Papatya

Başkasını kaybederken kendini de kaybeden biri...

Değer bulman için bir başka gezegene ihtiyacın var.

Dünya sana layık değil, olamayacak da zaten.

“Keşke” deme rezil ederler seni, başlıca kendin ezip geçersin “keşke”lerle kendini.

Ezbere cümle kuranlardan da olma, onlar hiç düşünmezler çünkü…

Onların evreninde matematik 2+2’den ibarettir. 

Sen, sayıların soyutluğundan yakın!

Bir şeyin gerçek olması için illa görmen mi gerekir onu?

Soyutun varlığını sorgulamak hakkındır, gerçekliğini sorgulamak değildir.

“Sayılar ederi kadar değil.” gibisinden bir cümle etmiştin ya hani!

Her şey değerinden fazla ediyor zaten, insan dışında.

Çocukken annenin sana “kıymetli yavrum” deyişi ne kadar da hoşuna giderdi.

İrem’in yanında dese suratın düşerdi, neden?

Kaç yaşına geldin, hâlâ akların düşmeye yüz tuttuğu saçlarında ellerini gezdirip “keşke onun sözünden çıkmasaydım.”diyorsun.

“Keşke oyun oynarken kömürlüğe girmeseydim.”

Şşş, keşke dememelisin!

Geçmiş pişmanlığı, gelecek kaygısı kadar yaşasaydın eğer şimdiyi

Bir çiçek bahçesi açardı zihninde.

Ama sen yaşamak nedir bilemedin çünkü çok sevdiğin anneni yitirip gittin.

Seviyor- sevmiyor çiçeğinin gerçek adını öğrendiğinde ağladın.

İnsanların ona “papatya” demesi o çiçeğin “papatya” olduğu anlamına mı gelirdi?

İnsanlar, çoğu zaman ne konuştuğunu bilmezlerdi ki.

Mesela, tâziye için gelenler biliyor muydu ki ağızlarından ne çıkıyor?

“Başın sağ olsun.”muş, olmuyordu işte.

“Siz de gelmeyiverin, yalnız bırakın beni.”, demek geldi içinden.

Sessizlik yükseldi, yalnızca gözlerinden.

Yemyeşil gözler, yaşamaktan geçen ölüm.

Ya da ölmek için yaşamak, vesaire…

Duvarlarını sarıya boyadığın odana sığınıyorsun, yalnızlık bir dil oldu sende.

Ben de senden önce yalnızlığın ile konuşuyorum artık.

Bir çay demliyor bana, hiç sevmem oysa bilmiyor.

Öylece duruyor, o benzi atmış haliyle yüzüme de bakamıyor.

Saat 1 oluveriyor, o da çekip gidiyor kendi diyarına.

Gözlerini yumuyorsun sen, düşler alemine hızlıca geçiyorsun.

Annenin ismini sayıklamayı bırakıyorsun, sadece sırıtıyorsun uyurken.

Sanki düşlerin hakiki senin.

Ve eğer hakiki ise düşlerin, gerçekliğin ne anlamı kalır ki?