Savaş

Savaş gerçekten yaşayan kimsenin ilk tercihi değildir

Bu dünya var olduğundan beri birçok felaketle karşı karşıya kalmıştır. Depremler, seller, salgınlar, savaşlar ve daha birçok şey. Bunların bazısında insanın birebirde etkisi varken bazısında ise etkisi yoktur. Gene de bu felaketler dünyadaki nüfusun azalmasında büyük roller oynar. Mesela Kara Veba salgınında sadece Avrasya ve Afrika’da 75 ile 200 milyon Birinci Dünya Savaşında ise 16-19 milyon arası kişinin öldüğü tahmin edilmekte. İnsanlık tarihinin en büyük felaketlerinden biri olan İkinci Dünya Savaşı'nda ise 80 milyonun üstünde olduğu tahmin ediliyor. Bu kayıplar insanlık tarihi için korkunç rakamlara ulaşırken her geçen zaman diliminde ölen sayısı gün geçtikçe artıyor ve bunların çoğu da doğal ölümler değil.

İnsan bu hayata geldiğinde kaderinde belirli olan tek şey bir gün öleceğidir. Ölüm kaderin değiştirilemez tek parçasıdır. İnsanlar ölüme çare aramaya çalışmışlardır. Simya ile uğraşmışlardır mesela. Bugün bile insanoğlu hala ölümsüzlüğü aramakta. Cryonics çalışması gelecekte çağdaş tıp teknolojisinin gelişmesi umuduyla insan ya da hayvan bedenlerinin dondurulması ve düşük sıcaklıkta korunmasıdır. Bir grup bilim insanının 1960'larda dondurulmuş insan bedenleri üzerine çalışması, projenin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Yani insan hep yaşamak ister doğal olarak. Firavunların mumyalanması, reenkaryasyon inancı da bu isteğin inanışa dönmüş halleridir.

Bu dünyada herkes yaşamak istiyordu. Bütün ölenler, hayatla savaşları bitmiş olanlar bile yaşamak istiyordu. Yaşamak istemek, insanın en doğal ve kanunla korunan hakkı. Ama dünyadaki dengeler ya da ''dengesizler'' yüzünden bu dünyada bir sürü insan, bir sürü çocuk, bir sürü kadın öldürülüyor. Birileri karar veriyor ve masumlar öldürülüyor. Olan hep masumlara oluyor. Oysa kim zorunda kalmadıkça bir savaşın ortasında kalmak ister. Mustafa Kemal'in de dediği gibi ''Savaş zaruri ve hayati olmalıdır. Milletin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça savaş bir cinayettir.'', ''Yurtta sulh, cihanda sulh'' sözleri aslında savaşı yaşamış bir askerden barışın önemini de vurguladığını hatırlamak gerek.

Oysaki bugün bile birçok yerde insanlar katlediliyor. Artık toprakların eskisi gibi kazanılma derdinin bittiği şu zamanda bile güç gösterisiyle birileri bir yerlerde kararlar alıyor ve masum canlar ölüyor. Bunca zaman sonunda bile. Teknoloji bile savaşlar üzerine büyük paralar kazandırıyor. Birileri bir yerlerde zengin olurken diğerleri canlarından oluyor. Ve kaybedilen kanlar sadece insanlardan değil bizzat ''insanlığın'' ta kendisinden akıyor. Şuan dünyada yaşanılan zulüm de bunun bir örneğidir. Oradaki çocukların tıpkı diğer ülkedeki çocuklar kadar yaşamaya hakkı vardır. İnsanların aç bırakıldığı, gelen yardım tırlarını yağmalandığı savaş ''insanlık'' belirtisinden daimi uzaktadır. Bir zamanlar kendine yapılan zulmü unutup zalim olmayı tercih edenler de bu düşünceye uzaktır.

Bu değişen çağda bile hala savaşları konuşmak zorunda kalmak, haberlerini görmek ve en kötüsü bunu yaşayan birilerinin olması insanlık için gerçekten de utanç verici. Elbette vatan, millet, insan hayatı söz konusu olduğunda savaşmak kaçınılmaz sondur, o zaman kimse geri durmaz. Ama madem böyle nedenler yoksa neden savaşı seçer ki insan?