Osmanlı Modernleşmesi Bağlamında Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nde Modernleşme Sancıları.
Türkiye sahip olduğu Osmanlı mirasını hesaba katmaksızın anlaşılamaz. 3.Selim, Rus yenilgisinden sonra reformları başlattı. Sultan, merkezi devletin gücünü artırmaya ve Avrupa’dan örnek aldığı modelleri ülkesinde uygulamaya çalışıyordu ancak mali kaynaklar yetersiz ve geleneksel kurumlar güçsüzdü. 2.Mahmut dönemi asıl reformların başladığı dönemidir. Amaç hem kamu düzenini güçlendirmek hem de savaşa düzenli orduyla katılabilmek için eğitimli asker havuzu oluşturmaktı. Babıali’nin farklılaşan yönetim sistemi yerine merkezi devletin amaçlarına uygun bir iş bölümü yaygınlaştırıldı. Sadrazamın görevleri paylaştırıldı. Vergilendirme ve askerlik için ilk kez nüfus sayımı yapıldı. Tercüme odaları kuruldu. Abdülmecit ve Abdülaziz zamanındaki reformları engelleyen sorunlar vardı. Reformlar zayıftı çünkü ekonomik temelden yoksundu. Tanzimat Fermanı’yla hukuk, eğitim ve maliye kapsamında reformlar yapıldı. Bürokrasi iktidarın merkezine yerleşti. Osmanlı kapitalist sisteme entegre olmaya başlamıştı. Sınırlı bir kültürel devrim gerçekleştiği söylenebilir. Kalemiyye memurları arttık bürokrattı, Batı’yı biliyorlardı. Bilgileri ve tarzları yeniydi. Kanuni Esasi ilan edildi. 1878 Berlin anlaşması sonrası parlamento açıldı, seçimler yapıldı ama halkın ilgisi yoktu. Islahatlar Abdülhamid dönemindeki ulaşım ve haberleşmedeki gelişmeler sayesinde başarıldı. Çelik ve saat her zaman modernleşmenin simgesi olmuştur. Merkezi şehirlere saat kuleleri yapıldı. Buharlı gemiler, demiryolu ve telgraf Osmanlı ekonomisinin Batı’yla bütünleşmesini hızlandırıyordu. Basılan kitap sayısı arttı. Gazeteler, kahvehaneler sayesinde daha çok okura ulaşıyordu.1870-1908 döneminde daha yavaş ekonomik büyüme, ilk ciddi yabancı yatırımlar, idari ve teknik reformlar arttı ancak milliyetçi ve liberal fikirler baskılandı ve İslami değerler yüceltildi. Saray yeniden bürokrasinin önüne geçti. Sultan liberal eğilimlerden haberdardı ve modern askerler yerine alaylıları destekliyordu. Jön Türkler modern eğitim almış aydınlardı. Devlet ve toplumu pozitivist bir milliyetçilikle modernleşmek ve güçlendirmek istiyorlardı. 1908-1913 arasında ideolojiler çatıştı ve amaç imparatorluğu canlandırmaktı. Karşıdevrim meşrutiyet rejiminin ve cemiyetin taraftarı olduğu modernleşmenin dayanıksız olduğunu gösterdi. İttihatçı ağırlıklı meclis meşrutiyet düzeninin pekişmesi ve merkezi otoritenin güçlendirilmesi için çalıştı. Jön Türkler meşrutiyet rejiminin Batı Avrupa’nın liberal devletleri içinde Osmanlı’nın itibar kazanacağına inanıyordu. İTC’nin 1913-14 politikaları önceki beş yılla tezattı. İTC kapitülasyonları kaldırdıktan sonra ilk kez serbestçe hareket edebilmişti ve ele geçirdiği iktidar tekelini toplumsal reformları uygulamak için kullandı. Orduda reformlar başladı. Adliye ve eğitim sistemi konusunda reformlar yapıldı. Sistem laikleştirildi ve ulema zayıflatıldı. Şeyhülislam kabineden çıkarıldı. Medreselerin öğrenim programları yenileştirildi ve Avrupa dillerinin öğrenilmesi zorunlu kılındı. Osmanlı’nın tüm halkı için düzenlenmiş