Edebi Sanatın Açıklaması: Kıyâmette dahi ayılmayacak kadar sarhoş oldum demek mübâlağadır. Çünkü kıyâmette herkes ayılacaktır. Ancak dünyada gaflette olanlar kıyamette ayılacak, Allah’ı dünyada bilenler ise zaten hem dünyada ve hem de kıyamette ayıktırlar. Şair ayrıca bu gerçeği dile getirerek mübalağayı hafifletiyor.

Beyit: Rind ü kallâşem makâmum gūşe-i meyhânedür

Gelmişem “kâlû belâ”dan âşık u hammâr mest(G.22/4,206)

Nesre Çevirisi: Kaalū belâ’dan beri sarhoş olarak gelmiş, çok içki içen âşıkım. Serseri ve derbeder bir kişiyim. Bundan dolayı yerim meyhane köşesidir.

Edebi Sanatın Açıklaması: Beyitte şair yaratılıştan ilahi aşk sarhoşu olduğunu ve tekke köşesini de kendine makam edindiğini belirterek mübalağa yapmaktadır. Buradaki sarhoşluk ne akla uygundur ne de daha önce görülmüştür, bu yüzden mübağalanın gulüv çeşitine örnektir. 

Beyit: Çeng ü def hem ūd u ney ser-mest olup efgân ider

Bu harâbâtun içinde söylenen güftâr mest (G.22/22,207)

Nesre Çevirisi: Çeng ve def ile birlikte ut ve ney sarhoş olup inler. Bu meyhânenin içinde söylenen söz sarhoştur.

Edebi Sanatın Açıklaması: İlâhî aşk, çeng, def, ud, ney ve güftâra dahi tesir ederek onları âşık etmiştir. Bunların dahi sarhoş olması büyük bir mübâlağadır. Buradaki sarhoşluk ne akla uygundur ne de daha önce görülmüştür, bu yüzden mübağalanın gulüv çeşitine örnektir.

Tebliğ - Gulüv

Beyit: Mîr mest ü hâce mest ü bende mest ez-câm-ı „ışk

Râh mest ü hâne mest ü bu der ü dîvâr mest (G.22/26,208)

Nesre Çevirisi: Aşk kadehinden, hoca, efendi ve köle sarhoştur. Bunlardan başka yol ve ev sarhoştur. Bu bu kapı ve duvar da sarhoştur.

Edebi Sanatın Açıklaması: Cansız varlıkların sarhoş olduklarını söylemek mübalağadır. Buradaki sarhoşluk ne akla uygundur ne de daha önce görülmüştür, bu yüzden mübağalanın gulüv çeşitine örnektir. Ancak hoca, efendi ve kölenin sarhoş olması hem akla uygun hemde görülmesi mümkün olduğu için tebliğ çeşidine örnektir. 

Beyit: Gel kanuma bandur iy nigârâ elüni gör 

Kim neçe sîmîn elün nigâr ile hoşdur G.62/2,257)

Nesre Çevirisi: Ey resim gibi güzel sevgili gel elini kanıma bandır, gör ki nasıl gümüş elin resim gibi güzellikle hoştur. 

Edebi Sanatın Açıklaması: Âşık sevgilinin ellerini kanına bandırmasını ister. Eli kana bandırmak hem akla uygundur hem de örneğini görmek mümkündür bu yüzden tebliğ çeşidine örnektir. 

Beyit: ‘Anber-efşân saçunla ‘arızuna

Yâsemîn üzre müşk-i ter didiler (G.89/4,289)

Nesre Çevirisi: Güzel koku saçan saçınla yanaklarını görenler yasemin üzerine taze koku dediler (sandılar). 

Edebi Sanatın Açıklaması: Saçın ve yanağın güzel koku saçması hem akla uygundur hem de örneğini görmek mümkündür bu yüzden tebliğ çeşidine örnektir. 

TECAHÜL-İ ÂRIF 

Beyit: Bu hâl ü ruh mıdur ya murg-ı sevdâ

Ki konmış der-miyân-ı verd-i ahmer (74/4,270)

Nesre Çevirisi: Bu ruhun (yaratılışın/ bedenin) üzerindeki ben midir yoksa kırmızı güle konmuş sevda kuşu mudur.   

