NO Filmi ve Siyasal İletişim

Umudun stratejisi olarak "Hayır"

1988 yılında Şili halkı, 15 yıllık diktatörlüğün ardından sandık başına giderek General Augusto Pinochet'nin iktidarda kalıp kalmamayacağını oyladı. Oylamanın sonucu dünya tarihine geçerken, bu sürecin ardındaki kampanya çalışmaları da siyasal iletişim tarihine bir dönüm noktası olarak yazıldı. Pablo Larraín’in 2012 yapımı "NO" filmi, bu kampanyanın görünmeyen yüzünü, yani iletişim stratejilerini ve medya kullanımını anlatıyor. Kitleleri etkileme biçimlerini kavramak açısından seyretmenizi öneririm. Üniversitede Siyasal İletişim Teorileri dersinde hocam sayesinde tanıştığım bu film yalnızca bir dönem anlatısı değil; propaganda, gündem belirleme ve kamuoyu oluşturma gibi iletişim kuramlarını da sinemasal bir dille tartışmaya açıyor.

Bu yazıda "NO" filmini bildiğim ve öğrendiği kadarıyla siyasal iletişim teorileri bağlamında ele alırken, hem dönemin atmosferini hem de iletişim stratejilerinin gücünü anlatmayaa çalışacağım.

Gündem Belirleme Teorisi (Agenda Setting)

Gündem belirleme teorisine göre medya, ne düşüneceğimizi değil, ne hakkında düşüneceğimizi belirler. Pinochet rejimi yıllarca halkın algısını, medyayı kontrol ederek şekillendirmişti. Ancak 1988 referandumunda ilk kez muhaliflere medya üzerinden seslenme şansı tanındı. "Hayır" kampanyasının yaratıcıları ise bu fırsatı, halkın dikkatini rejimin baskılarından çok daha fazlasına — yani umut dolu bir geleceğe — çekmek için kullandı.

Filmde kampanya; işkence, yoksulluk ve kayıplar gibi acı gerçekleri göstermek yerine gülümseyen insanlar, neşeli müzikler ve renkli sahnelerle pozitif bir gündem kurmayı tercih ediyor. Böylece "Hayır" kampanyası, korkuya değil, umut ve değişim arzusuna hitap eden yeni bir kamuoyu gündemi oluşturmayı başarıyor.

Çerçeveleme Teorisi (Framing)

Çerçeveleme teorisi, olayların ve mesajların hangi bağlamda sunulduğunun, izleyici algısını nasıl etkilediğini inceler. "Hayır" kampanyası, Pinochet'nin baskıcı rejimini göstermek yerine, "Evet" demenin nelere mal olacağını dolaylı yoldan çerçeveleyerek anlatır. "Şili neşeli olacak" sloganı bu çerçevenin kalbinde yer alır.

Film, çerçeveyi yalnızca içerikle değil, form ve estetikle de kurar. Renkli, enerjik, popüler kültüre yakın estetikle kurulan bu iletişim dili, dönemin televizyon alışkanlıklarıyla uyumludur ve geniş kitlelere ulaşır. Yani çerçeve yalnızca politik değil, duygusaldır da.

Kullanımlar ve Doyumlar Yaklaşımı

Bu yaklaşıma göre bireyler, medyayı belli ihtiyaçlarını karşılamak için kullanır. "Hayır" kampanyasının içerikleri, halkın umuda, eğlenceye, geleceğe dair bir vizyona duyduğu özlemi doyurmayı hedeflemiştir. "Hayır" kampanyasının medya ürünleri, seyirciye sadece bir mesaj sunmaz; aynı zamanda onu iyi hissettirir.

Dönemin televizyon izleyicisinin ilgisini çekecek müzikal formda içerikler, dramatik olmayan ama etkileyici görüntüler ve gençlik enerjisiyle kurulan anlatılar, bu stratejinin parçasıdır. Film, bu doyumu estetik ve içerik açısından nasıl sağladığını başarılı biçimde aktarır.

İki Aşamalı Akış Teorisi

Paul Lazarsfeld’in ortaya attığı bu teoriye göre kitle iletişim araçlarının etkisi doğrudan değil, kanaat önderleri üzerinden dolaylı olur. Filmde René gibi reklamcılar, medya profesyonelleri ve kampanyanın yüzü olan sanatçılar bu rolü üstlenir. Halk, mesajları sadece televizyondan değil, bu kişiler aracılığıyla içselleştirir.

"Hayır" kampanyasının etkisi de tam burada görünür: Mesajlar yalnızca teknik olarak iyi hazırlanmakla kalmaz, aynı zamanda güven duyulan, sevilen figürler üzerinden aktarılır. Bu, kampanyanın inandırıcılığını ve yayılma gücünü artırır.

Propaganda ve Karşı-Propaganda

Film boyunca rejimin klasik propaganda yöntemleri ve "Hayır" kampanyasının yaratıcı ve stratejileri karşı karşıya gelir. Pinochet yanlısı kampanya; korku, tehdit ve devletin bekası söylemine dayanırken, karşı kampanya; özgürlük, değişim ve umut gibi evrensel değerleri merkeze alır.

Umut bir strateji olabilir mi?

"NO" filmi, siyasal iletişim tarihinde az rastlanır bir örneği merkeze alırken bize şunu sorgulatır: "Umut bir strateji olabilir mi?" Filmde sunulan kampanya, bunun mümkün olduğunu gösterir. Umudu stratejik biçimde kullanmak, sadece duygusal bir çağrı değil, aynı zamanda etkili bir siyasal iletişim yöntemidir.

Bugünün dünyasında, kutuplaşma, korku ve karamsarlığın yükseldiği siyasal iklimlerde "NO" filmi hâlâ güncelliğini koruyor.

Bunu biliyor muydunuz?

Türkiye'nin 2017 referandum seçimlerinde muhalefet partisinin o dönem lideri olan Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu filmden esinlenerek bir kampanya düzenlediğini biliyor muydunuz? Kılıçdaroğlu, kampanyanın etkili olacağını düşünerek "pozitif mesaj" veren bir kampanya hazırlanmasını istemiş. Bununla beraber olumsuz hava yaratacak herhangi bir söylem veya imgeye yer verilmeyeceğini kesin bir dille belirtmiştir. O dönem aklımızda kalan fotoğraf:


Peki ya kampanya neden başarıya ulaşmadı? Elbette pek çok sebep, olay, strateji, dönemin koşulu durumlar vardır. Ancak yazıyı oluştururken aklıma gelen ilk şey biraz önce okuduğunuz "kitle iletişim araçlarının etkisi doğrudan değil, kanaat önderleri üzerinden dolaylı olur." bilgisiyle, iki aşamalı akış teorisi oldu. Belki hatırlamadığım kanaat önderleri vardır ama yani, hatırlamıyorsam çok da başarılı olamamışlar diyebiliriz sanki. Siz bu kampanyalar hakkında neler düşünüyorsunuz?