Şifa Veren Eller: Göçün Beyaz Önlüklü Yüzleri

Sağlık çalışanlarının göçünü, onları kaybetmenin nedenlerini ve bu zor durum karşısında toplumun sorumluluğunu hep birlikte sorgulayalım.

Altı yıl… Tam altı yıl boyunca sabırla, azimle çalışıyorlar. İlk günlerinden itibaren gözlerinin içinde yanıp tutuşan öğrenme arzusu, zamanla mesleki ustalığa dönüşüyor. Yeri geliyor, bir kalbin kapakçığını değiştiriyorlar, yeri geliyor hayatınızdaki en mutlu anın görünmez kahramanı oluyorlar. Çocuğunuzun ilk çığlığına şahitlik eden, o narin bedeni kucağınıza teslim eden eller onların elleri. Bir düşün, ilk kez evladını kollarına aldığın o anı hatırla.

Ya da tam ölümün kıyısındayken seni o uçurumdan kurtaran kim? Böbreklerin iflas ettiğinde, nefesin kesildiğinde, bir daha hiç yürüyememekten korktuğunda, gözlerine perde indiğinde… Hep onlara koşmuyor musun?

Peki, karşılığında sen ne yapıyorsun? Hayatlarını insanlara adamış bu kahramanlara kurşun sıkıyor, onları darp ediyor, öldürüyorsun. Onların da bir annenin evladı, bir babanın gururu olduğunu unutuyorsun.

Sebep ne?

Sırf eşine, doktorun sağlık açısından artık zararlı bulduğu bir ilacı yazmadığı için mi?Senin istediğin saçma sapan tedaviyi uygun bulmadığı için mi? Nöbette saatlerce çalışıp yorgun düştüğünde, seninle yeterince ilgilenemediği için mi?

Sonra, bu zeki ve umut dolu gençler, istemeden de olsa memleketlerinden gitmek zorunda kalıyor. Başka bir ülkede yaşamanın kolay olduğunu mu sanıyorsun? Yeni bir dil, yeni bir kültür, bambaşka bir hayat… Bu zorlukları göze alarak, geride sevdiklerini bırakarak gidiyorlar.

Yerlerine yenilerini koyabiliyor musun? Elbette hayır. Hatta onların gitmesini bir ihanet olarak görüyorsun. Gitmelerinin asıl sebebinin sen olduğunu fark etmiyorsun. (Sokak röportajlarında sizin de gördüğünüze emin olduğum birkaç sahne var. Birisi çıkıp 'Artık doktor dövüyoruz,' diyerek övünüyor. Bir diğeri ise 'Gitsinler, ne olacak?' diye alay ediyor.)

Peki, gittiklerinde yerlerini kim dolduracak?

Amacımız bu gençleri kovmak mı, yoksa onları geri getirmek ve yenilerin gitmesini engellemek mi olmalı?

Eğer bu topraklarda hâlâ okuma yazma bilmeyen insanlar doktorları öldürmeye devam edecekse, evet, gitsinler. Eğer, bir doktor kadın bir hastayı tedavi etmek istediğinde yobaz bir koca tarafından dövülecekse, evet, gitsinler. Genç yaşlarında, önü açık bir gelecekleri varken, en azından kendilerini yaşatmak için gitsinler.

Gidenleri ihanetle suçlamak yerine, onların geri dönmeleri için çaba sarf edelim. Ancak, her şeye rağmen bu toprakları terk etmeyenleri, memleket için azmini kaybetmeyenleri de unutmamalıyız. Onlara en azından minnet duyalım. Sebebi ne olursa olsun, kalanlar bu ülkenin kutup yıldızlarıdır.

Mehmet Akif'in de dediği gibi:

“Sahipsiz kalan vatanın batması haktır;

Sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır.”