Nevernight | Kuzgunun Gölgesi
Nevernight serisinin ilk kitabı olan Kuzgunun Gölgesi kitap yorumu.
Jay Kristoff'un yazmış olduğu Kuzgunun Gölgesi, yazarın bir başka serisi olan Nevernight'ın ilk kitabıdır.
Kitap, Mia adındaki 16 yaşındaki bir kızın babasını öldürenlerden intikam almak uğruna, Kızıl Kilise adında katillerin yetiştirildiği yere girmeye hak kazanmasını ve intikam uğrunda burada eğitimler almasını anlatmaktadır.
Babası, kendisi çok küçükken yapmış olduğu isyanı başarısızlıkla sonuçlandığı için idam edilmiştir. Kendisi de aynı kaderi yaşamaktan kıl payı kurtulan Mia, eski bir katil olan yaşlı bir adam tarafından büyütülüp eğitilir ve 16 yaşına ulaştığında bu kiliseye gitmek için adamın yanından ayrılır.
Bu okula ulaşılması zor olduğu gibi içinde yaşaması da pek kolay bir yer değildir. İçerisinde verdiği mücadele sonucunda geri kalan herkesi geçip birinci olması gerekmektedir. Kilisenin içindeki öğrencilere rağmen bunu yapmaya çalışmasının yanı sıra, bir de kimliği belirsiz bir katilin varlığı işleri iyice zorlaştırır.
Kitap hakkındaki kişisel yorumum
Kapağı, tarzı, fantastik olması ve gördüğüm övgüleri sebebiyle beklentilerimi yükselten bir kitaptı. Sevmediğim distopya ya da fantastik kitap da nadirdir ama bu, kesinlikle sevmediklerim arasında ilk sırada yerini aldı.
Konusu bence iyiydi. Yaratılan dünya da güzeldi ama yazarın yazım tarzı hiç benlik değildi. Okumaya devam etmekte zorlandım ve kitabın büyük bir kısmında sıkıldım. Merak unsurları mı düzgün verilememiş yoksa yazarın yazımı yüzünden mi bu şekilde anlamadım.
Üstelik bazı kısımlarda sayfanın neredeyse yarısını kaplayacak olan dip notlar da çok gereksiz, fazla ve uzundu. Bir roman yerine ansiklopedi okuyormuşum hissi yarattı. Hem okurken çok fazla dikkatimi dağıttı hem de sıktı. Yazar, bir dünya yaratma uğruna çok hevesli ve detaycı davranmış olabilir ama bence oldukça gereksizlerdi.
Hikayede verilmek istenen o havayı da alamadım. Sıradışı bir kurgu oluşturulmaya çalışıldığını hissettiren ama o dünyayı gerçekten hissettirmekte eksiği olan bir kitaptı benim için.
Ek olarak hoşuma gitmediği gibi beni çok rahatsız eden bir konu da orta yaşlı erkek bir yazarın ergen bir kızı yazış, daha doğrusu yazamayış şekliydi. Kızın hareket ve sözlerine bakarak birçok yerde kendime on altı yaşında olduğunu hatırlatmakta çok zorlandım. Neden böyle bir şeyi denemiş ve buna dönüp baktıktan sonra gerçekten iyi olduğuna nasıl karar vermiş en ufak bir fikrim yok. En basitinden kız, en az 20 yaşında gibi yazılmış.
Kızın sürekli aslında güzel olan özelliklerini sayıp ısrarla çirkin olduğunu söylemesi, öldüresiye dayak yedikten sonra bir anda estetik cerrahıyla 'mükemmel' bir bedene ve yüze sahip olması gibi kurguya hiçbir şekilde hizmet etmeyen bu sorunlu olduğunu düşündüğüm detay da rahatsız edici kısma dahildi.
Üstelik hareketleri, kitapta gerçekleşen olaylar, bazı tasvirleri, konuşma ve düşünce tarzı… Hepsi birbirinden kötüydü. Yazarın yarattığı güçlü kız imajı da tamamen erkekliğe dayalıydı. Kızı erkek gibi yaparak, konuşturarak ve davrandırarak güçlü göstermeye çalışmış. Karakter üzerinden güçlü kız, erkeğe benzer şeklinde bir mesaj verilmişti.
İndirimdeyken iki kitabı birlikte almıştım ama benim için o kadar kötü ve sinir bozucu bir kitaptı ki ikinciyi okumadım.
Hâlâ merak ediyorsanız, yaş sınırı olan bir kitap olduğunu belirtmem gerekiyor.
Kişisel olarak da tavsiye etmiyorum.