Sanat Sosyolojisi

Sanat, sanat için mi yoksa toplum için midir tartışılır. Fakat geçmişten bugüne toplumun yaşayışına ayna olduğu su götürmezdir.

Sanat sosyolojisinin temel problemi, sanat ve sosyal yapı arasındaki ilişkidir.

Sanatı, doğanın bir taklidi olarak kabul eden,varlığın anlamını sağladığı ve boş zamanı değerlendirdiği için faydalı bulan Aristotales, sanatın toplumsal fonksiyonunu ilk inceleyen isimlerden biridir.

Sanata toplumsal ve kuramsal yaklaşımı ilk gerçekleştiren bir diğer isim Platon`dur. Platon için gerçek sanat toplumsal sanattır ve faydalı olmalıdır. Sanat duyguları harekete geçirir. Bu yönüyle bireyi zayıflatıcı olmamalıdır.

18.yy`a kadar sanat ve sosyal sistem ilişkisini temel alan çalışmaların felsefi yönünün ağır bastığını belirtmek gerekir. Sanatın sosyoloji içerisinde bir alt dsiplin olması,19.yy`da sosyolojinin bir bilim dalı olarak var olmasıyla mümkün olacaktır.

Fransız devriminin etkisiyle, toplumsal sınıfların sanat ile ilişkisi tartışılagelmiştir. J.M.Guyau(1854-1888), 'Sosyoloji Bakımından Sanat' başlığında ki eserinde sanatın sosyal bir gösterge olduğunu öne sürmüş ve C.Lalo (1877-1953), sanatı toplumsallığın geliştrip yükselttiği, en dikkat çekici unsur olarak ileri sürdü ve sosyolojik estetik kavramını ortaya atmıştır( Sanat Tarihi Dergisi,Sayı xxı,syf:101,Selçuk Mülayim).

Sanat; anlayış,düşünce ve yaşam tarzı gibi çok çeşitli unsurlardan beslenir.İnanç sistemi ve etnik öğeler sanat formlarını inşa eder. Sanat türlerinde hangi konuların işlendiği, nelere ağırlık verildiği, hangi gruba hitap ettiği ve sunulduğu; sanat ile bunların muhattabı olan toplum sınıfları arasındaki ilişkilerle açıklanır.

Sanatçı, hem toplumu ve doğayı etkiler hem de aynı ölçüde kendisi bu unsurlardan etkilenir. Sanat sosyolojisinin temsilcilerinden Tanie, sanat eserinin ortaya çıkışında değişmeyen nedenlerin olduğunu savunur. Sanat eserinin içerisinde bulunduğu fiziksel çevre, sanat eserini belirleyen bir faktördür. Tanie, insanın zihin ürünlerinin içinde bulundukları çevre ile açıklanabileceğini belirtir. ''İçeriden ve dışarıdan gelen güçler, hep birlikte sanat eserini meydana getirirler; ve bu eser, kendisinden sonraki eserleri meydana getirmeye yardım eder. Hiçbir sanat eseri boş bir alan üzerine değil, önceden gelmiş olan eserlerin bıraktığı izler üzerinde yükselir bir memlekette, şu veya bu dönem dikkate alındığına göre, izler dolayısıyla, anların üzerinde yükselen sanat eserleri de farklı olacaktır.'' Tanie'nin bu yaklaşımı, sanatın çevre ile ve sanatçının yaşadığı dönemle ilişkili olduğunu belirtir (Kemal Uludağ,1996,syf:168).

Sanatçı,sanatını oluşturma sürecinde topluma katılır.Bu yönüyle ürettiği yapıt da toplumsal bir ürün olacaktır. Sanat yalnızca insana yönelik değildir, doğaya ve topluma yönelik unsurlar da içerir. Sanat yapıtının içeriğini insanların toplumla ilişkileri ve toplumsal olaylar oluşturur. Sanatın ilerleyişi toplumsal ilerlemeye ve toplum yaşamına doğrudan bağlıdır. Sanatçıların aynı dönemde farklı görüşleri paylaşması veya bir sanatçının içerisinde bulunduğu sosyal ortamla, ortaya koyduğu eserin uyuşmazlık göstermesi de olağandır.

Sanat eseri,bir tarihsel dönemin, toplumun ortak deneyimlerini yansıtması sebebiyle insan yaşamının gerçekliklerini bize gösterir. Bu nedenle bir toplumun sanat anlayışına bakarak o toplum hakkında bir fikir sahibi olabiliriz.

Sosyologlar dolaylı yoldan sanatı ele almışlar ve toplumsal yapı bağlamında ayrıntılı araştırmalarda bulunamamışlardır. 1950`lerden sonra bu durum biraz değişmiş ve sanatın dalları araştırma konusu olmaya başlamıştır.


Kaynakça: Kemal ULUDAĞ / Anadolu Üniversitesi , Kongre Merkezi,Sanat Sosyolojisi Konferans Metni/ 1996

Selçuk MÜLAYİM / Sanat Tarihi Dergisi / cilt:xxı / sayı:1 / Nisan 2012 / syf:97-109

 Demet ULUSOY / Sanat Sosyolojisinde Temel Yaklaşımlar / Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi / cilt:10 / sayı:1 / Temmuz 1993 /syf:247-259

Görsel:https://tr.pinterest.com/pin/741757001122441252/