Selam Berlin ve Başkahraman Çerçevesinde Berlin Duvarı

Göç ve kimlik konularıyla beraber yıkılan Berlin Duvarı'nın getirisine Alman Edebiyatı'ndan ufak bir bakış.

Bu yazımda sizlere Yade Kara'nın Selam Berlin kitabından ve kitapta Berlin Duvarı'nın rolünden bahsedeceğim. Öncelikle Yade Kara kimdir, ona değinelim. Kendisi Erzincan'ın Çayırlı ilçesinde doğdu ve Batı Berlin'de büyüdü. Freie Universität Berlin'de İngiliz ve Alman edebiyatı okudu ve İngiltere'de post-kolonyal edebiyat üzerine uzmanlaştı. Berlin'deki Schillertheater tiyatrosunda aktif oldu. İngilizce, Türkçe, Zazaca, Fransızca ve Almanca bilmektedir.

Londra, İstanbul ve Hong Kong gibi şehirlerde bulundu ve oyuncu, öğretmen ve gazeteci olarak çalışmanın yanı sıra radyo ve televizyon alanları için de çeşitli makaleler yayınladı. Ayrıca yeni roman projesi için Ledig House'dan (New York Eyaleti) ve Berlin Senatosu'ndan yazma bursu almıştır. PEN Almanya üyesidir. Bkz. Almanya PEN Merkezi bir Alman yazarlar birliğidir. PEN kısaltması (uluslararası olarak “P”oets, “E”ssayists, “N”ovelists) Şairler, Denemeciler, Romancılar" anlamına gelmektedir.)

Kitabımıza gelecek olursak, Yade Kara, Berlin Duvarı'nın yıkılmasıyla ortaya çıkan yeni koşulların etkisi altında Almanya'daki ikinci kuşak Türk gençlerinin yaşamına dair bir perspektif sunmakta. Kitapta göç, kültür, kültür çatışması, özgürlük, bağımlılık, kuşak çatışması, kadın-erkek ilişkileri gibi birçok konuya değiniliyor ama burada olmayan iki konu daha var ki bence en önemlileri; kimlik ve kimlik çatışması. Kitapta bunlara değinilirken çözüm sunulmaksızın yalnızca tespitlerde bulunuyor.

2003 yılında basılan ve daha 1 yıl geçmişken 2004 yılında "Deutscher Bücherpreis" ödülüne layık görülen eser, devamında Adelbert von Chamisso Ödülü'nü de yazar Yade Kara’ya getirdi. Kitap, Almanya'nın Aşağı Saksonya eyaletinde 2010/2011 eğitim öğretim döneminde bütünleşmiş okulların onuncu sınıf öğrencileri için zorunlu okuma olarak seçildi fakat kitaptaki bazı lisan ve jargonlar nedeniyle bu seçim bazı pedagoglar tarafından endişe ile karşılandı.

Konumuza gelecek olursak; 19 yaşındaki Hasan'ın hayatını ele alıyor. Hasan Almanya'da doğup büyüyen bir Türk genci ya da onun deyimi ile "Berlinli" bir Türk genci diyebiliriz. Hasan ve ailesi babasının işi gereği Berlin-İstanbul arası transit bir hayat yaşamaktadırlar. Bir süre sonra kendisi, kardeşi Ediz ve annesi İstanbul'a yerleşirler, bu transit hayat sadece babaya, Said'e kalır. Annesi bu durumdan hoşnut değildir ve eşine yakınmaktadır fakat Said'in şirketi (Seyahat Acentesi) Almanya'da olduğundan gitmek zorundadır.

Bir akşam evlerinde otururken Berlin Duvarı'nın yıkıldığı haberinden sonra baba dönmesi gerektiğini söyler ve anne her zamanki klasik konuşmasını yapar. Bu haber Hasan'ın radikal bir karar almasına neden olur: Almanya'ya gitmek. Hasan İstanbul Alman Lisesi'nden mezundur fakat bir uğraşı yoktur. Annesine üniversite okumak için gitmek istediğini söyler fakat annesi buna inanmaz, babasının şirketinin bir şubesini İstanbul'a açmasını ister. Annesini dinlemez ve babasından 1 hafta sonra o da Almanya'ya uçar. Bütün her şey bu şekilde başlamaktadır.

Hasan'ın gözünden hem Almanya hem de İstanbul'u ele alabiliyoruz. Zaman içinde iki şehrin de değişimi gözler önüne seriliyor. Özellikle makalemiz konusu olan Berlin Duvarı'nın yıkılması da Berlin'in ne denli değiştiğini Hasan'ın gözünden birebir anlamamızı sağlıyor. Daha Almanya'ya iner inmez havalimanındaki memurun Hasan'a olan yaklaşımı bile bunu gözler önüne sermektedir. Ardından tren istasyonundaki ve trendeki kalabalık, farklı insanlar, farklı yüzler, farklı tarzlar bunlar daha Hasan'ın geldiği gün karşılaştıklarından birkaçı.

İnsanları, halkı, kültürü ve bir çok şeyi ortadan ikiye bölen ve Almanlar ile Alman tarihi için bir dönem noktası denebilecek "Berlin Duvar"ı yıkıldıktan sonra iki yakanın kültür etkileşimi bir yana oradaki göçmenlerin de bu durumdan etkilendiği Yade Kara tarafından eserde ele alınmıştır. Duvar hem utanç duvarı olarak bilinmekte hem de Berlin halkınca yön bulmada kullanılmaktadır.

Hasan Almanya'ya temelli göç ettikten sonra bir kimlik arayışı içine girmektedir. Hasan çeşitli etmenler çerçevesinde kimliğini oluşturamamaktadır. İki ülke, iki kültür arasında kalmışlık kendisini herhangi bir tarafa ait görememesine neden olmaktadır. İşte bu kendini arayış ile beraber küçükken görüp büyüdüğü Almanya ile duvar yıkıldıktan sonraki Almanya'nın farklılığı Hasan'ı önemli ölçüde etkilemiştir.

Yıkılan duvar olumlu ve olumsuz birçok şeye sebep doğurmuştur. Örneğin halkın duvarın yıkılmasına sevinmesi ve Hasan'ın ne yapmak istediğini, nerede olmak istediğini kendisine fark ettirmiş olması olumlu bir unsur iken akabinde karşılaşacağı şeyler ve ailesinin çökecek oluşu olumsuz bir unsurdur. Sadece Hasan için değil ailesi için de sıkıntılı bir süreç gelmektedir çünkü babanın gizli bir ilişkisi ve bu ilişkiden bir çocuğu vardır. İki farklı yaşam arasında gidip gelmekte olan baba için her şey karmaşık bir hâl alacaktır. Duvarın yıkılması bir şekilde yollarını kesiştirecektir ki bu da ailenin dağılmasına yol açacaktır.

Eserde duvarın yıkılışını başka şekillerde de ele alabiliriz. Buna birkaç örnek verecek olursak; Hasan'ın bildiği Berlin'in yerinde artık duvar yıkıldıktan sonra bambaşka olmuş bir Berlin vardır ve "Selam Berlin" yeni bir Berlin'in doğuşuna bir atıf olabilir. Yıkılan duvar aynı zamanda Kazan ailesinin yıkılışını simgelerken bir yandan da iki yakayı birbirine bağlamakta ve Alman halkını bir araya getirmektedir. Yani eserde duvarın varlığı sadece utanç duvarı ya da yön bulmada kullanılan bir duvardan daha fazlasıdır. Tasvir ettiği birden fazla örnek vardır.