Sessizlik
Bazen bütün sesler kesilir, karanlık kaplar dört bir yanı.
Bir akışın içinde yaşarken fark etmeyiz ama hayat çok gürültülüdür aslında. O gürültü yaşaya yaşaya bize normal gelmeye başlamış, kulaklarımız alışmıştır. Ve o gürültü kendi dışında hiçbir şeyi duymamamıza izin vermez. Kendi sesin bile karışır gider o gürültüde, ne dediğini duymaz bazen kulakların. Dünya bu kadar gürültüyken evren de sağır edecek kadar sessiz ve zifiri karanlıktır. Belki de bu yüzdendir ki dünyanın gürültüsü en karanlık zamanımızda kesilir.
Hayat her zaman dümdüz akıp gitmez. Bazen en dibe düşer, en karanlığa çekiliriz. Böyle zamanlarda o kendi sesimizi bile duymadığım gürültüden esame yoktur. Sanki dışlanırsın akıştan. Acının, karanlığına, sessizliğine gömülürsün. Artık duyduğun tek şey kendi sesindir. Boşlukta eko yapması gibi tekrar tekrar duyarsın kurduğun cümleleri. O cümleler sarıp sarmamalar etrafını. Işığı keser, sesi susturur. Kendinden başka bir şey bırakmaz ortada, acından başka, karanlıktan başka... Ötesini göremezsin. Sanki bütün hayatın o karanlığa gömülmüştür. Sanki acı bütün hayatına sirayet edecektir. Bitti dersin alıştı gözlerim bir kere. Çıkamayacağım bu karanlıktan. Ama hiçbir acı esir edemez seni sonsuza kadar.
Karanlığı bir ışık, bir ses kırar. Bazen sevdiğini biri, bazen kendin, bazen de hayat. Karanlıktan çıkarır seni, tekrar cıvıldar kuşlar, yeniden akar bütün yaşam. Çünkü bir ömür boyunca direnemezsin hayata. Acıya tutunamazsın akıştan kaçmak için. Bir yerde sadece izi kalır, bazen bir parçası seninle gelir. Ama hiçbir acı aynı şidddetle bir ömür seninle kalmaz. Sesler kaybolmaz. Çünkü yaşamak demek, renkler demek, sesler demek. Ve hayat devam ettiği müddetçe de seninle devam eder. Ve yaşamak tam da budur, hayatın içinde yeniden ve yeniden sesleri bulabilmek.