Plastik Çağı: Tüketim, Ekosistem ve Sürdürülebilirlik

Plastikler nasıl hayatımıza girdi, hiç fark etmeden nasıl kullanıyoruz ve dünyamız için ne kadar tehlikeli birlikte bakalım.

Plastikler hayatımıza ne zaman girdiler, çevremiz ve insanlar için ne kadar sağlıksızlar hep birlikte inceleyelim.

Plastiklerin Yükselişi ve Sürdürülebilirlik Tehdidi

Sanayileşmeyle birlikte tüketim ve üretimin gelişmesinden dolayı plastiğe duyulan ihtiyaç artmıştır. İngiliz kimyacı Alexander Parkes, şekillendirilebilir plastiği üretmeye 1862 yılında başarmıştır. Bu malzeme ilk olarak düğme olarak kullanmaya başlanmış ardından gelişerek bilardo toplarında kullanılmaya başlanmıştır. 1950 yılından itibaren plastiklerin farklı türleri hayatımıza girmiştir; bahçe mobilyalarında, çocuk oyuncaklarında, CD’lerde, diş fırçalarında, yiyecek paketlemeleri gibi birçok sektörde kullanılmaya devam etmiştir.

Plastik malzemesinden elde edilen eşyalar, az maliyetle üretilebildiğinden, dayanıklı oluşlarından ve ambalajlı ürünlerin raf ömrü uzun olduğundan dolayı daha çok tercih edilir olmuştur. 2000’li yıllardan sonradan hızını arttırarak üretilmeye devam edilen plastik hakkında yapılan bir araştırmada şunlardan bahsedilir; Petrol ve doğal gaz gibi yenilenemeyen hidrokarbonlardan üretilen plastiklerin yıllık küresel üretimi 1950'de yaklaşık 2 milyon tondan 2020'de yaklaşık 420 milyon tonu aşmış bulunmaktadır.

Bu tarihler arasında toplam plastik üretimine baktığımızda 9,2 milyar ton plastik üretimine ulaşılması sürdürülebilirlik için telaşlanmamız gerektiğine işaret eder. Bu durumun 2050 yılına kadar yıllık plastik üretiminin 1.100 milyon tonun üzerine çıkılacağı ön görülmektedir. 

Plastikler: Ekosistemden Soframıza

Plastik üretiminde %99 oranında yenilenmeyen fosil yakıtlardan, %1’lik kısmı ise nişasta, selüloz gibi çeşitli polimerlerden üretilmiştir. Kullanımda maliyet avantajları sağlansa da plastiklerin atık olarak yakılması ekosisteme zarar vermektedir. Geri dönüştürülemeyen her plastik denizlere, nehirlere karışarak aslında soluğu tabaklarımızda alacaklardır.

Şöyle ki; 2021 yılında yapılan bir araştırmaya göre, 555 balık türünden alınan örneklerin, 386 türünde plastik atık görülmüştür. Sadece deniz canlıları değil, deniz suyu ve plankton gibi en küçük yaşam formları dahi bu kirlilikten etkilenmektedir. Deniz ekosistemini doğrudan etkileyen bu durum, zincirin sonunda tabaklarımıza kadar ulaşan bir tehdit halini almıştır.

Son yıllarda yapılan çalışmalar, anne sütünde dahi mikroplastik parçacıklarına rastlandığını göstererek, plastiğin sadece çevre için değil, insan sağlığı için de büyük bir risk oluşturduğunu ortaya koymaktadır. Mikroplastikler soluduğumuz havada, içtiğimiz suda ve tükettiğimiz gıdalarda giderek artan miktarlarda bulunmakta ve tüm dünyayı büyük bir tehlike ile karşı karşıya bırakmaktadır.

Plastikten Önce: Unutulan Alışkanlıklar

Plastiği bir anda hayatımızdan atmanın zor olduğu bir dönemdeyiz çünkü kullandığımız belki de farkına varmadığımız birçok yerde plastiğe rastlamaktayız. Ne kadar geri dönüştürmeye önem versek de ülke olarak çok sayıda plastik atıklarımızı geri dönüştürememekteyiz.

