Sinemalardaki Seyircisizliğin Tek Sebebi Fiyatlar mı?

Türkiye'de sinema sektörünün 2019'da başlayan ve günümüzde de devam eden çöküşü

Bu yazıda Türk sinemasında son yıllarda gerçekleşen değişime ve sinema salonlarına olan etkilerine değinmek istiyorum.

Türkiye’de sinema seyircileri olarak bizler izleyeceğimiz filmleri seçerken Nuri Bilge Ceylan, Mahsun Kırmızıgül gibi birkaç istisnai örnek dışında yönetmenin veya senaristin kim olduğunu pek umursamaz, çoğunlukla başrol oyuncularını dikkate alırız. Sinemada gösterime giren ve çokça izleyici çeken filmlere de baktığımız zaman bu filmler ya benzer senaryolara sahip ve çoğunluğu geçmişte geçen dram filmleri ya da Cem Yılmaz, Şahan Gökbakar gibi sayısı bir elin parmağını geçmeyen kişilerin yer aldığı filmlerdir. Ne var ki bu kişilerden biri olan ve Türk sinemasına özellikle 2010’lu yıllara kadar büyük katkıları olduğunu düşündüğüm Yılmaz Erdoğan 1 Şubat 2019 vizyon tarihli Organize İşler Sazan Sarmalı filmini henüz vizyonda olduğu sırada Netflix’te yayınlanmasını sağladı. Bu durum o dönem benim gibi filmi sinemada izlemek için para veren izleyicileri oldukça üzmüş olmasıyla birlikte bana göre Türkiye’deki sinemaların içinde bulunduğumuz günlerdeki seyirciden yoksun, hazin halinin oluşumunun da başlangıcını teşkil ediyor.

2016 yılında dünya devi Netflix’in Türkiye’ye girmesi ve bu hamlenin ardından Türkiye’de Blutv vb. dijital platformların açılmasıyla birlikte bu platformların başka hiçbir yerde izleyiciye ulaşımı mümkün olmayan orijinal dizileri de birbirinin peşi sıra gelmeye başladılar. Bu noktada Netflix 2018’in son ayında ilk Türk orijinal dizisi Hakan Muhafız’ı yayınlamaya başladı. Bu süreç ile eş zamanlı olarak yukarıda bahsettiğim Yılmaz Erdoğan’ın hamlesiyle birlikte Cem Yılmaz ve Şahan Gökbakar’da zaman içerisinde sinema filmi yapmaktan vazgeçip, dijital platformlara özel projelerde yer almayı tercih ettiler. Bu isimlerin Türkiye’de sinemaya rakipleriyle kıyaslandığında seyirci çekmede olan üstünlükleri göz önüne alındığında elbette Türk sineması büyük bir yara alacaktı ve sinema salonlarının izleyicileri sayıları dramatik bir biçimde düşüşe geçecekti. 

Pandeminin getirdiği büyük değişim

Tüm bunların yanı sıra 2020 yılının Mart ayından itibaren tüm dünyayı etkisi altına alan pandemi de beraberinde getirdiği sokağa çıkma yasağı ile birlikte hem sinemaların çalışmasını engelledi, hem de o dönemden başlayarak seyircilerin dijital platformlara yönelimlerinin hız kazanmasına yol açtı. O dönemde ağızlardan düşmeyen “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” sözüne uygun bir biçimde izleme alışkanlıklarımızın değişimiyle sektörde hiçbir şey gerçektende eskisi gibi olmadı. Bu tarihten sonra birazda fiyatların etkisiyle çok popüler ya da başarılı filmler dışında insanlar sadece yerli filmler için değil, yabancı filmleri için de sinema salonlarını doldurmamaya başladılar. Sinema salonlarındaki hoparlör, projeksiyon cihazı vb. sistemlerdeki kalite düşüklüğüyle de birlikte insanlar filmlerin dijital platformlara düşmesini beklemeye başladılar. Bu süreçte ülkemiz sinemasında bir tek “Bergen” filmi ciddi miktarda gişe başarısı gösterebildi. Günümüzde ise Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan gibi isimler film çekmeleri durumunda artık kendileri için bile seyircilerin sinema salonlarını doldurmayacaklarının farkına varmış olacaklar ki daha öncesinde hiç yapmadıkları bir şeyi yaptılar. Dizilerde rol aldılar.

2021 yılından bu yana düzenli olarak yılda 3 defa sinemada film izleyen birisiyim ve bu filmler yabancı olmalarına rağmen çoğunlukla tek film parasına salon kapatarak tarihi bir “başarıya” imza atmış oluyorum. Geri kalanlarında da benim dışımda maksimum 4-5 kişi ile birlikte film izliyoruz. Vizyona giren çoğu film ise sadece girdiğiyle kalıyor. Bir gün gelirde Türkiye’deki sinema salonlarının kaliteleri en azından teknik anlamda artış gösterebilirse ve yerli sinemada gerçekten kaliteli filmler çekilebilirse, seyirci de tekrar salonları doldurmaya başlayacaktır.