Peynirin Tarihsel Serüveni

Doğuşundan Orta Çağ’a Kadar

“A country without a fit drink for cheese has no cheese fit for drink.”

Peynirin tarihi, insanoğlunun doğaya hükmetme ve ona şekil verme arzusunun binyıllar boyunca mutfak kültürünün içine işleyen bir hikayesidir. Peynir zamanla şekillenmiş, çeşitlenmiş ve nihayetinde sofralarımızın vazgeçilmezi olmuştur.

Her şey ilk çiftçilerin sütü saklama çabalarıyla başladı. İnekler, koyunlar ve keçiler gibi hayvanların sütleri, doğanın armağanıydı; ancak bu sütleri uzun süre saklamak ve faydalı kılmak zordu. Bu yüzden insanlar, sütü işleyerek dayanıklı hale getirmeyi öğrendi. Bu süreçte, şans eseri keşfedilen mayalanma, peynirin doğuşuna vesile oldu. Rivayet odur ki, bir çoban, sütü hayvanın midesinden yapılmış bir tuluma koyar ve yolculuğa çıkar. Yol boyunca sıcaklık ve midenin içeriğiyle temas eden süt, ayrışarak pıhtılaşır ve peynirin ilk örnekleri böylece ortaya çıkar.

İlk peynirlerin üretildiği yer olarak kabul edilen Orta Doğu, -özellikle Mezopotamya’nın bereketli toprakları- insanlık tarihinin en önemli dönüşümlerinden birine sahne olmuştur. Bu bölge medeniyetin beşiği olarak anılır ve burada tarım toplumlarının yükselişi, hayvanların evcilleştirilmesiyle birlikte insanoğlunun gıda üretimi ve saklama yöntemlerinde devrim niteliğinde yeniliklere imza atmasını sağlamıştır. Peynirin doğuşu da bu yeniliklerden biridir.

Mezopotamya’da insanlık tarımı keşfettiğinde, hayvanlar da evcilleştirilmeye başlandı. Özellikle koyun, keçi ve inek gibi süt veren hayvanlar yalnızca etleri için değil, aynı zamanda sütleri için de büyük bir öneme sahipti. Süt, besleyici bir gıda maddesi olarak kabul ediliyordu; ancak kısa ömürlü olması ve hızla bozulması, insanların bu değerli besini daha uzun süre saklayabilmeleri için çözüm arayışlarına girmesine yol açtı. İşte bu arayış, peyniri ortaya çıkaran sürecin temelini oluşturdu.

Sütü saklama çabaları sırasında, Mezopotamya'nın sıcak iklimi ve çeşitli bitkilerden elde edilen enzimlerin yardımıyla, süt doğal olarak pıhtılaşmaya başladı. Bu pıhtılaşma süreci, sütün katı ve sıvı bileşenlere ayrılmasına neden oldu. Katı kısım, yani peynir, suyu alınmış ve daha dayanıklı hale gelmiş bir gıda maddesi olarak ortaya çıktı. Bu süreç, zamanla daha sistematik hale getirildi ve peynir yapımı bir sanat formuna dönüştü. MÖ 8.000 yıllarına kadar uzanan tarihî belgeler, ilk tarım toplumlarının bu sanatı geliştirdiğini ve peynirin, toplumun günlük yaşamında önemli bir yere sahip olduğunu göstermektedir.

Sümerler, bu kadim peynir yapım geleneğinin öncülerindendi. Sümerler’in kil tabletlerinde, peynir yapımına dair birçok ayrıntıya rastlanır. Peynir, Sümerler için sadece bir gıda maddesi değil, aynı zamanda dini ritüellerin bir parçasıydı. Sümer mitolojisinde, peynir tanrılara sunulan bir kurban olarak geçer(bazı kaynaklarda peynirin bu şekilde ortaya çıktığı da söylenir. Sütü Tanrılarına kurban veren Sümerliler, geri döndüklerinde sütün peynire dönüştüğünü görürler); bu da peynirin onlar için ne denli kutsal bir anlam taşıdığını gösterir. Aynı dönemde Mısırlılar da peyniri hem besin kaynağı olarak tüketmiş hem de dini törenlerde kullanmışlardır.

