Ripley
Netflix'in yeni uyarlaması Ripley, siyah beyaz şiirselliğiyle ekranlarla buluştu.
Patricia Highsmith’in romanı ‘Yetenekli Bay Ripley’nin yeni uyarlaması Ripley, bu ikonik öyküye siyah-beyaz bir mini dizi evreninde yeniden hayat veriyor. Tom Ripley’yi Andrew Scott’ın canlandırdığı dizi, karakterine psikolojik bir derinlikle yaklaşırken sofistike ve karanlık bir portre sunuyor.
Patricia Highsmith’in çok satan romanı ‘Yetenekli Bay Ripley’nin sinemayla ilişkisi uzun yıllara dayanıyor. Bu dolandırıcılık hikâyesi, son zamanların en yetenekli oyuncularından Andrew Scott’la yeniden hayat buldu. Dakota Fanning ve Johnny Flynn de yetenekli oyunculuklarıyla Andrew Scott‘a dizide eşlik ediyor.
Netflix yapımı Ripley, sekiz bölümlük siyah-beyaz bir mini dizi. Filmlerden farkı ise neredeyse sekiz saati bulan anlatısıyla hem ana karakterine hem de suç meselesine çok daha esnek ve geniş bir alandan yaklaşabilmesi. Steven Zaillian’ın yazıp yönettiği dizide Tom Ripley yine ana karakter. Scott’ın oyunculuğunu besleyen şey ise bütünüyle bir başkası olmanın çekiciliği oluyor. Bir yandan bunun memnuniyetini yaşarken bir yandan da çaresizce tökezlemesi ve bu tökezleyişin etkilerini uzun uzun görmek Ripley’yi daha önceki temsillerinden çok daha başka, çok daha benzersiz bir noktaya taşıyor. Sadece para ya da dolandırıcılık değil, kaderini onun gibi yaşama fikri sarıp sarmalıyor Ripley’yi. Yüzüğünü takma, ayakkabısını giyme, saatini koluna geçirme dışında tuvali çekip bir de resim yapması, yani Richard’a ait olan her şeyin bir yansımasını kendinde görmesi öyle cezbedici oluyor ki yokuş aşağı yuvarlandığını hissetse de vazgeçmiyor. Bu bağlamda dizinin genel epizodik hali muhteşem işliyor bence, roman okuyor hissiyatını verme konusunda oldukça başarılı.
Schindler’s List, Mission: Impossible, Gangs of New York, American Gangster, Moneyball ve The Irishman filmleriyle tanınan Oscar ödüllü Steven Zaillian’ın Patricia Highsmith’in popülerliğini kaybetmeyen patolojik antikahramanı Tom Ripley’nin dünyasını yıllar sonra açması da edebiyat ve sinema tutkunları üzerinde ortak bir heyecan dalgası yarattı. Akademi Ödüllü usta sinemacı Steven Zaillian, kendi hayatınızda - kedi bile olsanız!- muhtemelen asla karşılaşmak istemeyeceğiniz bir Tom Ripley portresi yaratmış.
Üstelik Zaillian bu meşhur hikayeden ‘aşkı çekip çıkartmış’ desek herhalde abartı olmaz, en azından Ripley adına. 1999 tarihli filmde oldukça göz önünde olan eşcinsel yakınlıklar da elimine edilmiş ve Ripley neredeyse aseksüel bir kişi olarak resmedilmiş. İşin içinden Marge’a ya da bedensel başka bir arzu nesnesine ulaşmak kaldırılınca, Ripley’in maddiyat çerçevesinde şekillenen saf kötülüğü daha da net vücut bulmuş.
Özetle; “Bu hikayeyi zaten biliyoruz!” önyargısından sıyrılarak yeni nesil Ripley’e bir şans verin. Bence pişman olmazsınız.