Popülizm

Popülizm Nedir? Poplizmin Demokratikleşmeyi Engeller mi?

Bu yazımızda popülizm açıklamak ve popülizm ile demokrasi arasında ilişkiye değinmeye çalışacağız. Günümüz demokrasilerinde popülizm, popülist liderler çok daha görünür hale gelmiştir.

Popülizm esas itibariyle tek bir tanımı olan bir kavram değildir. Tarihsel süreç içerisinde de farklı farklı anlamlar ifade etmiş; çeşitli şekillerde tezahür etmiştir. Örneğin bir dönem mutlak monarşiye karşı halk egemenliğini ifade etmiştir. Günümüzde ise liberal demokrasinin kurumlarına ve yöneticilerine başkaldırıyı ifade eder. Bu kapsamda tarihsel bağlamda en az yedi popülizm türünden bahsedilmektedir (Kalaycıoğlu, 2021). Çalışmamızda ele alınacak popülizm kavramı ise günümüz demokratik devletlerinde kendini gösteren popülizm anlayışıdır. Özellikle bu popülizm Avrupa ve Amerika gibi ileri demokrasilerde kendini göstermektedir. Çalışmamızda da bu popülizm türü üzerinde durulacaktır.

Popülizm bir ideoloji mi?

Popülizm bir ideoloji olup, olmadığı konusunda bir oydaşma yoktur. Bir takım yazarlar bunu ideoloji olarak kabul ederken bir takım yazarlar ise siyasi üslup olarak kabul etmektedir. Ancak popülizmin bir ideoloji mi olduğunun anlaşılması için bu kavramın günümüzde neyi ifade ettiği, dayandığı temel unsurlar nelerdir, popülistlerin ortak yanları ve özellikleri üzerinde durulması gerekir.

Müller, popülist olmayı iki kriter çerçevesinde açıklar. Popülistler, siyasi elitlere karşı bir eleştirel tutum ve davranış sergilerler. Bu kapsamda popülistler rakiplerini yozlaşmış ve ahlaksız elitler olarak görürler. Onlar için rakipleri halkın düşmanıdır. Yani popülistlerin ilk ortak özelliği siyasi elitler karşısındaki tutumdan kaynaklanmaktadır.

Ancak bu popülistleri açıklamak için yeterli değildir. Ayrıca popülistlerin temel özelliklerinden biri de çoğulculuk karşıtı olmasıdır. Çünkü onlara göre halkı yalnızca kendileri temsil etmektedir. Yani popülistler “ahlakileştirilmiş bir çoğulculuk karşıtlığı” üzerine kuruludur; popülistler bunu belirtmekten de çekinmezler (Müller, 2021). 

Buna karşılık popülistlerin iktidara gelmek için böyle söylemlerde bulunduğu düşünülebilir. Ancak popülistler hem muhalefete yer alırken hem de iktidarı ele geçirdiklerinde popülist söylemlerinden vazgeçmezler; popülist olmaya devam ederler (Müller, 2021).

Müller, popülistlerin söylem ve hareket tarzlarından birtakım ortak özellikler çıkarmaktadır. Bunlara genel olarak değinilmesi popülistlerin anlaşılmasına yardımcı olur.

• Popülizmde halk kitlesinin yalnızca bir kısmı haklıdır. Bu haklı kesimi de yalnızca popülist olan; seçilen veya seçilecek olan siyasi veya siyasiler temsil etmektedir.

• Popülistler saf, masum ve çalışkan halkın karşısına çalışmayan ve yozlaşmış siyasi elitlere koyarak bir konumlandırma yaparlar. Siyasetlerini bu söylem üzerine kurarlar. 

• Aynı şekilde halk ile siyasi elitler arasında ahlaki bazda da bir ayrım yaparlar. Onlara göre halk çalışkan olmasından ötürü ahlaklı, çalışkan olmayan siyasi elitler ise ahlaksız olarak sunulur. Ancak bu her zaman tembellik-çalışkanlık üzerinden olmaz. Bazen de diğer ahlaki değerler ile de bu söylem geliştirilir. Aynı şekilde bu konumlandırma popülistlerin siyasi yelpazede hangi konumda yer aldığı ile de ilgilidir. Örneğin sağ popülizm çalışkan olmayan halkın alt kesimini de ahlaksız olarak görebilir.