Peki plastik yerine ne kullanabiliriz?

Pet şişeler yerine cam şişeler veya metal termoslar tercih edebiliriz, plastik poşetler yerine kumaş poşetler ya da fileler tercih edebiliriz, yemeklerimizin üstünü streç film yerine kumaş bezlerle kapatabiliriz. Size de tanıdık geldi mi? Biz zaten bunları yapıyor, plastiğin ne demek olduğunu bir zamanlar bilmiyorduk. Biz zaten pet şişe yokken cam kullanıyor, yemeklerimizi porselen saklama kaplarına koyuyorduk.

Ancak hayatımıza giren tüketim alışkanlıkları, kapitalizmin dayattığı;

"Daha fazla üret, daha fazla tüket"

Anlayışıyla birleşerek, plastik gibi çevreye zararlı maddelerin kullanımı hızla arttırmış ve sürdürülebilirlik ikinci planda kalmıştır. Bu tüketim kültürü, bireyleri daha ucuz ve pratik seçeneklere yönlendirirken, uzun vadede ekosistem üzerinde büyük ve geri dönülmesi zor tahribatlar yaratmaktadır.


Çevre Sosyolojisinde Ekolojik Modernleşme

Bu yaklaşımda aslında plastikten kopamamamızın sebebinin kapitalizm etkisinden dolayı olduğunu anlayacağız. Ekolojik Modernleşme yaklaşımına göre endüstrileşme sonrası süper endüstrileşme dönemine geçildiğinde devlet, piyasa ve sivil toplumun birlikte hareket etmesi ile çevre sorunları çözülebilir. Zira ekonomik büyüme sürdürüldüğünde teknoloji ve çevre yönetimi de gelişecek ve sonuçta kapitalizm içinde çevre koruma mümkün olabilecektir.

“Sürdürülebilir kapitalizm” 

Bu duruma göre kapitalizm çevreyle bir olarak uyumlu bir biçimde ilerleyebilir. Tüketmeyi seven toplum için bu kavram bir mucizedir. Kapitalist sistemde sürdürülebilirliğe ulaşmak, çevre dostu üretim süreçleri, yenilikçi teknolojiler ve yeşil ekonominin teşvik edilmesiyle sağlanabilir.

Ancak bu, kapitalizmin doğası gereği tüketim odaklı bir topluma hitap ederken, aynı zamanda çevreyi koruma konusunda da etkili stratejiler geliştirmeyi gerektirir.



Bu bağlamda, kapitalizm ile sürdürülebilirlik bir arada var olabilir, ancak bunun gerçekleşebilmesi için güçlü çevre politikalarının, yeşil teknolojilerin ve sorumlu tüketici davranışlarının devreye sokulması gerekir.

Sürdürülebilirlik davranışının öne çıkmasıyla birlikte insan plastik kullanımını azaltarak çevresini etkilemeyi hedefleyebilir. Okumak bilinçlenmemizi sağlar ancak çevremizden gördüğümüzü yapmaya, uyarlamaya daha eğilimliyizdir. Bu yüzden bin kere alıp çöpe atmaktansa, bir kere alıp ömür boyu kullanmayı hayatımızın merkezine koymamız gerekir. Bu sayede gelecek nesillerinde bizim gördüğümüz manzaraların tadını çıkarmasını, denizlerde rahatça yüzebilmesini sağlayabiliriz.

Gro Harlem Brundtland’da dediği gibi;
"Sürdürülebilir kalkınma, bugünün ihtiyaçlarını, gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama yeteneğinden ödün vermeden karşılamaktır."


KAYNAKÇA

Eryılmaz, Ç. (2017). Sosyal Bilim Paradigmaları Çerçevesinde Çevre Sosyolojisi'nin Kuramları ve Kavramları. Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 27(1).

Yakışık, H. (2023). Plastik Atıklar ve Sürdürülebilirlik: Türkiye'de Plastik Atık Yönetimi. Giresun Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 9(2).