Sınıfsal Farklılıkların İkili İlişkilerdeki Etkisi:Aşk ve Gurur
İngiliz edebiyatının en önemli eserlerinden olan Gurur ve Önyargı'nın filmini özellikle senaryosu ve sinematografisi açısından inceliyorum.
Gurur ve önyargı (Aşk ve Gurur) gerek edebiyat dünyasında gerekse sinema dünyasında ilişkilere ve toplumsal yapıya olan önemli vurguları ile öne çıkmış bir eserdir. Jane Austen'in 1813'te yayımlanmış ikinci romanıdır. İki farklı sinema filmi ve 5 farklı yılda yapılmış dizileri vardır. 1940 yılında ise Gurur ve Ön yargı ismiyle ilk filmi yapılmıştır. 2005 yılında ise Aşk ve Gurur ismiyle ikinci filmi yapılmıştır. Bu yazıda 2. filmi olan Aşk ve Gurur eserini ele alacağım.Yönetmeni Joe Wright olan filmin oyuncu kadrosunda Keira Knightley, Matthew Macfadyen, Brenda Blethyn, Donald Sutherland, Tom Hollander, Rosamund Pike, Jena Malone, Judi Dench yer almıştır. Keira Knightley bu filmdeki performansı ile Oscar ve Altın Küre'ye aday gösterilmiştir. Senarist koltuğunda ise Deborah Moggach oturuyor.
Aşk ve Gurur ne anlatıyor?
Hikâye 18. yy. İngiltere’sinde geçmekte. Bennet ailesi, İngiltere kırsalında kendi çiftliklerini işleten orta sınıfa mensup bir ailedir. Dönemin yasaları gereği erkek çocuğu olmayan Bay Bennet ölünce, mirası Bay Bennet’in kuzeni Bay Collins’e geçecektir. Kızlarının geleceği konusunda endişeli olan Bay ve Bayan Bennet, kızlarını evlendirmek istemektedir. Telaşlı arayışları sürerken zengin Charles Bingley Bennet’ların yakınındaki büyük bir malikâneye taşınmıştır. Orta sınıfın sosyetesiyle tanışmak için kardeşi Caroline ve en yakın arkadaşı, “Derbyshire’ın yarısının sahibi” olan Fitzwilliam Darcy’yle beraber bir balo düzenler. Elizabeth, Mr. Darcy’ye dans teklifinde bulunur fakat reddedilir ve hatta aşağılayıcı bir tutumla karşılaşır. Bir vakit sonra bu ikilinin birbiri ile karşılaşmaları ve tutumları sıfatlardan soyunmuş bir aşkın temellerini oluşturacaktır.
Film, sınıfsal farklılıkları ve dönemin toplumsal normlarını işlese de eleştiri noktasında belirgin bir çekingenlik de sergiliyor. Dönemin sosyal sınıf ve ayrımcılık konusunu belirgin bir şekilde kullanan yönetmen gerek kullanılan sahneler gerek mimikler ile bunu oldukça iyi yansıtmıştır.Biraz karakterlere bakacak olursak şunları söyleyebilirim: Filmin ana karakteri Elizabeth Bennet, güçlü ve bağımsız bir kadındır. Ailesinin maddi durumu iyi olmasına rağmen, sosyal sınıfı pek yüksek değildir. Elizabeth, erkeklerle eşit durumda olduğunu düşünen bir karakterdir ve kendisine uygun bir eş bulmak konusunda oldukça seçicidir. Nazik, alımlı, sık sık kitap okuyan ve kültür seviyesi yüksek bir karakterdir. İyi niyetli ama bir yandan da gururludur. İkinci ana karakterimiz Darcy ise,Elizabeth'le tamamen zıt yapıdadır; oldukça ciddi, gururlu ve kibirli olan bir gençtir. Özellikle diyaloglar esnasında bunu çok açık şekilde görüyoruz.Elizabeth’in kız kardeşi Lydia Bennet’in hikâyesinde ise toplumsal statü çatışmasının içselleştirilmiş hâli ile evliliğin olumsuz yönleri vurgulanmış olur. Bu, izleyiciye evliliğin sadece romantik bir birleşim olmadığını, aynı zamanda toplumsal normlar ve bireyler arası dinamiklerle de şekillendiğini gösterir.
Sınıf ayrımı, nedir? Filmdeki etkileri nelerdir?