• Popülistlere göre tek bir iyi vardır. Halk bunu biliyordur. Popülist siyasi parti veya kişi de bu ortak iyi uygulayacak kişi olarak görür kendisini.

• Popülistlere göre halk tek seslidir ve popülist siyasiler iktidara geldiklerinde ne yapmaları gerektiğini bildikleri bir sözleşme ile bağlı olduklarını varsayarlar. Ancak bu sözleşme halkın iradesine dayanmaz. Popülist siyasilerin söz ve yorumlarına dayanır.

• Popülistler medya, siyasi partiler, kurumlar halkın önünde engel teşkil ettiği söylemine sarılarak siyaset yaparlar. Bu tür kuruluşlar siyasiler ile halk arasında teması engelleyici nitelikte unsurlar olarak görülür. Bu nedenle bunları olabildiğince ortadan kaldırmaya; engellemeye çalışırlar.

• Popülistler siyasi elitleri eleştirme dışında kriz ortamlarından da yararlanırlar. Özellikle popülistler iktidara gelseler bile siyasal kutuplaştırmayı olabildiğince artırmayı hedefler; “son büyük savaş tehayyül ederek bir karşılaşma hazırlamaya devam ederler.”

• Kriz ortamlarını kendileri yapmalarına rağmen başka siyasi elitlere suç bulurlar; kendilerinin suçsuz olduğuna inanırlar. Ayrıca kriz durumlarında halkın temsilcisi olduklarında dolayı kendilerini hatalı olarak görmezler; kendilerini meşrulaştırırlar.

Sonuç olarak popülistler söylemlerinde sadece siyasi elitleri eleştirme argümanını kullanmaz ayrıca halkı temsil ettiklerini söylerler. Görüldüğü üzere bu söylemlerin aracı ise dil olmaktadır. Bu nedenle popülistlerin söylemleri bir bakıma ölçülebilir olmaktadır (Müller, 2021).

Popülistler siyasi iktidarı ele geçirdiklerinde yine halka dayanarak birtakım teknik ancak demokrasi, denge ve denetleme, hukuk devleti gibi kavramlar ile bağdaşmayacak işlemler yaparlar.

Bunlardan birincisi devleti sömürgeleştirmek veya işgal etmek olarak tanımlanır. Bu kapsamda popülistler, bağımsız yargıya müdahalelerde, bürokrasiyi ve yargıyı siyasallaştırırlar. Bunları yaparken de yasal meşruiyete de dayanırlar; amaçları uğruna kanun çıkarılmasından çekinmezler. Bunu ise halkın tek temsilcisi olduğu iddiası ile yaparlar.

Popülist iktidarlar da görülen diğer bir özellik ise kayırmacılıktır. Popülist iktidarı destekleyen kimselere maddi ve manevi destek sağlar. Keza onlara göre halkın bir bölümü devletin kaynaklarını kullanarak desteklenmeyi hak ettiğini söylerler.

Popülist iktidarların diğer kullandığı diğer bir yöntem ise sivil toplumu baskılamaktır. Çünkü sivil toplum halk değildir; halkın önündeki bir engeldir. Bu nedenle sivil toplumu susturarak veya itibarsızlaştırarak siyasetten devre dışı bırakmaya çalışırlar (Müller, 2021).

Kalaycıoğlu, popülizmi açıklarken tüm bu unsurlar ile birlikte bunların hiçbir yasa, anayasa, kural ve kurum tanımayan bir siyaset anlayışı olarak tanımlar. Yani saflık-yozluk çatışması ile erdemin ve adaletin tekil kaynağı olarak genel irade popülistlerde birleşir. Ancak ayrıca bu kimseler anayasa, yasa kurum ve kurallara itibar etmezler; onlar için bunlar sadece bir engel olarak görülürler. Böyle bir siyaset anlayışında referandum, seçim gibi araçlara çokça başvurulur. Ancak bu seçimlerin adil ve serbest olması üzerinde durmazlar; onlara göre sadece seçimin yapılması önemlidir (Kalaycıoğlu, 2021).

