Şarkılar Bizimle Konuşabilir Mi?

Pink Floyd dinlerken okunması tavsiye edilir

İlk ne zaman “Pink Floyd” dinledim hatırlamıyorum ama hayatımın mihenk taşlarından biri olduğunu söyleyebilirim. Kendimi her kötü hissettiğimde kapısını çaldığım, ağlarken başımı omzuna yasladığım veya içimi çeke çeke dertleşebildiğim ve dahası sahip olmadığım bir abla gibidir benim için. En çok da “Wish You Were Here” albümünün en nadide parçalarından biri olan “Shine on You Crazy Diamond” adlı şarkıyı defalarca ama defalarca dinledim. Yatarken, ders çalışırken, basketbol oynarken, oyun oynarken... Yani hayatımın her alanında yer etmiş, iyi ya da kötü birçok önemli anımı benle beraber tecrübe etti. Benim için değerini tarif dahi edemem. Anlattıkları ise asla şarkı sözleriyle ibaret kalmadı. Her seferinde farklı bir hikâye anlattı. Ben sadece ilk beş bölümünden duyduklarımı anlatacağım. 

Şarkı daha girişiyle bir sonun anlatısını yapmaya başlıyor ve minik gitar notaları ile sabit arka planı çekilebilir hale getiriyor. Sanki bir sahilde yanı başımızda bir kam ateşi varken göğün büyük bir bölümünü kaplayan apaydınlık bir aya bakıyormuş gibi. Gitarın kısa kısa çıkardığı sesler de aya rağmen göz kırpmaya devam etmeye çalışan yıldızları anımsatıyor. Gün bitmiş ve o gün içerisinde ne yaşanmışsa yaşanmış olsun, artık geride kalmış. Şarkı bize bunu iliklerimize kadar işlemekte. Geriye dönüş imkânsız olsa da şimdiyi yaşamaktan geri durmamak gerekiyor. Yaşanan güzel anların sonunda olsak bile... 

Bu hatırlama sekansı yaklaşık 4 dakika davul ritim girinceye kadar devam etmekte. Hala gitar devam etmekte ama davulun ritmiyle artık uyanmış olduğumuzu hissediyoruz. Trans anı da artık geride bıraktıklarımızdan olmuş. Fakat bu sefer onu unutmak veya geride bırakmak yerine yeniden şekillendirip yaşamaya devam ediyoruz. Zira gitarın notaları bu sefer farklı şekilde duyulmakta fakat hala geçmişten tam olarak kopmuş da değiliz. Hayat devam ediyor. Sadece bu sefer bir bütünlük söz konusu. Ne yaptığımızı biliyoruz. Sesimiz yükseliyor gitarın sesiyle beraber. Belki isyan ediyoruz. Belki ağıt yakıyoruz. Belki de yeni farkındalığımızın etkisiyle sesimiz yükseliyor, bilmiyorum. Fakat işte bu sefer devamında girdiğimiz dinginliğin bir anlamı var: Hiçbir son, sonsuza kadar sürmez. 

Gitarın sesiyle yükselip alçalan sesimiz, şarkının sözleri ile kısacık bir ara verir. İlk söylenen ilk söz de oldukça manidardır: “Hatırla”. Geçmişe olan hissimiz ne olursa olsun hatırlamaktan vazgeçmiyoruz. Zira geride bıraktıklarımızdan bize kalan sadece anılardır. Bize şekil veren de yine onlardır. Tecrübelerle yoğuruyoruz karakterimizi. Yaptığımız seçimlerle, yürüdüğümüz hayat yolunu arşınlıyoruz ve yalnız kaldığımızda yine onlar bize kendimizi hatırlatıyor. Hatıralarla yaptığımız bir serenadı anlatır sözler. Nesnesi bireye göre değişir... 

Şarkının sözlerinin bitmesi ile bambaşka bir sesin şarkıya girmesi de bir oluyor. Artık yaşadığımız aydınlanmayla beraber hiçbir şey aynı değil. Şarkının bitmesine kadar da saksafonun sesini duymaya devam ediyoruz. Ritim de eskisi gibi yavaş değil. Hüznün bir damlasına bile rastlamıyoruz artık. Daha hareketliyiz ve belli ki zevk alıyoruz artık hayattan. Bizi hayattan soğutan detaylar hala varlar arka planda fakat sesleri oldukça kısılmış. Artık ön planda sonuna kadar, yeni bir heyecan var ve daha önemlisi, hatta en önemlisi, şarkının sonunun gerçekten bir “son” olmadığını biliyoruz. Çünkü şarkılar gerçekten bizimle konuşur ve her seferinde anlatacak yeni bir şey bulurlar.