bir aile hukuku geldi. Boşanma hakları genişletildi ve çok eşlilik yasaklandı. Kadınlar toplum yaşamına katılmaları konusunda teşvik edildi. İlköğretim kızlara zorunlu hale geldi. Savaş döneminde kadınlar iş piyasasına girdi. İTC yönetiminin son 5 yılında siyaset tarzları da değişmişti. İTC isimlerinde “milli” olan milliyetçi örgütler kurulmasıyla kaynaklar seferber edildi. Siyasete katılım yaygınlaştı. Ekonomiyi yabancıların denetiminden kurtarmak başlıca hedeflerden olmuştu. Jön Türk hareketi, yönetici seçkin sınıfın imparatorluğun ekonomik açıdan neredeyse bir sömürge durumuna düşmesine duydukları kızgınlıktı. İtc, devrimin gerçekleşmesini ekonomik bağımsızlığa bağlıyordu. Başlarda klasik liberal bakış açısıyla yaklaşmışlardı. Arazi ve miras yasasında mevzuatı modernleştirmeye çalışıyorlardı. Sanayinin ve ticaretin büyümesi amaçlanıyordu. Serbest ticaret, tarımda yenileşme ve sanayileşmeyi desteklediler. Bu süreçte vergi denetimi düzendi. Hükümet Müslüman tüccarlar, esnaflar ve bürokratlar arasından girişimci kadrolar oluşturmaya çalışıyor ve güçlü bir ulusal burjuvazi yaratılmaya çalışılıyordu. Milli iktisat programları hızlandı. Artan talep kırsal kesimde yeni bir servet yaratmaya başlamıştı. Savaşlar nüfus kaybı, altyapının bozulması, açlık, salgın ve tarımdaki emekçi kıtlığına sebep oldu. Göçler demografik yapıyı değiştirdi. Kemalist reformları ilk dalgası Sultan Mahmut zamanında başlatılmış ve İTC’nin 1913-1918 yönetimi arasında tamamlanmış ve devlet, eğitim ve hukuk laikleştirilmiştir. 1922-1924 yıllarında saltanat ve hilafet kaldırıldı, Cumhuriyet ve yeni anayasa kabul edildi böylece devletin laikleşmesinin son safhaları gerçekleşti ve 1928 yılında devlet dininin anayasadan çıkarılmasıyla son nokta koyuldu. İsviçre medeni yasası ve İtalya ceza yasası kabul edildi. Dinsel simgelerin üstüne gitmek ve bunlar yerine Avrupalı simgeler koymak önemliydi. Fes ve sarık yasaklandı. Latin harfleri ve takvim kabul edildi. Bu ideolojik bir değişikliktir, Osmanlı’yı Ortadoğu’dan koparmak ve Batıya yönelmek içindir. Osmanlı dışında yeni övünç kaynakları kullanıldı. Aslında bu reformlar asıl köylüyü etkilememişti. Çoban zaten hiç fes giymemişti ve karısı peçe takmamıştı. Ayrıca çoğu okuma yazma bilmiyordu. Reformları köylüye götürmek zordu. Bu yüzden Halkodaları ve Köy Enstitüsü açıldı.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Osmanlı gelenek mirasının cumhuriyetle kurulan yeni devlete tesirinin hikayesidir. Roman dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm Tanzimat öncesini, ikinci bölüm Tanzimat dönemini, üç ve dördüncü bölümler de Cumhuriyet döneminin anlatmaktadır. Modern ve mistik arasındadır roman.
Kişilerin kişiliklerindeki değişiklikler ironik olarak eleştirilmektedir. Halil İrdal, kendi hayatında yan rol oynayan ve eleştirilen toplumun üyelerinden biridir. Hayri’nin ve toplumun değişimleri söz konusudur. Hayri hem çok saf hem de çok uyanıktır. Girdiği ortama göre şekillenir. Değişim sürecindeki Türk toplumunu yansıtmaktadır. Abes Halil’in hayatını anlatmak için kullanılabilecek en doğru sözcüklerdendir. Dayısının hediye ettiği saatle hayatı değişir.
