Piraye "SEYİR" Kitabı İncelemesi

"Seyir eden misin, seyreden mi bu alemde?"

Seyir kitabı, birçok kişisel gelişim kitabının ele aldığı konuları yeni bir perspektifle sunarak, akışa bırakma, farkındalık ve kabullenme gibi kavramları bilimsel bir temele oturtuyor. Kendi mantığıma uygun bir açıklama bulamadan bu tür yaklaşımları benimsemekte zorlanıyordum, ancak Seyir, konuyu yaratıcı kılıflardan arındırıp gerçeklerle yüzleştiriyor. Bu yüzden, son dönemde en çok okunan kitaplardan biri haline geldi ve okurlarına derin bir içsel yolculuk başlatma fırsatı sunuyor

Seyir kitabının yazarı Piraye Erdoğan, 1966 yılında İstanbul’da doğmuş, iyi bir eğitim alarak reklamcılık sektöründe yönetici olarak kariyer yapmıştır. Şu anda "Özgür Zihin" ve "Özgür Nefes" programlarını sürdüren Erdoğan, bireysel ve kurumsal nefes eğitimleri vermektedir.

Kitap boyunca yazarın temel mesajı, çoğu insanın aslında yaşamın farkında olmadığıdır. Çoğu kişi, zihnindeki düşünceleri kendi sesi sanmakta ve çevresinde duyduğu her şeyi sorgulamadan kabul etmektedir. Bu da insanları farkındalıktan uzak, özgür olmayan bir hayata mahkum etmektedir. Geçmişin üzüntüsü ya da geleceğin kaygısı arasında sıkışan birey, anı yaşamayı başaramadığı için hayatla sürekli bir mücadele içindedir.

Uzun zamandır üzerine düşündüğüm ve araştırmalar yaptığım konular arasında, anda kalabilmek, farkındalığı artırmak, kaygılardan arınmak ve akışa kendini bırakmak gibi kavramlar hep yer aldı. Bu konular hakkında sayısız yazı kaleme alındı; çoğu birbiriyle benzer şeyler söyledi, sadece farklı şekillerde ifade edildi. Ancak nedenlerini tam olarak anlamadan ve mantığıma oturtmadan bu yaklaşımları hayata geçirmek benim için zordu. İlk kez, bu kitapta bilimsellik ve fiziksel gerçeklerle örtüşen, boş vaatlerden uzak, gerçekçi bir bakış açısı buldum. Bu yaklaşım bana, soyut kavramların altında yatan somut temelleri sunarak, anlamlandırma ve uygulama imkanı verdi.

1. Bölüm: Kurban

Seyir kitabının ilk bölümü, Mina karakteri etrafında şekillenen bir sorgulama süreciyle başlar. Mina, hayatındaki sorunların suçunu başkalarına atarken, kendi seçimlerinin sorumluluğunu almaktan kaçınmaktadır. Düğün günüyle açılan bu bölüm, Mina'nın zorla evlendirildiği bir ortamda, sürekli şikayet eden ve özsaygısı düşük bir birey olduğunu gösterir. Çocukluğunda hissettiği boşluğu doldurmak için yanlış ilişkilere yönelen Mina, kendini sevememekte ve başkalarının kötü davranışlarını kendine karşı bir suç olarak görmektedir. Kitap, Mina'nın bilincinin derinliklerinde yaşadığı çatışmaları ve kendini kurban rolüne sokma eğilimlerini ele alarak okuyucuya içsel bir yolculuk sunar.

2. Bölüm: Ben

İkinci bölümde Mina, artık kendi hayatının sorumluluğunu almayı öğrenmeye başlar. Yazar, okuyucuya hayatın zorluklarıyla yüzleşmenin önemini vurgularken, bireyin kendi seçimleriyle hayatını şekillendirebileceğini gösterir. Bu bölümde, insanların kendilerini kurban hissederek başkalarını suçlama alışkanlığına dair eleştiriler yer alır. Nefes almanın önemine değinen yazar, bireyin kendini izlemeyi öğrenerek düşüncelerinin üstesinden gelmesi gerektiğini savunur. Mina, bu süreçte duygularının yalnızca bilincinin yansıması olduğunu fark eder ve kendi mutluluğunu yaratma gücünü keşfeder.


3. Bölüm: Bir

Son bölümde, Mina kendini sevmeyi ve hayatının sorumluluğunu almayı öğrenir. Bu bölüm, evrende her şeyin bir bütün olduğunu vurgulayarak, bireyin kendine değer vermesi gerektiğini anlatır. Mina, kendine şefkat gösterdiğinde ve içsel sesinin yanlış yönlendirmelerine karşı durduğunda, istediği hayatı kurma cesaretini bulur. Yazar, okuyucularına yolculukları boyunca cesaret ve farkındalık vermeyi hedeflerken, herkesin benzer zorluklarla karşılaştığını ve bunları aşmanın mümkün olduğunu gösterir. Bu bölümde, Mina'nın hikayesiyle birlikte birçok kişinin yaşamına dokunan güçlü karakter Ma'nın etkisi de ön plana çıkar. Sonuç olarak, Seyir kitabı, okuyucularına içsel keşif ve dönüşüm için ilham veren bir eser olarak öne çıkar.