Romanın Haritası
Roman yazmak ciddi bir iş olmanın yanında emek gerektirir.
Roman yazmak sadece kelimeleri yan yana getirip onlardan paragraflar oluşturma sanatı değildir. Romanı roman yapan kelimeler üzerine düşünülmesi, kurgusunun özenle ve özgün bir biçimde ayarlanmış olması ve aynı zamanda ortaya çıkartılan metnin okuyucuda bir anlam teşkil etmesidir. Böyle bir metin yazmak için yazanın özverili olması ve çalışmaktan hiçbir zaman vazgeçmemesi gerekir. Roman yazmak için ilhamın gelmesini beklemek değil roman yazmak için harekete geçmek gerekir. Bir roman yazarının olmazsa olmazı çabalaması ve romanını en iyi seviyeye getirecek şekilde doğru teknikleri kullanmış olmasıdır.
Bir romanın niteliğini belirlemek için salt konusuna ya da biçimine bakılmaz. Edebiyat yazarın da metnin de metnin konusunun da bir bütün olarak değerlendirilmesini gerekli kılar. Birinden birini öne çıkartmaya çalışmak o eseri yarım bırakır. Eserin niteliğini artıran yegâne şey yazarının özverisidir. Bir roman yazarı eserini kaleme alırken o metnin üzerinde hakimiyet sağlar. Eserinin konusunu, olayların anlatıcısının kim veya ne olduğunu, metni oluştururken hangi tekniklerden ve akımlardan yararlanacağını bilen kişi eserin yaratıcısıdır; yazarıdır. Kelimeleri bir araya getirmekten çok kelimelerin okuyucunun hayatına nasıl bir etki bırakacağı üzerine kafa yoran yazarlar eserlerinin ölümsüz olacağını bilmektedirler. Bu uğurda gözlemler yaparak çok çalışmaları ve bir an önce pratik yapmaları gerekmektedir. Mario Vargas Llosa Genç Bir Romancıya Mektuplar adlı eserinde bir romancının romanını yazarken gideceği yolların haritasını verir. Karşısına çıkan ya da çıkabilecek yol ayrımlarında ne yapılması gerektiğini birkaç paragrafla özetler. Romanı bütün bir halde toparlayan üslubun önemi her paragrafta yinelenir. Konuyu ete kemiğe bürüyen üslubun birden fazla tekniğinin olduğunu; anlatıcının önemi, mekânsal ve zamansal koşulların romana uygun bir biçimde verilmesi gerekirse zamansal dönüşümlerin yapılabileceğinin mümkün olduğunu Llosa mektuplarında yazar. Kuru bir anlatımdan ziyade eserin anlatıcılarını romana uygun bir şekilde değiştirmek hem romanı tekdüzelikten kurtarır hem de karakterlerin davranışlarını açıklamadan göstererek inandırılması sağlanır. Olayların peş peşe sıralanması her zaman romanı kurtarmadığı gibi matruşka usulü olayların paralel anlatımı okuyucunun romanı merak etmesine ve bir solukta eseri okumasına imkân tanır. Yazar tüm bu tekniklerle romanını hem yavanlıktan kurtarıp özgün olacak hem de olayların insanların üzerinde kalıcı etkisini artıracaktır. Nitelikli bir yazar olmanın çalışmayla birlikte yeniliklere açık olup kendi sesini bulması gerekir.
Roman yazmak göründüğü gibi daktilo başında saatlerce oturup tuşlara basmaktan ya da kalemin mürekkebini yenilemekten ibaret değildir. Roman yazmak ciddi bir iş olmanın yanında emek gerektirir. Bir Corteza ya da Flaubert olmak için yeri geldiğinde doğru notalara basmak gerekir. Herkesin gittiği yoldan değil de sapa yollara sapıp kendi kendine asıl hedefe gidebilmek bir romancının düsturu olmalıdır. Nitelikli bir yazar olmanın ilk koşulu çok okumak ve okuduklarını sentezleyebilmektir. Nasıl ki Llosa sözünü ettiği her romanın her satırını doğru yerlerden ayırmışsa iyi bir yazar da neyi neden okuduğunu bilmeli ve kendine ait bir üslup geliştirmelidir. Nitelikli bir roman yazarı olmak ciddi bir iştir.