Moffitt ise popülizmi bir siyasi üslup olarak görür. Popülizm bir siyasi üslup olarak ortak özellikler barındırdığı üzerinde durur. Bunlardan birincisi popülistler siyasi elitler karşısında halka başvururlar; halkı esas nokta olarak sunmalıdır. Popülistlerin ikinci bir özelliği ise kaba tavırlar sergilemeleridir. Özellikle siyasi elitler, liberal demokrasi kurumları karşısında argo, küfür, yüksek ses tonu gibi kaba tavırlar sergilerler. Popülizmin üçüncü noktası ise itici güç olarak tanımlanır. Popülist siyasi üslupta kriz, çöküş ya da tehdit algısına başvururlar. Bunu hem söylemsel bağlamda ifade ederler hem de performans yoluyla kriz çıkarmayı hedeflerler (Moffitt, 2021).

Moffitt, popülist siyaseti bir icracı, iki sahne ve bir izleyici kitlesi metaforu üzerinden açıklar. 

Popülist siyasette icracı popülist siyasilerdir. Her şey bunların yaptıkları sonucunda şekillenir. Popülist siyasetçiler gerek geleneksel medyayı gerekse yeni medyayı kullanarak kendilerini ahlakileştirirler. Bu popülist siyasetin birinci sahnesidir (Moffitt, 2021).

Popülist siyasetin temel unsuru ise halka dayanmasıdır. Popülist siyasetçilerin üslubu, davranış ve tutumlarında referans her zaman halktır. Fakat esasında halk hiç de etkili değildir; onlar popülist siyasetin izleyicileridir (Moffitt, 2021).

Popülist siyasetçiler ikinci sahne olarak krizi kullanırlar. Hem krizi yaratır hem de onu devam ettirmek için elinden geleni yaparlar. Bunu da halk ve siyasi elitler çatışmasına dayanarak sunarlar (Taggart, 2004).

Tüm bu çıkarımlardan sonra popülizmin temel dayanakları şu şekilde sıralanabilir: Popülist siyasiler kendini halkın temsilcisi olarak görür; bunu da genel irade kavramına dayanarak açıklarlar. Siyasi elitler ile çatışırlar çünkü onlar ahlaksız olarak görürler. Liberal demokrasinin kural ve kurumlarını bir engel olarak görürler; anayasa, yasa, sivil toplum gibi kurumlar onlar için bir engeldir. Kriz durumlarında ise kendi amaçları doğrultusunda faydalanmaya çalışırlar.

Sonuç olarak, popülizm bir siyasi ideolojiden çok bir siyasi üslup olarak görülmelidir. Bir ideoloji olarak görülse bile bu makro bir ideoloji olarak ele alınamaz. Ayrıca çoğulculuğa dayanan ideolojiler ile de örtüşmez; faşizm gibi çoğunlukçuluğa dayanan ideolojiler ile örtüşür (Kalaycıoğlu, 2021). Ayrıca popülizm bir fikir tasavvurundan çok bir dil meselesidir. Dil amaca gitmek için kullanılan bir araçtır. Bu nedenle popülizmi bir siyasi üslup olarak ele almak daha doğru olur.

Popülizm ve Demokrasi

Popülizm ve demokrasi arasındaki ilişki ve demokratik pekişmeye etkisinin anlanabilmesi için öncelikle popülizmi yaratan sebeplere bakılması gerekir. Keza popülizm de belirli bir siyasi anlayışa tepki olarak gelişmektedir.

Bu siyasi anlayış liberal demokratik rejime karşı geliştirilmiş bir hareket olarak görülür. Bu nedenle aslında popülistler, temsili demokrasinin zayıf yanını amaçlarına ulaşmak için kullanırlar.