Edebi Sanatın Açıklaması: Sevgilinin yanaklarındaki ben, (siyah nokta) kırmızı gülün üzerine konmuş bir sevda kuşu imgesiyle anlatılmış. Şair aslında yanaktaki siyah noktanın bir leke olduğunu bilmekte ama bildiği gerçeği bir nükteye bağlı olarak bilmiyormuş gibi göstermiştir. Bu sayede söze etkinlik kazandırmış olur? 

Beyit: Ruhun üzre benün şâhâ ne Hindûdur ‘aceb yâ 

Rab Yalancı ugrı mı yahud İrem bâgında gül-çîndür (G.136/6, 350)

Nesre Çevirisi: Ruhun üzerindeki benin şâhın kölesi midir acaba, yoksa yalancı hırsız mı ya da İrem bağında gül toplayıcısı mıdır? 

Edebi Sanatın Açıklaması: Sevgilinin yüzündeki ben Hindu üzerinden hem siyahlık hemde köle imgesiyle teşbih yapılmıştır. Ayrıca Hindu klasik edebiyatta siyahlığı temsil eder, şair aslında yanaktaki siyah noktanın bir leke olduğunu bilmekte ama bildiği gerçeği bir nükteye bağlı olarak bilmiyormuş gibi göstermiştir. Bu sayede söze etkinlik kazandırmış olur. 

HÜSN-İ TA’LİL

Beyit: Cūş kıldı akl-ı küll geldi vücūda kâ‟inât

Kâf u nūn emrinden oldı bu cihân yek-bâr mest(G.22/5,206)

Nesre Çevirisi: Akl-ı küll yani Allah istedi, kainat meydana geldi. Kâf ve nun emriyle yani kün:ol emriyle bu cihan yaratıldı ve bir anda sarhoş oldu, dönmeye başladı.

Edebi Sanatın Açıklaması: Nesimi bu dünyanın Allah’ın ol emriyle bir anda döndüğünü ileri sürmektedir. Bu dönüşü ilahi ve güzel bir nedene bağlayarak sarhoşluktan dolayı döndüğünü ifade etmektedir. Yani, söze güzellik kazandırmak maksadıyla herhangi bir hususu asıl sebebi dışında gerçek olmayan bir sebepten dolayı meydana gelmiş gibi izah edilmektedir. 

Beyit: Çeng ü def hem ūd u ney ser-mest olup efgân ider

Bu harâbâtun içinde söylenen güftâr mest (G.22/22,207)

Nesre Çevirisi: Çeng ve def ile birlikte ut ve ney sarhoş olup inler. Bu meyhânenin içinde söylenen söz sarhoştur.

Edebi Sanatın Açıklaması: Meyhanedeki çeng, def, ud, ve ney gibi çalgı âletlerini teşhis edilerek onların ses çıkarmalarının sebebini sarhoş olmalarına bağlar. Yani, söze güzellik kazandırmak maksadıyla herhangi bir hususu asıl sebebi dışında gerçek olmayan bir sebepten dolayı meydana gelmiş gibi izah edilmektedir. 

Beyit: Gel iy hûrî-sıfat dil-ber ki gamdan bagrumun içi

Yumulmış goncaya benzer ki agzı top dolu kandur (G.58/4,251)

Nesre Çevirisi: Gel ey güzel yüzlü gönül çelen, kederden bağrımın içi kapanmış goncaya benzer ki ağzı kanla doludur.  

Edebi Sanatın Açıklaması: Kederden bağrının içi kan dolu âşık bu durumunu goncanın hâline benzetiyor. Goncanın da ağzının içi kanla doludur. Bu yüzden ağzını açmamaktadır. Gonca açıldığında kıpkırmızı güle dönüşür. Goncanın açılmaması güzel bir sebebe dayandırılmıştır. Yani, söze güzellik kazandırmak maksadıyla herhangi bir hususu asıl sebebi dışında gerçek olmayan bir sebepten dolayı meydana gelmiş gibi izah edilmektedir. Ayrıca kederden gönlü kanla dolmak ifadesinde mübalağa sanatı vardır. 

Beyit: Hilâle döndi kamer kaşlarun hilâlinden 

Boyandı kana kızıl gül yanagun âlinden (G.335/1,603)

Nesre Çevirisi: Ay hilal şeklini senin hilal kaşlarından aldı kızıl gül senin yanağının renginden kırmızı oldu. 

