Priscus Gözünden Hazırlanan Atilla ve Bizans Tarihi Eseri

Ünlü tarihçi ve elçi Priscus'un gözünden hazırlanan Hunlar alakalı bir eserdir.

Priscus’un yazdığı bu eserde birçok önemli nokta bulunmaktadır. Bu eserinin önemli noktalarından birisi de o dönemin Hun devletinin sosyolojik yapısını gözler önüne sermesidir. Eseri incelediğimiz dönemde bizim, Hunlar hakkında edindiğimiz bilgilerin ana kaynakları Roma tarihçilerinin eserleridir.

Bu eserde Hunlara ek olarak o dönemin Avrupasının siyasi yapısını analiz etmek mümkündür, o dönem Roma devletinin diğer ilişkide olduğu devletlerle kurduğu siyasi ve ekonomik ilişkiler eserde detaylıca incelenmiştir. Eserde bu gördüğümüz ve incelediğimiz siyasi yapının bir başka noktası da savaş esnasındaki tutumları ve savaş sonrası tercih edilen tutumlardır. Buna bir kanıt olarak Atilla’ya gönderilen elçiler gösterilebilir.

Priscus, Roma ve barbar arasındaki ayrımdan bahsederken ana etken olarak; birbirleriyle olan siyasi ve ekonomik ilişkileriyle ilgilenmiştir. Barbarlara ödenen vergilerlerin fazlalığından dolayı devlet hazinesinde çok az miktar paranın kalmasından bahseder. Bu durum sebebiyle Roma ekonomisinin etkilendiğini belirtir. Diğer bir ayrım sebebi ise Romalıların ve bazı küçük halkların; barbarlarla savaşmak için birleşmeleridir. Devletler, barbarın askerî gücünden korktukları için ve onlarla olan barışı bozmamak için ağır şartlara sahip anlaşmalar imzalamaktadır. Bu durum Illyricum, Asemus gibi devletlerinin barbarlara karşı zayıf bir duruma düşmelerine sebep olmaktadır. Priscus Roma ve barbar ilişkilerini örneklendirirken neden-sonuç ilişkisine bağlayarak anlatmaktaydı.

Priscus’un Hun tasviri o dönem barbar tasvirlerinden daha farklıdır. O dönem barbar tasvirlerinde Hun toplum yapısı hakkında yapılan tasvirler Hunlar aile bağları hakkında daha kötümser yaklaşımlardır. Siyasi bağlamda birbirlerine olan bağımlıkları daha doğrusu ilişkileri hakkında sahip olduğumuz bilgiler ise daha azdır. Priscus’un eserinde ise Priscus, Hunlarla olan karşılaşmalarını anlattığı zaman onların siyasi liderlerine olan bağlılıklarından, yardımlarından, cömertliklerinden ve misafirperverliklerinden bahseder.

Hunların misafirperverliklerine örnek olarak; o dönem içerisinde kadınların Romalı elçilere sunulmalarını, fırtına çıktığı zaman onlara sundukları yemek ve barınaklardan örnekler verir. Priscus, Hunların bu özelliklerini anlatırken Attila ile gerçekleştirecekleri görüşmelerde Hunların korumacı tutumlarından özellikle bahseder. 

Hunların siyasi bağlılıklarının bir başka göstergesi olarak Vigilas’ın bir ziyafet esnasında Attila için kadeh kaldırmamasını anlatır. Buna sebep olarak bir fani ile bir tanrının adlarının birlikte anılmaması gerektiğini savunmuştur Vigilas. Bu durum Hunları sinirlendirmiş olsa da ortam zamanla yumuşatılabilmiştir. Bu olaya rağmen Priscus, Hunlardan bahsederken onların güzel yönlerini anlatmaya devam etmektedir. Priscus Attila’nın gerçekten iyi bir savaşçı olduğu gerçeğinin altını çizer. İyi bir savaşçı olmasının yanı sıra merhametli, zeki ve adil biri olduğunu belirtir.

Hunların örf ve âdetlerinin Romalıların âdetlerinden farklı olduğu aşikardır. Buna evlilik müessesinden örnek gösterir Priscus. Attila, Horonia ile evlenmek istemektedir. Horonia ise o dönemde evli bir kadındır. Horonia’nın ailesi devlet idaresinde söz sahibidir, bu durum da Horonia’nın devlet kademesinde söz hakkı olduğunun kanıtı olarak gösterilir. Attila’nın asıl evlenmek isteme sebebi ise Honoria’nın babası olan Valentianus’un Honoria’ya hakkı olan Batı Roma İmparatorluğunun topraklarından pay vermemesidir. Attila, Honoria’nın bu topraklarda hakkı olduğunu savunur. Çünkü eğer Honoria ile evlenirse ve Honoria hakkı olan toprakları alırsa, Attila Batı Roma topraklarında söz sahibi olma hakkına sahip olabileceğin bilmektedir.

Bu toprakların onu olup olmaması noktasında karar verme hakkının Honoria’da olmadığı söylenir. Çünkü Roma ‘da hükümdarlık hakkı erkeklerdedir.

