Oyun Kuramı
Schiller’in oyun kuramı bağlamında sanat ve oyunun birbirleriyle ilişkisi.
Oyun kuramı ya da oyun dürtüsü; Alman filozof, şair ve oyun yazarı olan Friedrich von Schiller'in ortaya attığı sanat kuramıdır. Sanatla oyun arasında bazı ortak yönler bularak sanatın esas amacının ve işlevinin ne olduğunu ve böylece sanatın ne olduğunu öne sürmüştür.
Schiller, öncelikle insanda üç temel dürtünün var olduğunu öne sürmüştür. Bunlardan ilk ikisi; duyumsal ve formel dürtülerdir. Bu iki dürtü de baskılanmalıdır. Çünkü kişi duyumsal dürtüsüne kendini kaptırdığı taktirde tamamıyla karaktersiz, dengesiz, değişken ve haysiyetsiz bir kişiliğe dönüşebilir. O anın içerisinde sadece fiziki istekleri ve ihtiyaçları ne ise direkt olarak ona yönelmeye başlar. Schiller’e göre duyumsal dürtü ahlaki değerleri erozyona uğratabilir, formel dürtü ise katı kurallarla duygulara zarar verip kişinin mutluluğunu engelleyebilir. Bu dürtünün duyulara göre tam tersi bir tutum içerisinde olduğunu görürüz ve kişi, duyular alanına önem vermeden hakimiyet içgüdüsü ile bu alanda yasalar üretmeye başlar. Bu bağlamda Schiller'e göre birbirlerine zıt bu iki duygu devamlı çatışma içindedir.
Schiller'in savunduğu üçüncü dürtü ise, oyun dürtüsü. Schiller bu iki zıt alanın insan doğası tarafından istemsizce dengelenmeye çalışıldığını öne sürüyor. İnsanın bölünmüşlüğü ve parçalanmışlığı, işte bu ikilem ve dualite halinden ortaya çıkmaktadır Schiller’e göre. Ve insan doğası tarafından parçalanmış olan bu bütünlüğü bir araya getirecek olan şeyin sanat aracılığı ile sağlanacak olduğunu söyler. Schiller’in oyun kuramının temelinde de bu düşünce yapısı yatmaktadır. Schiller sanatı oyun olarak değerlendirip, bunu kuramsallaştırıp kendinden öncekilerden daha geniş bir çerçevede sunmaktadır. Sanatı oyun olarak görürken, oyunu da her insanda var olan bir çeşit üçüncü dürtü olarak görmektedir.
Oyun oynayan bir çocuğun oyundan haz aldığında zamanın nasıl geçtiğini fark etmez. Sanat da aynı hazzı verdiğinde kişinin zaman algısını yitirmesine neden olabilir. Kuram, bu yüzden sanatın zamansız olduğunu savunur. Ve bu sayede sanat duyumsal dürtüleri yerine getirmiştir. Bu haliyle özgürdür. “Sanat özgürlüğün kızıdır” der Schiller. Ayrıca “insanı gerçek özgürlüğe ancak sanat kavuşturabilir” diye ifade etmiştir.
Ancak oyun kendi içinde belli kurallar barındırır. Tıpkı oyun gibi sanat da öyle. Bu durumda sanat formel dürtüleri de karşılamıştır, kendi içerisinde zorunluluk barındırır. Öte yandan oyun kuramına göre sanat, kişiye haz vermekten öte faydacı olmayan bir anlayışa sahiptir. Oyun, oyuncu için başka bir amaca sahip olmadan oynanır. Oyun oynayan kişinin başka bir amacı yoktur; sadece oyun oynamak için oynar. Sanatın da asıl amacının bu olduğunu açıklar kuram. Sanat da oyun gibi kurgusaldır. Her ikisi de hayal dünyasına yönelmektedir. Dış dünyadan bağımsız bir illüzyon yaratır. Friedrich Schiller, oyunun insanı insan yapan bir eylem olduğunu savunur. Ona göre, “İnsan oynadığı sürece insandır".
Bu noktada üçüncü dürtü olan oyun dürtüsünü kendi sanat, güzellik ve estetik anlayışı ile harmanlayarak kişinin içerisinde bulunduğu oyun durumunun sanatla gerçekleşebileceğini ve bu durumun gerçekleştiği taktirde de ortaya daha özgür, uyumlu, bütün, dengeli bir insan çıkacağını savunmaktadır.