Liberal temsili demokrasilerde yasama ve yürütme organlarını halk seçmekte ve bir nevi iradelerini siyasi partilere veya siyasal kişilere teslim etmektedirler. Ancak seçim dışında da siyasal süreçlere katılma imkanı bulunmakla birlikte; karar alma bakımından bu kişiler veya kurumlar etkili olur (Gentile, 2019). Buna karşılık Kelsen’in de ifade ettiği gibi halkın o an hangi kararı almak istediği, hangilerini onaylayacağı tam olarak bilinemez (Kelsen, 2020). Çünkü toplum yaşayan bir organizmadır. Ayrıca sosyal de bir varlıktır. Bu nedenle tercihleri, kararları önceden bilinemez. Temsili demokrasinin böyle bir çelişkisi vardır.

Bu kapsamda düşünüldüğünde aslında günümüz liberal demokrasileri sahne demokrasileri olarak görülürler. Siyasi partiler veya seçimler aracığıyla halk iradesi alınarak güç devşirilir. Ancak halk son sözü söyleyemez. Bu ise demokrasilerde yöneticilerin her zaman için yönetilenler üzerinde güçlerini uygulayacakları bir azınlık, bir oligarşi olarak görülmektedirler (Gentile, 2019).

Toqcvuielle ise liberal demokrasiyi daha yumuşak bir dil ile eleştirir. Ona göre hala liberal demokrasi bir takım özgürlük bağlamında sorunlar içermektedir; bunlara çözüm bulması gerekir (Tocquville, 2020). Görüldüğü üzere, esasında popülizm liberal demokrasinin sorunlarına karşı duyulan nefretin kökenlerine karşı çıkan bir harekettir (Ranciere, 2022). Bu nedenle liberal demokrasiye karşı radikal demokrasi ile cevap vermeye çalışan bir hareket tarzı olarak görülür.

Demokrasi ve popülizm ilişkisine gelecek olursak; bunun ilk önce rejimsel bazda değerlendirilmesi gerekir. Bu kapsamda popülist demokrasi ile liberal demokrasinin farklı olduğunun saptanması gerekir. Liberal demokrasi anlayışı iktidarın yasama ve yargı tarafından denetimi, sınırlandırılması, hesap vermesi üzerine kuruludur. Buna karşı popülist demokrasilerde ise kurum ve kurallar dikkate alınmaksızın; halkın tercih ve telkinlerinin olabildiğince sınırsız olarak uygulamaya geçiren bir iktidarın varlığını işaret eder (Kalaycıoğlu, 2021).

Esasında popülist demokrasi ile popülist otoriterlik arasında ince bir çizgi vardır. Çünkü popülist söylem ve davranışlar liberal demokrasini kurum ve kurallarını tahrip etme potansiyeline sahiptir (Kalaycıoğlu, 2021). 

Tüm bu popülizm anlayışına karşı, popülizmi olumlu görenler de vardır. Bu ise sol popülizm olarak tarif edilir. Sol popülizm, yeni bir rejim inşa etme aracı olarak değil; liberal demokratik işleyişe karşı bir kolektif özen hareketi olarak tarif edilir. Bu kapsamda sol popülizm olumlu bir anlam taşır çünkü neo-liberal hegamonik politikalara karşı politika belirle biçimleri olduğu ifade edilir. Ancak burada “sol” ile ifade edilmek istenen geleneksel Marksist anlayış değildir; liberal politikalar karşısında yeni bir politika inşa etme sürecinden dolayı sol kullanılır. Bu nedenle politikacılar sol popülizm kavramında çekinilmemeli; kullanmalıdırlar. Sonuç olarak sol popülizm, “biz” ve “onlar” ayrımına dayanarak yeni bir politika geliştirme amacı güttüğünü söylenir (Mouffe, 2019).

Sağ popülizm ise yabancı düşmanlığı üzerinden faşizme dönüşme ihtimali barındıran bir potansiyele sahiptir (Kalaycıoğlu, 2021). Sol popülizm ise neo-liberal politikaları reddederek; yeni iktisadi politika arayışlarına girer.

Sonuç olarak popülizm kavramı muğlak bir anlam taşır. Eklemlendiği ideolojiye veya siyasi pozisyona göre farklı anlamlar taşır; farklı söylem ve davranış biçimleri geliştirir. Ancak dilsel bağlamda çoğunlukla ortak özellik gösterir.