İlk bölüm geleneksel bir Osmanlı mahallesinde Hayri’nin yakın çevresi anlatılır. Mistik, romantik ve ütopiktir. Dedesi bir cami yaptırmak istemiş bu yüzden çeşitli dini figürler biriktirmeye başlamışlar. “Mübarek” evin ayaklı saatidir ancak evliya olduğu düşünülür. Zamana verilen kutsallıkla alakalıdır. İbadet veya gün geleneksel toplumlarda kutsallar üzerinden şekillenir. Babasının çevresi de mistiktir. Simya peşinde koşan insanlarla ahbaplık eder. Ekonomik durumları bozuldukça metafiziğe bel bağladılar. Hayri, hayatına giren insanlar tarafından şekillendirilir. Nuri Efendi, tam bir Osmanlı geleneğini temsil eder. Saate insan muamelesi yapar.
İkinci bölümde Hayri savaştan dönmüş ve evlenmiştir. Ancak felaketler yakasını bırakmamaktadır. Şerbetçibaşı elması hikayesi başına çok büyük işler açmıştır. Eşini kaybetmiş, akıl hastanesine girmiş bir adamdır artık Hayri. Hastanede Doktor Ramiz ile tanışır. Ramiz’in dünyasında psikanalizden başka bir şey yoktur. Geçmişi beğenmeyen yenilik yanlısı bir karakterdir. Batı özentisidir. Biçare bir durumdayken Halit Ayarcı ile tanışır ve hayatı değişir.
Üçüncü bölümde, ütopik olan bir müessese kurulur ve her geçen gün büyür. Modern devletin oluşması ve bürokrasi bağlamına atıflar vardır. Herkes tarafından küçük görülen Halil, Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nde müdür olur. Zenginliğe ve üne kavuşur. Bu dönem Kemalist reformlar kapsamında değerlendirilebilir. Eski tamamen unutulurken yeni benimsenmiştir. Halil zenginleştikçe değiştiğini kabul eder. Şeyh Ahmet Zamani’nin kitabı yazıldı. Kurgu bir kurum kurgu kişi üzerinden meşrulaştırır. Cumhuriyet dönemindeki devletin mitler konusundaki tutumu olarak düşünülebilir. Çalışanlar bir örnek giyinir ve konuşur. Prototipleştirme vurgusu vardır. Halit Ayarcı pragmatik ve pratiktir. Şartlarını muhafaza edip her şeyi ayarlayabilir. Manipülasyon yeteneği çok güçlüdür. Dönemin ruhunu iyi okuyabilir. Örneğin, Halil’in baldızı hakkındaki yorumu dönemin değişen sanat anlayışını anlayabildiğini göstermektedir. Arabeskin yerine popüler müzik geçmiştir. Yeninin gücüne inanır. Halil’in tam tersi bir perspektiften dünyaya bakar. Enstitüye ve yeniliğe uyum sağlayamayan Halil gerici olmakla suçlanır. Halit yaratmaya inanır. Halil inanmadığı bir kurumda çalışmakla beraber orada olan sorunlara karşı duyarsızlaşır. Halil ve Halit arasında hep bir değer çatışması görürüz. Halil mantığı savunurken Halit yararlıyı ve yeniyi savunur. Zafire Hala’nın değişimi de aslında çok barizdir. Kefeni yırttıktan sonra geçmişinin tam zıttı bir hayat yaşamaya başlar. Enstitüyü ve yeniliği öven, toplum içinde yaygınlaştırmaya çalışan bir rolü vardır.
Dördüncü bölümde Halit ihanete uğrar. Aslında gerçek bir fonksiyonu olmayan Enstitü, Amerikalı uzmanların verdikleri raporla feshedilir. Batı’nın ve Batılı değerlerin etkisini görürüz. Ayarcı yeniyi savunur ancak sonunca aldandığını kabul eder. Yeninin konumlandırıldığı zemin eleştirilir. Ancak Halil de yaptıklarından dolayı kendini suçlamıştır. Ahmet, babasının yaptıklarını hiç onaylamaz. Osmanlı Nuri Efendi ile bu Cumhuriyet genci Ahmet, işinin sorumluluğunu yüklenen ve bir disiplinle çalışan dürüst ve çalışkan kişilerdir. Ustaların değerini ve gelecek nesle karşı umutlu olduğunu anlatmak çalışır yazar. Ahmet aslında Halit’in çocuğu olmasına rağmen ona karşı saygısı ve güveni vardır. Anılarını da aslında ona bu minneti göstermek için yazmaktadır. Aile yaşamındaki çarpıklıklar, arada kalmışlıklar, ikiyüzlülük ve insanların materyalistliği hicvedilir.
