Ölümsüzlük Zaten Çoktan Bulunmuşsa?

Ölüm, ruhla alakalı bir şey değildir.

İnsanlık zaman içinde hastalıkları, savaşları, krizleri, afetleri yenmeyi başarmıştır. Doğa gereği güçlü olan, var olan biziz, biz yenemezsek bizden sonrakiler onlar yenemezse ondan sonrakiler bir şekilde yenerler. Bundan yıllar önceki insanların belki de dünyanın sonunu getireceğine inandığı şeyler bugün minik tedavilerle atlatılabiliyor. Onlara göre bu bir mucize ve bugün bize mucize gelen şeyler yarın başkaları için sıradan gelecekler, çünkü akıl ile tabiatla var olan savaşımızı yeniyoruz biz yenemezsek sonrakiler yeniyor ama insanlık günün sonunda kazanan çıkıyor.

Ama bu kadar zaferin ardında bir şey var ki bir tek onu yenemiyoruz: ölüm. Zamana tabii bu yaşantımızda bugüne kadar yenilmeyen tek şey ölüm, bir vade var ve sonrası yok oluş. Önce bedenen ve sonra sevdiklerinin zihninde ve sonra sanki hiç yaşamamış gibisin. Hayat senin yerine yeni gelenleri koydu bile. Sevdiklerin belki unuttular ve belki onlarda öldü. Hayat parçalardan oluşmuş bir iplik gibiydi ve sen o iplikten koptun. Oysa iyi olmaz mıydı sonsuza kadar yaşamak? Çağları devirmek, zamanı aşmak. Bu soruyu soran ne ilk kişi benim, ne de son kişi ben olacağım. Hiç ölüm yokmuş gibi yaşanan bu hayatta bu soru hep soruldu ve hep sorulacak.

Tarihte soranlar ve hatta bunun üzerine çalışanlar da vardı. Mezopotamya'da, Antik Yunan'da, Çin'de, Hindistan'da, Roma İmparatorluğu, Yunan ve Mısır'da... İnsanlığın dertlerinden biriydi ölümsüz olmak. Simya, adı altında yapılan bu deneylerin Altın üretmek ve ölümsüzlüğü bulmak gibi hedeflerle yapıldı. Bugüne kadar bulan yok ölümsüzlüğü ya da belki de var.

Ölümsüzlükten kastımızı sorgulamak gerekir başta. Sen var olan zaman içinde bedenen sürekli bulunmak mı istiyorsun, yoksa var zaman boyunca devridaim etmek mi? Bedenen bu hayatta var olmanın bilinen bir yolu yok ama ikincisinin zaten birden fazla yolu var.

Aslında ölümsüzlük bulunalı yüzyıllar oluyor. Yazının icadıyla ölümsüzlük bulunalı çok zaman oldu. Eğer olay bedenen yaşamak değilse tabii. Dünya üzerinde fikirlerinle devridaim etmek, çağları devirmek, zamanı aşmak mümkün. İnsanı insan yapan en önemli özelliklerden biridir '' akıl ve düşünmek'', yani seni sen yapan en önemli şeylerden biri fikrindir. Düşündüğün müddetçe varsın ve düşündükçe yaşarsın. Peki sen fiziken bu dünyada olmasan ama düşüncelerin hala insanları etkilese ve onlar sürekli yaşamaya devam etse ölmüş mü olursun? Ya da soruya yeni bir boyut ekleyeyim; sen bir ot gibi yüzyıllarca bu hayatta var olmayı mı tercih ederdin yoksa fikirlerinin sensiz de birçok insana tesir etmesini mi?

Yazarlardan örnek verelim, bugün Yunus Emre, Mevlana, Fuzuli, Ahmet Hamdi, Oğuz Atay gibi isimlere ölümlü demek mümkün mü? Onlar bugün bile birçok hayat etkilemiyorlar mı? Fiziken burada olmamalı bir şeyi değiştirir mi?

Ya da yazarlardan çıkalım, Mimar Sinan, Leonardo Da Vinci, Frida Kahlo, Osman Hamdi Bey ve sayısız birçok isim eserlerine baktığınızda hala yaptıkları şeylerle bizi etkilemeye devam etmiyor mu? Beethoven'ı, Mozart'ı, Vilvadi'yi dinlediğinizde bir şeyler hissettirmiyor mu size? Peki bir insan bu kadar etkiliyorsa biz buna ölümlülük diyemeyiz. Tıpkı bu ülkenin kurucusu, başöğretmeni, kurduğu Cumhuriyet'le, sözleriyle, yazdıklarıyla, yaşamıyla, bir dünyayı etkilemiş ve hala etkilemeye devam eden Mustafa Kemal Atatürk gibi.

Yani mesele fiziken var olmak değil var bu dünyada kalıcı kalabilmek, düşüncelerinle ve yaptıklarınla iz bırakabilmektir.