Çağdaş litaratürde popülizm ve demokrasi ilişkisi üç şekilde ele alınır. Birtakım kimseler olumlu birtakım kimseler ise olumsuz anlamda değerlendirir. Üçüncü bir grup ise popülizmi muğlak bir kavram olarak yorumlar; her iki anlamı da taşıyabileceğine işaret eder (Moffitt, 2021).

Olumlu eğilimler: Siyaseti daha erişebilir kıldığı söylenir. Çünkü halk kavramı ile dışlanmışlar siyasette dahil edildiği belirtilir. Ayrıca demokratik olmayan siyaseti de gün yüzüne çıkardığı söylenir.

Anti-demokratik olarak değerlendirme eğilimleri: Ötekileştirme, siyasi kutuplaştırma yapar; halkı tekilleştirdiğini söylerler. Ayrıca bu halkı liderde tekelleştiği içinde aşırı kişiselleşme yoluyla; lider üzerinde hatta yapmaz algısı siyasiler tarafından yaratılır. Bu ise iktidarın denetlenmesini ve hesap vermesini engellediğini belirtirler.

Görüldüğü üzere popülizm ile demokrasi ve demokratik pekişme konusunda da oydaşma; fikir birliği yoktur. Ancak popülizm liberal demokratik sistemlerde kaçınılmaz bir unsur olarak karşımıza çıkar. Çünkü altında yatan sebepler bizzat liberal demokratik düzene karşı getirilmiş eleştirilerden ve eksikliklerden kaynaklanır. 

Popülizm demokrasilerde kaçınılmaz olarak ortaya çıkabilir. Fakat birtakım yollar ile popülizmin demokrasiyi tahrip etmesi engellenebilir. Bunlardan birincisi geniş kabul gören bir anayasanın varlığıdır. Aynı şekilde ikincisi ise demokrasiye sadık kalacak yasama ve yargı organlarının varlığı ve işlevselliğidir. Üçüncü olarak ise seçmenlerin demokrasiye ve anayasa sahip çıkması ve benimsemesi yoluyla belki demokratik popülizm engellenemez ancak popülist otoriterlik engellenebilir (Kalaycıoğlu, 2021).

Popülistler ile başa çıkmanın başka yöntemleri de önerilir. Öncelikle ülkede güçlü bir siyasi partiler yapısı olması popülizm ile mücadelede ön plana çıkacağı belirtilir. Çünkü güçlü ve çeşitli siyasi partiler demek aslında kurumsal bir siyasi partiler birliği demektir. Bu partiler popülist siyasilere karşı koyabilirler. Bu siyasi partiler özellikle popülistlerin başvurduğu halkın bir bölümün iradesi ile halkın bir bölümünü dışlama konusunu iyi anlatmalıdırlar. Çoğulculuk karşıtlığı iyi anlatılmalıdır. Ancak popülistlerin siyasetten de dışlanması önerilmez; kendilerini ifade etmelerine izin verilmesi gerektiği söylenir. Çünkü böylece onların halkın gözünde mağdur olma söylemine sarılamazlar (Müller, 2021).

Kaynakça

Gentile, E., 2019. "Demokraside Halk Her Zaman Egemendir" (Yalanı!). İstambul: İletişim Yayınları.

Kalaycıoğlu, E., 2021. Halk Yönetimi: Demokrasi ve Popülizm Çatışmasında Dünya. Ankara: Efil Yayınevi.

Kelsen, H., 2020. Saf Hukuk Kuramı. İstanbul: Nora Kitap.

Moffitt, B., 2021. Popilizmin Küresel Yükselişi. İstanbul: İletişim Yayınları.

Mouffe, C., 2019. Sol Popülizm. İstanbul: İletişim Yayınları.

Müller, J.-W., 2021. Popülizm Nedir?. İstanbul: İletişim Yayınları.

Ranciere, J., 2022. Demokrasi Nefreti. İstanbul: İletişim Yayınları.

Taggart, P., 2004. Popülizm. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.

Tocquville, A. D., 2020. Demokratik Zorbalık. İstanbul: Can Yayınları.