Modernizm, aristokrasinin gerilemesi, burjuvazinin, proletaryanın yükselişi ile Avrupa'da ortaya çıktı. Marx modernleşmeyi ekonomi ve sınıf mücadelesi ile açıklamıştır. Weber modernleşmeyi politik, dini, rasyonelleşme ile açıklamıştır. Gelenekçilikten moderniteye geçiş fikirler, eylemler ve rasyonalizasyonla olur. İnsanlar hesaplanabilirlik, metodik davranış, refleksivite kazanırlar. Ancak rasyonalizasyon evrensel değildir. Batı uzmanlaşmasının, teknik farklılaşmanın sonucudur. Din, geleneksel toplumu ekonomik başarıya odaklanan kapitalist topluma dönüştürdü. Protestanlık çalışmayı teşvik eder, lüks harcamaları ve tembelliği engeller. Bürokrasi, gelenekselden moderne geçişin önemli bir parçasıdır. İnsanlığı "demir kafese" hapsedecek. Weber orta sınıfın önemini gösterir. Orta sınıf nüfusun çoğunluğunu oluşturur ve zenginliği toplumu daha da zenginleştirir.
Huntington'ın ifadesiyle Kemalizm, bir tür 'toplumsal dönüşüm projesi'dir. Kemalizm, Huntington, Atatürk'ün ülkenin İslami geçmişini reddettiğini ve diniyle, mirasıyla ve kültürüyle Müslüman olan bir toplumu modern ve Batılı kılmak isteyen yönetici elitlerle Türkiye'yi 'kararsız ülke' haline getirdiğini ifade ediyor. Kemalizm’in var olan bir kültürü yok etmek ve yerine başka bir medeniyetten ithal edilen yepyeni bir kültür koymak gibi zor bir göreve sahip olduğu söylüyor.
Tanpınar modernliği zamanla ilişkilendiriyor. Zaman algısının dönüşümünü tartışıyor. Modern insanın yeni bir zaman algısı vardır çünkü zamanla kurduğu ilişki değişti. Hız beraberinde bir zaman kırılması yaşatır. Her şey çok hızlı yaşanır ve değişir. Bu değişim gelenekselle olan dönüşümü de beraberinde getirir. Althussar’dan yola çıkarak modern devlet ideolojik aygıtlarıyla vatandaşları tek tipleştirir ve kontrol eder. Saatleri Ayarlama Enstitüsü, dil ve çalışanların giyimi itibariyle tam bir standartlaştırma hikayesidir. Artık toplumdaki herkesin saati eşitler, yoksa ceza vardır. Modern devlet vergi ve cezayı uyguluyor. Uluslararası boyuta gelmeye çalışan bir kurumu görürüz. Weber’den yola çıkarak bürokrasinin kendi açmazlarını görürüz. Öncesinde kimsenin işlevselliğini tartışmadığı Enstitü Batılıların işlevsiz demesinden sonra feshediliyor. Batının üstünlüğü olarak kabul edilebilir. Ayarcı’nın her durumu fırsata çevirme hikayesini görürüz. Enstitünün tasfiyesini engellemeye çalışıyor aslında.
Sonuç olarak, kitap, vaktin değişen bağlamını anlatır ve modern insanın modern toplumda karşılaştığı krizlere verdiği tepkilere bakar. İnsan makineye hükmedebildiği ölçüde vardır. Zamanı kullanma ve yaşama dair aksiyon alma meselesini tartışır. Modernite hayatı sekülerleştirir. Zaman artık kutsalın kendi ibadet tarzları üzerinden şekillenmiyor, modern hayatın kendi koşullarına göre şekillenir. Saat artık cihaz bile değildir hele canlı hiç değildir.