Sınıf ayrımı, diğer adlarıyla sınıfçılık ya da sosyal sınıf ayrımcılığı, sosyal sınıf temelinde bir önyargı veya ayrımcılıktır.Sınıfçılık 18. yüzyılda uygulanmaya başlanmıştır.Önce İngiltere'de sonra 19.yy'da Avrupa'nın diğer ülkelerinde uygulamaya geçmiştir. Toplumsal sınıflarda olduğu gibi, insanlar arasındaki sosyal statüdeki fark, birbirlerine karşı nasıl davrandıklarını ve birbirlerine karşı gösterdiği önyargıları belirler. Yüksek statüdeki insanlar genellikle düşük statüdeki kişilerle karışmazlar. Filmde Bay Darcy'nin özellikle en başlarda Elizabeth'e bu kadar uzak ve soğuk davranması da bundandır.Çünkü o, sınıf farkını oldukça önemsiyordur. Sanayi Devrimi sonrası oluşan yeni toplum yapısıyla beraber, üretim ilişkilerinin şekillendirdiği sınıf kavramı ortaya çıkmaya başlamıştır. Sınıf kavramının ayrıca, bir sınıf sisteminin ya da sosyal tabakalaşma olgusunun içinde belirli bir konum anlamına geldiği de görülmektedir. Özgün yapıtın tamamına bakıldığında da genellikle soylu ve varlıklı aile bireylerinin alt sınıftaki kişileri küçümsediği, onlarla alay ettiği görülmektedir. Aynı zamanda bu kişiler, alt tabaka tarafından kibirli, gururlu olarak görülmektedir. Filmdeki bazı diyaloglarda bu oldukça iyi anlatılmıştır. Elizabeth tarafında daha çok kibre ve önyargıya karşı eleştirel diyaloglar görürken Darcy tarafında ise bu kibrini kabul etmediğine dair diyaloglar görüyoruz.
Filmin sinematografisi hakkında
Filmdeki sinematografi ve dönem atmosferi de öne çıkan bir diğer detay. Joe Wright’ın yönetmenlik becerisi, izleyiciyi 19. yüzyılın İngiltere’sine götürür. Bu detaylar, filmi sadece bir aşk hikâyesi değil, aynı zamanda tarihsel bir film yapmıştır. Joe Wright kamera hareketleriyle, uzun plan çekimleriyle filmin cazibesini arttırmış. Zaman, mekân geçişleri, bazı olayların sözle değil görüntü ile anlatılması filmin etkisini arttırmıştır. Son sahnelere doğru Elizabeth’in artık bu sevgiden yana ümidinin tükendiği gerçeğini loş ışıklar, uzun kamera açıları ve diyalogsuz sahnelerden hissedebiliyoruz. Bazen durağan sahneler, boş bakışlar ve kısa diyaloglar filmden kopma hissini veriyor gibi oluyor ancak yönetmen akışı o kadar güzel kullanmış ki filmi kopmadan izliyorsunuz. Işık, mekan kostüm ve mimikler sizi fazlasıyla filmin içinde tutuyor.
Sınıf ayrımı aşka engel midir?
Aslında film ön planda 2 şeye değiniyor dedik. Sınıf ayrımı ve ilişkilerdeki gururun, kibrin yıpratıcılığı. İkisi birbiriyle o kadar bağlantılı ki filmin içinde bile bu bağlantıyı hissediyorsunuz. Neden bağlantılı çünkü özellikle Darcy tarafında bu kibrin ve önyargının en büyük sebebi Elizabeth’ten daha üst sınıfta olmasıdır. Aynı şekilde Elizabeth de Darcy’i üst sınıftan görüp onun zaten her şekilde kibirli olduğu düşüncesiyle ona oldukça sert bakmaktadır. Önyargıda bulunmak oldukça kolaydır. Tıpkı kibirli olmak gibi. Bir ilişkide kibir, gurur varsa orada aşktan söz edebilir miyiz? Bu bir aşk mıdır, yoksa hırs mıdır? Bu bir hırssa gerçekten seviyor muyuzdur? Gurur yüzünden bir ilişkiye başlamamak, adım atmamak veya sürdürmekte zorlanmak gerçekten sağlıklı mıdır? İşte tüm bunlar filmi izlerken veya romanı okurken kafanızda dönüp duran sorulardır. Bir de gelelim ki sınıfsal farklılığın bu kibre yol açmasına. Bu her şeyi daha da çıkmaza sokmaktadır.18.yy sonlarında uygulamaya geçmiş bir sistem olsa da toplumun her kesiminde, zamanın her yerinde buna rastlanılıyor. Din, dil, ırk, görünüş, giyiniş… Hepsi birer sınıfsal ayrımcılık için mükemmel unsurlar. Bugün hala olduğunu kesin ve kesinkes söyleyebiliriz. Elbette 18.-19.yy’da olan etki bugün geçerli değil. Yıllar içinde bu ayrımlarda yumuşama, sınıfsal farklılıkta geniş bakış açısı devreye girmiştir. O yıllar içinse Elizabeth ve Darcy arasındaki o güçlü aşkı bile zorlamış olan bu kavram her şeye rağmen aşkın gücü karşısında yenilmiştir. Aşk böylesine kudretli midir?