Sanat Üzerine
Sanat eserleri, estetik ve buna bağlı olarak esere karşı duyulan haz hakkında
Sanat nedir, ne değildir, nasıl olmalıdır, amacı nedir ya da bir amaç gütmeli midir? Sanatın esnek, ucu bucağı olmayan biricik yapısıdır tüm bu tartışmaları doğuran. Pek ala toplumsal yararı sağlamayı hedefleyebilir, insanlığa yön verebilir ve kitleleri peşinden sürükleyebilir veyahutta kendini bunlardan arındırarak sanatçının kendisine odaklanabilir, hatta ve hatta isyan çığlıkları atabilir. Sanatı sanat yapan ana unsur da bu denli akışkan yapısıdır demek isterdim fakat bu konuda Ernest Gombrich'e katılıyorum: "Sanat" diye bir şey yoktur aslında. Yalnızca sanatçılar vardır.
Sanat eserlerinden tat almak ise, ilk etapta estetik zevklere ve sanatçı ile paylaşılan ortak değerlere dayanır. Şüphesiz ki her sanatçı, ortaya koyduğu eserden zevk almakta ve bunu yapıtlarına işlemektedir. Sokak çocuklarını çizmekten büyük bir zevk duyan Murillo'nun bu tablosunda görüldüğü gibi. Gerçek hayatta bu kadar sevimli görünmüyirlar belki de fakat Murillo, onları 'estetik' zevklerimize hitap edecek derecede incelikle resmetmiş.
Bartomole Esteban Murillo, Sokak Çocukları, 1670-1675 dolayları, Tuval üstüne yağlı boya, 146x108 cm; Alte Pinakothek, Münih
Açıkçası, bir eseri sırf çok güzel görünüyor ya da bize hoşumuza giden bir şeyleri çağrıştırıyor diye beğenmekte hiçbir beis görmüyorum. Burada önemli olan şey, bu değerlerin dışında kalan yapıtlardan da tat alabilmektir. Sırf yeterince büyüleyici görünmediği için (ilk bakışta uyandırdığı duygulardan bahsediyorum, elbette) es geçmek ve çirkin olarak yaftalamak hatalıdır. En başta uyandırdığı nahoş hisse sabredin; işte o zaman işte o zaman burun kıvırmaya gerek olmadığı ortaya çıkacak ve 'sevimsiz' okarak görülen resim tatlı bir deneyim sunmaya başlayacak.
Mesela Rubens, küçük oğlunun resmini çizerken mutlaka onu seviyor ve olabildiğince güzel bir şekilde resmetmek istiyordu. En nihayetinde bu, gerçek hayatta da görmek isteyeceğimiz türden, son derece sevimli bir tablodur. Öte yandan, Albrecht Düren de annesinin resmini yaparken, tıpkı Durens'in evladına duyduğu gibi yoğun bir sevgi duyarak resmetmiştir. Tüm yorgunluğu ve yıpranmışlığı gözler önüne seren bu tablo, verdiği tatsız hissi aşmayı başardığınız zaman görkemli bir yapıta dönüşecektir.
Peter Paul Rubens, Oğlu Nicholas'ın Portresi, 1602 doayları, Kağıt üzerine siyah ve kırmızı pastel, 25,2x20,3 cm; Albertina, Viyana
Albrecht Dürer, Annesinin Portresi, 1514, Kağıt üstüne siyah tebeşir, 42,1x30,3 cm; Kupferstichkabinett, Staatliche Museen, Berlin
Kaynak: E. H. Gombrich - Sanatın Öyküsü