Otoritenin Meşruluğunu Ne Sağlar?

Otoritenin meşru yapısının ne ve neler olabileceğiniz incelediğim yazıda, bu otorite tiplerinin değişebileceğini gördüm.

İnsanlığın var olduğu günden bugüne kadar, toplumlar üzerinde söz sahibi olan kişiler ya da kurumların bu gücü nereden aldığı hakkında birçok tartışma ya da bu konu hakkında genelgeçer yargılarda uzlaşılmıştır.

Bu konuları anlatırken kelimenin kökenine inmek bize bu konu hakkında birçok şey anlatır. "Otorite" kelimesinin kökeni şu şekildedir:

Fransızca autorité "1. emir verme yetkisi, 2. amir, önder" sözcüğünden alıntıdır. Latince auctoritas, t- "ağalık, şeflik" sözcüğünden evrilmiştir. Bu sözcük Latince auctōr "1. (bitki veya hayvan) yetiştiren, besleyen, 2. aşiret reisi, ağa, şef, 3. eser sahibi" sözcüğünden türetilmiştir.

Otorite kelimesi ile ilgili ek bir bilgi verecek olursak. Kelimenin Fransızca ilk kelime kullanımı 1865 dolayında elektrikli motorlar için kullanılmıştır.

Konuya geri dönecek olursak otoritenin etimolojik kökeni dâhil bizim anladığımız ve kafamızda oluşan otorite resmini karşılıyor. Buna paralel olarak tarihin düz çizgisinde "Otoritenin meşruluğunu ne sağlar?" sorusuna cevap vermeye çalışacağım.

Avrupa ve Türk tarihine odaklandığımızda hatta tüm dünya için geçerli diyebiliriz. İlk zamanlarda "asil kan, Tanrının oğlu, Allah'ın yeryüzündeki gölgesi, kut" gibi kavramlarla, kişilere otoriter meşruluğu sağlaması için alan sağlayan bu tutumlarla otoritenin karşımıza çıktığını görüyoruz. Din tandanslı bu meşruluk sisteminin işleyen bir sistem olması o zamanki konjektürde okuma yazma oranının düşüklüğü ve kimin nasıl bizi yöneteceği konusunda net bir bilgimizin olmaması hususunda bir sorgulamaya yol açmamıştır. Bir de başkente veya yönetici sınıfının yakınlığının olmaması toplumun veya kişilerin politize olmasının önüne bir engeldir. Biz politize olmayı ve ulaşım, teknoloji gibi alanlarda ilerlemesiyle daha sonra politikleşen halkları göreceğiz.

Bu meşruluk yıllar, hayatlar ve şu an hayatımızı etkileyen faktörlerin bir araya gelmesiyle oluşmaktadır. Bu meşruluğu üçe ayırabiliriz:

1) Yasal Otorite

Ülkedeki hukukun çizdiği çizgiler doğrultusunda, ülkeyi yönetmeye hak kazanan kişilerin yasalar çerçevede belirlenmesidir.

2) Karizmatik Otorite

Ülkelerin ve ulusların zor zamanında ortaya çıkan, tanrı tarafından seçilmiş olduğuna inanılan kimselerdir.

3) Geleneksel Otorite

Yönetimin meşruluğunu babadan oğula geçmesi şeklinde meşruluğunu sağlayan otorite tipleridir.

Bu üçe ayrılmış ve otoritenin meşruluğunu farklı farklı yanlardan alan otorite tipleriyle meşruluğun net bir tanımını çizemeyiz. Günümüzde bile hâlen daha 2. madde hariç yönetilen ülkeler var. Biz demokratik, halkın politize olması çizgisinden bakacak olursak en mutlak olanı yasal otoritedir.

Tüm bunları bir sonuca bağlayacak olursak otoritenin meşruluğu ülkelerin yapıları, sosyolojisine göre değişmektedir. Bunun hangisinin iyi olduğuna dair bir fikir vermek ise benim için zordur. Şunu unutmamalıyız ki otoriteye verdiğimiz yetkiyle bize karşı tek fiziksel güç, sınırlama ve haklarımızı elinden almaya yetkisini de vermiş oluyoruz.