 Atilla’nın Hornia ile evlenmek istemesinin siyasi sebepleri ile kadınların o dönem Roma siyasi yapısındaki rolü hakkında bilgi sahibi olabilmekteyiz. Gerçekleşen olaylar neticesinde Attila Horonia ile evliliklerine izin verilmemesi sebebiyle Bir batı seferi hazırlamaya girişmiştir. Bu seferle İtalyanlara karşı Honoria’nın ve mülkünün emniyetini sağlayabilecektir. Honoria sebepli çıktığı bu seferde gerekçe olarak Attila, Horonia ile nişanlandığını bunun kanıtın ise Honoria’nın ona gönderdiği yüzük olduğunu söylemektedir.

Yolculuğun devamında Priscus Attila’yla konuşma gerçekleştirilebilmiştir. Yapılan görüşmelerden sonra Attila Priscus ve yoldaşlarını saraya davet etmiştir. Saraya davet edilmelerinden sonra Attila onları ziyafetlere çağırmış, en güzel şekilde ağırlanmalarını sağlamıştır. Bu durum hunların misafirperverliğinin bir diğer kanıtıdır. 

Priscus’un Attila’nın sarayında konakladığı zaman, karşılaştığı bir Yunan beyefendiyle olan konuşmasında, 

Yunan beyefendi; Attila’nın sarayında etnik çeşitliliğinin fazla olduğunu, böylece kendisini yabancı hissetmediğini ve savaş sonrasında ekonomik olarak rahat bir hayat sürdüklerinden bahsetmiştir. Roma’da ise böyle bir durum olmadığını düşündüğünü açıkça söyler. Aksine Roma’da ise savaş döneminde kendilerini korumak için bir başkasına muhtaç olduklarını düşündüğünü belirtir. Bu noktada bizler Hunların vatandaşlarına sundukları yaşam şartlarını anlayabilmekteyiz. Hunlar vatandaşlarına Roma kıyasla daha bağımsız bir hayat sunmaktaydılar. Kendilerini korumak için bir başkasına muhtaç değillerdi. Roma’da yaşanan şekilde bir ayrımcılık yoktu. Ekonomik ve kültürel olarak toplumun fertlerinde bir ayrımcılık olmuyordu.

Yunan beyefendinin Roma ile alakalı en rahatsız olduğu durum ise adalet sistemiydi. Roma’daki adalet sisteminde, ekonomik durumu iyi olan bir bireyle, ekonomik durumu kötü olan bir bireyin eşit şartlarda yargılanmadığını düşünmektedir. Yargıçların rüşvet kabul ettiğini ve bu durum sonucunda gerçekleşen durumlara objektif yaklaşmadığını söyler. Bu söylemlerle Roma adalet sisteminin bazı insanlara göre yozlaştığının düşünüldüğü anlaşılabilmektedir. 

Priscus adamın sözlerini sabırla ve saygıyla dinler. Konuşma sırası kendisine geldiğinde;

Roma’da olan siyasi sistemin oluşumundan ve bu oluşumun gerekliliklerinden bahseden. Bunlara örnek olarak tahıl vergisini verir. Tahıl vergisi olmasaydı savaş döneminde savaşmaya hazır askerlerin olamayacağını söyler. 

Roma’nın kuruculularının bilge insanlar olduğunu söyleyerek, kimsenin adaletsiz bir şekilde yargılanmadığını dile getirir. Ekonomik gücü iyi olmayan insanlar için, devletin onların savunmasına yardımcı olacak kişiler tahsis ettiğini anlatır. Bu sözleriyle Priscus Roma devlet sisteminin gerekliler sonucunda oluştuğunu belirtir.

Sözlerine Roma ve İskitliler’in kölelere olan yaklaşımlarıyla devam eder. İskitliler’in kölelerini üzerinde mutlak hak sahibi olduklarını ve bu sayede onları öldürebilme yetkilerinden bahseder. Roma’da olan kölelik sisteminde ise kölelerin bir aile ferdi olarak görüldüğünü anlatır Priscus. Onların cezalandırılmasında gösterilen anlayıştan ve sanki kendi çocuklarına ceza verirlermiş gibi davrandıklarını anlatır. Bu durum sayesinde bizler Roma sosyolojik yapısını anlayabilmekteyiz. Bazı durumlarda Roma devlet yapısının bir sınıf sistemine dayalı olduğu; fakat bu sınıf sistemindeki her bireyin belirli haklara sahip olduğu düşünülebilir.

Priscus’un bu konuşmada verdiği cevaplar sayesinde Priscus’un, Roma siyasi, kültürel, ekonomik, sosyolojik yapılarını sorunsuz bir şekilde gördüğünü anlayabilmekteyiz.Yine aynı şekilde konuşmalar sayesinde Priscus’un Roma siyasisine bazı noktalarda sempati duyduğunu da çıkarabiliriz. Priscus Yunan beyefendinin sunduğu eleştiri kabul etmek yerine bunların tam tersi olduğunu açıklamaya çalışmıştır. Bu durum Prİscus’un Roma’yı idealize ettiğinin bir başka kanıtıdır.