Şems-Mevlana İlişkisinde Şems'in Rolü

Mevlâna'yı saran ateşin kıvılcımları: Şems kimdir?

Asırlarca halk anlatılarına bile konu olan Mevlânâ ve Şems ilişkisine aşinayızdır. Bu yazımızda, Mevlânâ ile birlikte anılan Şems isimli zatın aslında kim olduğuna, neden Mevlânâ ile birlikte anıldığına değinecek ve olaya biraz da Şems tarafından bakacağız.

Dr. İsmail Kaygusuz'a göre Şemseddin Muhammed Tebrîzî, 12. yüzyılda yaşamış bir Bâtınî olup İsmailiyye mezhebine mensuptur. Ancak İsmailiyye mezhebine bağlılıktan ziyade Tezkire-i Devletşah’da, Şems’in bir İsmailî prensi olduğu kayıtlıdır. Esere göre Şemseddin Muhammed Tebrîzî, Celaleddin Nev-Müslüman’ın oğludur. Celaleddin Nev-Müslüman, yani Celaleddin III. Hasan , Alamut’ta 25. İsmailî imamıdır. İlginç diğer bir anekdot da şudur ki III. Hasan, kendisinden önceki şeyhlerin itikadı olan Şiî-İsmailî inancını reddederek Sünnî İslâm inancını benimsemiş, kendisine Abbâsî halifesi tarafından “Nev Müslüman yani Yeni Müslüman” lakabı verilmiştir. Devletşah tezkeresinde de “oğlunu gizlice öğrenim için Tebriz'e gönderen Celaleddin III. Hasan' ın, atalarının bütün sapkın (heretic) kitaplarını yakmış olduğunu” da belirtmiştir. Bu demektir ki, Celaleddin Hasan, Bâtınî inancı dışında oğlunun eğitimli olmasını ve kendisinin benimsediği Sünnî şeriatın gerektirdiği bilgileri kazanmasını istiyordu. Şems’in geleneksel din bilimlerinde çok iyi yetişmiş olduğu Devletşah tezkeresinde sıklıkla vurgulanmaktadır.

Farklı kaynaklarda Şems’in konumunu ele alan İsmail Kaygusuz’a göre:

15. yüzyılda yazılmış Hacı Bektaş Veli Velâyetnâmesi ve Ahi Evren Menâkıbnâmesi’ndeki Şems-i Tebrîzî'ye ilişkin bilgilerin çok büyük bölümünün Mevlevî kaynaklardan, değişikliklere uğratılarak alındığı görülmektedir. Yine “Anadolu Bilgeleri: Anadolu’yu Aydınlatan Düşünce ve Eylem Adamları” eserinde “Şemseddin’i Mevlâna’ya gönderen Hacı Bektaş'tır” varsayımı doğru olamaz denmektedir. Ayrıca Velâyetnâme’de belirtildiği üzere Şems-i Tebrîzî, Hacı Bektaş'ın üç yüz altmış halifesinden biri de değildir; tam tersine Hacı Bektaş Veli, kendisinden en az otuz yaş büyük ve İsmailî baş Dâî’si, yani bir Hucceet olan Şems-i Tebrîzî'ye bağlıdır, açıklamasını yapmaktadır.


Peki Mevlevî kaynaklarına bakarsak Şems hakkında neler öğrenebiliriz?

Prof. Dr. Abdülbaki Gölpınarlı'nın araştırmalarından da yararlanarak Şems’in Erzurum’da öğretmenlik yaptığını ama fazla tekke ve medreselere uğramadığını; nedenini soranlara da "Tartışmalara girişecek adam değilim ben. Her sözün zahiri anlamını versem, bu benim işim değil, yapmam. Kendi dilimce tartışmalara girişsem, yani hâl diliyle konuşsam, bâtınî yorumlara (tevil) girsem, anlamaz gülerler, kâfir derler" açıklamasını yapmaktadır.

Şems ve Mevlâna’nın İlk Buluşması: İran’ı yağmalayıp geçen Moğollar, Anadolu’ya kadar geldiklerinde Alamut İsmailîleriyle çeşitli anlaşmalar yaparak bazı bölgelere dokunmamışlardır. İsmail Kaygusuz’a göre bu dönemde de Şems, büyük davetçi olarak Anadolu’ya gitmiştir. Dolayısıyla bu sefer aracılığıyla Mevlânâ ile tanışmıştır. Yani Şems ve Mevlânâ’nın ilk buluşması mistik ve tasavvufî bir boyutta değil, Moğol-İsmailiyye siyaseti neticesinde gerçekleşmiştir.

Bazı araştırmacılar, Şemseddin Tebrîzî ile 1224-1226 yılları arasında Kuhistan eyaleti İsmailî valisi (muhtaşim'i) Şemseddin Muhammed (bin) Hasan-ı İhtiyar'ın aynı kişi olduğu düşüncesindedirler. Yukarıda da belirttiğimiz üzere Moğolların Anadolu’yu istilası sırasında Şems-i Tebrîzî'nin büyük davetçi olarak Kuhistan bölgesinde bulunması bu düşünceyi destekler niteliktedir. Başka bir pencereden baktığımızda ise, Yunus Emre ve Karacaoğlan gibi tarihte iki Şemseddin’in var olduğu ve söylencelerin birbirine karışmasıyla halk arasında ikisinin tek bir kişi yani Şemseddin Tebrîzî olarak anılması ihtimali de gayet olağandır.


Şems-i Tebrîzî'yi Kim Öldürdü:

Çeşitli kaynaklarda Mevlânâ ile yakınlıklarından rahatsız olan Mevlânâ'nın küçük oğlu tarafından öldürüldüğü, ya da Şems'le tanıştıktan sonra halktan uzak yaşamasından dolayı rahatsız olan Konya eşrafının öldürdüğü yazmaktadır. Dr. İsmail Kaygusuz ise bilinenin aksine Moğol hükümdarına yaranmak isteyen Anadolu Selçuklu veziri Bahaeddin tarafından öldürüldüğünü iddia etmektedir. Bu iddia neticesinde Şems’in ölümü, bir faili meçhul siyasi cinayet olarak anılmasında sakınca yoktur.

Şems hakkındaki bilgileri edindiğimiz kaynaklar sınırlıdır; bilgilerin bir kısmını Hacı Bektaş-ı Veli'nin Makâlât eserinden almaktayız. Ama ne yazık ki bu bilgiler de dönem dönem Şii görüşlerin ya da Mevlevî görüşlerin egemen olmasıyla kendilerince yorumlanmaktadır. Aynı hatayı günümüz araştırmacıları da yorumlamadan yapmaktadırlar. Bunun neticesinde Şems-i Tebrîzî hakkında yazılan bilgilere kesin gözüyle bakmamak lazımdır.