Nietzsche'den Çıkarımlar
Yüksekler değil, yamaç korkunçtur.
Nietzsche ''Bir hamamböceği öldürürsen kahraman, bir kelebeği öldürürsen şeytansın. Ahlakın estetik standartları vardır.'' der. ''Ahlakın estetik standartları'' kavramı ne demek? Biraz açmamız gerekiyor. İnsanlar yaratılışlarından bu güne kadar hayatta kalmak için çeşitli mücadeleler vermiştir. Nice büyük imparatorluklar ve devletler kurulmuş ve yıkılmış şu güne dek. Hepsinin içinde bildiğimiz ve bilmediğimiz farklı hikayeler mevcut.
Hayatta kalmak insanlığın temel şartı gibi gözükür fakat insan bunun da ötesine geçmek ister. Yaşamı süresince güç ve güzellik neredeyse onu kovalar, hedefe ulaşmak için savaşlar verir. Nitekim dünyaya baktığımızda zengin kaynakların olduğu her yerde savaş ve karışıklık var. Yine güzelliğin, estetiğin olduğu her yerde mücadele. Bu durum dünyanın sonuna kadar böyle devam edecek. Peki nedir güç ve estetik? İnsanı değerli kılan, diğerlerinden ayıran, mutluluk ve refah sağlayan, özel hissettiren birçok şeyi bu tanıma sığdırabiliriz. Durum böyle olunca insanlarda algıda zıtlık ilkesinin daima çalıştığını görürüz. Zira iyiyle kötüyü, doğruyla yanlışı, güzelle çirkini, acıyla mutluluğu ve daha birçok zıtlığı ayırt etmemizi sağlar bu algıda zıtlık.
Ahlak dediğimiz şey ise tanımı uçsuz bucaksız, kişiden kişiye ve kültürden kültüre değişen bir kavram. Herkes kendi ahlakının doğru olduğuna inanır. Herkes erdemli olduğunu iddia eder ama söylemlerle eylemler genelde birbirini tutmaz. Çıkarlarımıza hangi tanım uyuyorsa onu çekip çıkarır ve pazarlamaya başlarız. Kanımca ahlaka objektif açıdan bakabilmek için erdemli sayılabilecek bir hayat tahayyül etmemiz gerekir. Ve buna ek olarak kişinin inancına göre diğer dünyada hesap vereceğiyle ilgili korkusunun olması, onun bu dünyadaki davranışlarını düzenlemesini sağlar. Aksi durumda ahlaka estetik standartlara göre değer biçilir.
Ahlakın estetik standartları olduğu bir dünyada yaşarken duruma göre kahraman veya şeytan ilan edilebilirsiniz. Neye ne ölçüde güzellik addedildiğini veya neyin ne ölçüde güçle özdeş olduğunu ayırt etmek kritiktir. Dengesini sağlayan ve olayları objektif görebilen bir insan olmak yine de zor olmamalı.
Şu da benim öteki insan kurnazlığımdır; kibirlileri gururlulardan daha fazla korurum. Yaralanmış kibir, bütün dramların anası değil mi? Ama gurur zedelendiği zaman, gururdan daha iyi bir şey doğar.
Kendini beğenmişleri korurum. Çünkü onlar beni gamdan kurtarırlar. Kendisi hakkında ustaca yalan söylerseniz yalanınıza inanır. Çünkü ben neymişim diye içini çeker. Kendini beğenmiş aslında basitliğinin farkında değildir.
Nietzsche'nin Böyle Buyurdu Zerdüşt kitabında yazan bu kibir ve kendini beğenmişlik kavramı da önemli bir konu. Zira kibir dediğimiz şey egonun da üstünde bir kavramdır. İnsanı ''insanlıktan'' çıkarabilir. Evet, ruhumuzda özel olma ve güçlü hissetme dürtüsü var ama kibirle kaplanmak bunun ötesinde sağlıksız bir durum. Öyle ki Zerdüşt de kibirlileri daha çok koruduğunu söyleyerek bir nevi dalga geçer. Çünkü onlar aslında en zayıf olanlardır ve bunun farkında değildirler. İçlerindeki alkış bekleyen, onaylanma hırsıyla yaşayan bir varlığı mutlu etmek de mutsuz etmek de diğer insanlara göre çok daha kolaydır. O yüzden her büyüklenmenin büyüklük olmadığını bilmeliyiz. Ayrıca basit bir varlık gibi kolay dağılmamak için istediğimiz güç ve estetiğe tam anlamıyla erişsek bile kendimizi kibirden korumalıyız.