Post-Empresyonist’te Bir Deha: Vincent Van Gogh

Yaşamı boyunca yalnızca bir tablosunu satabilen ve değeri tam olarak anlaşılamayan Van Gogh, 37 yaşında hayatına son verdi.

Sanat tarihinde, zamanın ötesine geçen öyle isimler vardır ki yüzyıllar geçse bile bizlere ilham vermeye devam ederler. Vincent Van Gogh yarattığı dünya ile hafızalarımızda ve sanat dünyasında yaşamaya devam ediyor. Hollandalı ressamın kısa ve çalkantılı hayatı, ardında bugün paha biçilemez eserler bırakmıştır. Onun fırçasından çıkan her çizgi, renk Gogh’un iç dünyasının ve çığlığının bir yansıması gibidir.


Yıldızlı Gece'nin Yaratıcısı: Van Gogh

1853 yılında Hollanda’nın Groot Zundert köyünde dünyaya geldi. Gençlik yıllarında birçok meslek denese de yaşamındaki tutkuyu sanatta buldu. Kendi kendine sanatı öğrenen Van Gogh, fırçasını ustaca kullanmayı öğrendi. Ancak yaşamı boyunca akıl sağlığı sorunlarıyla mücadele etti. Van Gogh’un en bilinen olaylarından biri, arkadaşı Paul Gauguin ile yaşadığı bir tartışmada kendi kulağını kesmesidir. Bu olay, onun sanatının derinliğini ve yoğunluğunu besleyen aynı zamanda yıkımına sebep olan bir iç fırtınasının göstergelerindendi.

Vincent Van Gogh Post-Empresyonist Dünyasında

Sanatçının eserlerine baktığımızda ilk dakkatimizi çeken özelliklerden bazıları canlı renkler ve dinamik fırça darbeleridir. Post-Empresyonis akımının önemli temsilcilerinden olan Van Gogh için renkler, nesne betimle aracı değil aynı zamanda duyguları ifade etme aracıydı.

“Yıldızlı Gece” tablosundaki dönen gökyüzü aslında onun huzursuz ruh halini ve doğanın gücüne olan hayranlığını anlatır. “Ayçiçekleri” tablosu da yaşama sevincini, umudu ve enerjiyi simgeler.

Sarı, mavi ve yeşilin oluşturduğu cesur renk kontrastı eserlerine eşsiz bir enerji katar. Ustaca kullandığı fırça darbeleri o kadar belirgindir ki adeta tuval üzerinde dans eder niteliktedir.