Edebi Sanatın Açıklaması: Şair ayın hilal şeklini almasını sevgilinin kaşlarına ve kırmızı gülün kırmızı olma sebebini de sevgilinin yanaklarının renginden dolayı bu rengi aldığını belirtmiştir. Yani, söze güzellik kazandırmak maksadıyla herhangi bir hususu asıl sebebi dışında gerçek olmayan bir sebepten dolayı meydana gelmiş gibi izah edilmektedir. 

SİHR-İ HELÂL 

Beyit: Münkirün inkârı çün gitdi vü geldi devr-i câm

Sūfî mest oldı bu meyden eyledi ikrâr mest (G.22/20,207)

Nesre Çevirisi: Şarabının içilme zamanı gelince, münkirin inkârı kayboldu. Sûfî bu içkiden sarhoş oldu ve sarhoş iken içindeki düşüncelerini saklamayıp konuşmaya başladı.

Edebi Sanatın Açıklaması: Devr-i câm ifadesi hem ilk dizeye hem de ikinci diziye anlam katmaktadır. Dolayısıyla, beyitin ilk mısrasının sonunda yer alan kelime veya kelime grubunun ikinci dizenin başına bağlanması ile oluşmaktadır. 

TENİKÜS-SIFAT 

Beyit: Gören sensen menüm ‘aynumda yâ Rab

Ne nâzırsan ne manzarsan ne manzûr (G.65/5,260)

Nesre Çevirisi: Benim gözümle gören sensin ya Rab ne gözetensin ne bakılansın ne görünensin. 

Edebi Sanatın Açıklaması: Nâzır, manzar, manzûr kelimeleri Arapça nazar (bakış) kelimesinden türemiştir. Nazar kelimesini nitelemek amacıyla sıfatlar art arda gelerek sıralanmıştır. İfadeye katkısı yanında anlama da kuvvet kazandırmaktadır. Daha çok birini övmek için kullanılır, buradaki övgü de Allah’a dır. 

Beyit: Nûh u Dâvûd u Süleymân u Zekeriyyâ Şu‛ayb

Mûsî mest ü ‘Îsi mest u Ahmed-i Muhtâr mest(G.22/14,207)

Nesre Çevirisi: Nuh, Dâvud, Süleyman Zekeriya Şu’ayb sarhoş ve Musa sarhoş ve koruyucu ayetler sarhoş. 

Edebi Sanatın Açıklaması: Kurân-ı Kerim’de ismi geçen peygamberleri nitelemek amacıyla peygamber isimleri art arda sıralanmıştır. Bu sıralamayla teniküs-sıfat sanatı oluşmuştur. İfadeye katkısı yanında anlama da kuvvet kazandırmaktadır. Daha çok birini övmek için kullanılır. 

Beyit: Şâh-ı merdân şîr-i Yezdân pîşvâ-yı ehl-i dîn 

Kâşif-i sırr-ı velâyet Haydar-ı Kerrâr mest (G.22/15,207)

Nesre Çevirisi: Mertlerin şahı, Allah’ın aslanı, din ehlinin başkanı ve veliliğin sırrını bulan, döne döne saldıran aslan sarhoş.  

Edebi Sanatın Açıklaması: Hazreti Ali’nin sıfatları art arda sıralanmıştır. İfadeye katkısı yanında anlama da kuvvet kazandırmaktadır. Daha çok birini övmek için kullanılır, buradaki övgü de Hz. Ali’ye dir. 

Beyit: Kâdî mest ü müftî mest ü sûfî mest ü sâfî mest 

Cür‘a-i câm-ı Elestden mü’min ü küffâr mest(G.22/17,207)

Nesre Çevirisi: Ruhların içtiği aşk şarabından; kadı sarhoş, müftü sarhoş, sufi sarhoş, ermişler sarhoş mümin ve kafir sarhoş. 

Edebi Sanatın Açıklaması: Din adamları art arda sıralanmıştır. Bu sıralamayla teniküs-sıfat sanatı oluşmuştur. İfadeye katkısı yanında anlama da kuvvet kazandırmaktadır. 