Eski Mısır mezarlarında yapılan kazılarda, MÖ 3.000 yılına tarihlenen peynir kalıntılarına rastlanmıştır. Bu kalıntılar, peynirin eski Mısırlılar için ne denli önemli olduğunu ve günlük yaşamlarının vazgeçilmez bir parçası haline geldiğini ortaya koymaktadır. Ayrıca İbraniler de peynir yapımında ustalaşmış ve bu sanatı dini ritüellerine entegre etmiştir. İbranilerin kutsal metinlerinde peynirin Tanrı'ya sunulan bir armağan olarak yer alması, bu toplumda peynirin kutsallığına işaret eder.

Peynir, zamanla Akdeniz'e, oradan da Avrupa'ya yayılır. Bu süreçte peynir sadece bir besin maddesi olarak değil, aynı zamanda bir kültürel miras olarak da kök salmıştır. Romalılar, peynir yapımını ustalıkla icra eden ve bu gelenekleri Avrupa'nın dört bir yanına yayan toplulukların başında gelir.

Roma İmparatorluğu Akdeniz'in dört bir yanına hükmettiği dönemde, peyniri askeri güçlerinin temel gıda maddelerinden biri haline getirmişti. Romalı askerler uzun ve zorlu seferlere çıkarken, enerjilerini yüksek tutmak için rasyonlarında peynir taşırlardı. Bu peynirler sert ve dayanıklı türlerden seçilirdi, çünkü uzun süre bozulmadan saklanabiliyorlardı. Askerler peyniri ekmekle birlikte tüketir, bu sayede gerekli besinleri alır ve savaş meydanlarında ayakta kalırlardı.

Roma İmparatorluğu’nun aristokrat sınıfı ise peyniri, soylu sofralarının vazgeçilmez bir parçası haline getirmişti. Zengin Romalılar peynir yapımını bir sanat olarak görür ve çeşitli peynir türlerini bir araya getirerek sofralarını zenginleştirirdi. Romalılar, peynirin doğal lezzetini arttırmak için onu farklı otlar ve baharatlarla tatlandırmayı keşfettiler. Fesleğen, kekik, sarımsak gibi aromatik bitkilerle harmanlanan peynirler, sofralarda sadece bir yiyecek değil, bir zevk unsuru olarak kabul edilirdi. Bu dönemde peynirin üretim sürecine dair yazılı belgeler de kaydedilmiş, peynir yapımıyla ilgili tarifler ve yöntemler günümüze kadar ulaşmıştır.

Roma İmparatorluğu’nun çöküşü ve Orta Çağ’ın başlamasıyla birlikte peynir yapımının merkezi manastırlar haline gelmiştir. Orta Çağ, kaos ve karmaşa dönemiydi; ancak manastırlar, bu dönemde hem dini hem de kültürel hayatın merkezinde yer alıyordu. Manastır rahipleri tarım ve hayvancılıkla uğraşırken aynı zamanda peynir yapımında da ustalaşmışlardı. Manastırlarda üretilen peynirler, hem manastır topluluğunun ihtiyaçlarını karşılıyor hem de çevredeki halk için önemli bir gelir kaynağı oluyordu.

Peynir yapım süreci, disiplin ve sabır gerektiren bir işti; bu yüzden rahipler, peynirin mayalanmasından olgunlaşmasına kadar geçen her aşamayı titizlikle takip ederdi. Orta Çağ'da geliştirilen peynir yapım teknikleri, peynirin raf ömrünü uzatmış ve farklı peynir türlerinin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Manastır peynirleri, zamanla ünlü hale geldi ve bugün bile adından söz ettiren birçok peynir türünün atası olarak kabul edilir. Örneğin, Fransa’da üretilen Roquefort, İtalya’da üretilen Parmesan, İsviçre’nin Gruyère peyniri gibi dünya çapında tanınan birçok peynir türü, bu dönemde manastırlarda geliştirilmiş ve mükemmelleştirilmiştir. Her biri, kendi bölgesinin iklimi, hayvanlarının sütü ve rahiplerin ustalığıyla şekillenen bu peynirler, Avrupa’nın kültürel mirasının bir parçası olarak günümüze kadar gelmiştir.


Kaynakça:

https://nationalhistoriccheesemakingcenter.org/history-of-cheese/

https://www.gourmetcheesedetective.com/History-of-Cheese.html

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2892898