MECAZ-I MÜRSEL

Beyit: İy diyen ki kandadur yâr-ı bekâ

‘Işk ile gel bah vücûd-ı mutlaka (M.1/72,164)

Nesre Çevirisi: sonsuz yar kandadır, aşk ile gel bak sonsuz vücuda 

Edebi Sanatın Açıklaması: “Yâr-ı bekâ” sonsuz sevgili demektir. Genel-özel ilişkisini kullanarak Tanrı’yı kastetmiştir. Gerçek anlamı dışında benzerlik ilişkisi bulunmayan gerçek manayı anlamayı engelleyici bir anlam barındıran kelime yada ifadelerle yapılan edebi sanattır. Burada “Yâr-ı bekâ” ifadesi üzerinden Tanrı’yı kastettiği için ortaya çıkmıştır. 

Beyit: Anber-efşân sünbülün esrârı oldı âşikâr

Geldi Rûhu’llah ü mensûh oldı zünnâr ü salîb (G.17/4,198)

Nesre Çevirisi: güzel kokulu sümbülün gizemi açığa çıktı, Alllah’tan bir ruh gelince (Hz. İsa), kuşak ve haçın hükmü geçersiz oldu.  

Edebi Sanatın Açıklaması: “Zünnar” papazların sardıkları bir tür kuşak, “salîb” haç anlamına gelmektedir. Bu kelimeler üzerinden hıristiyanlığa gönderme yapılmaktadır.

Beyit: Hüsne magrûr olma şâhâ devlete bil bağlama

Kim vefâ kılmaz cihânda kimseye bu taht u tâc (G.32/4,222)

Nesre Çevirisi: Güzellikle gururlanma padişaha ve devlete bel bağlama, bu tah ve tâç dünyada kimseye vefa göstermez. 

Edebi Sanatın Açıklaması: Taht ve taç sözcükleri parça-bütün ilişkisiyle saltanatın yerine kullanılmıştır. Burada asıl kastedilen saltanat kavramıdır. 

İŞTİKÂK 

Beyit: Gören sensen menüm ‘aynumda yâ Rab

Ne nâzırsan ne manzarsan ne manzûr (G. 65/5,260)

Nesre Çevirisi: Benim gözlerimde gören sensin ya rab; ne gören, ne görünensin ne de görülensin.  

Edebi Sanatın Açıklaması: Aralarında mana ve terkip itibariyle fark olmak şartıyla aynı kökten başka bir kelimenin ya da kelimelerin türetilmesidir. Bu beyitte de nâzır, manzar, manzûr kelimeleri Arapça nazar ( bakış) kelimesinden türemiştir. 

Şibh-i İştikâk

Beyit: Âlî vâhid Âlî ehad Âlî ferd ü Âlî samed

Âlîdür cümleye rahmet Âlîdür sakî-i Kevser (G.68/8,263)

Nesre Çevirisi: Allah emsalsizdir, Allah birdir, Allah yalnız ve muhtaç olmayandır Allah’tır herkesi esirgeyen Allah’tır can veren.  

Edebi Sanatın Açıklaması: Vâhid, ehad, ferd kelimeleri gerçekte aynı köke bağlı olmamakla birlikte yazılış ve telaffuzdaki benzerlikten dolayı aynı köke bağlı gibi görünmektedir. Bu yüzden şibh-i iştikâk sanatı ortaya çıkmıştır. 

Beyit: Alî sultân Alî sübhân Alî cennet Alî Rıdvân 

Alî dîndür Alî îmân Alîdür sakî-i kevser (G.68/9,263)

Nesre Çevirisi: Allah hükümdardır, Allah kusursuzdur, Allah cennettir, Allah cennetin kapıcısıdır. Allah inanç yoludur, Allah imandır, Allah can verendir. 

Edebi Sanatın Açıklaması: Sultân ve sübhân kelimeleri gerçekte aynı köke bağlı olmamakla birlikte yazılış ve telaffuzdaki benzerlikten dolayı aynı köke bağlı gibi görünmektedir. Bu yüzden şibh-i iştikâk sanatı ortaya çıkmıştır. 

KAYNAKÇA:

AYAN, H.(2014), NESÎMÎ Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri ve Türkçe Divanının Tenkitli Metni, Türk Dil Kurumu, Ankara.