Sınır
Kendi "sınırını" korumak
Tıpkı ülkeleri koruyan sınırlar gibi insanları da koruyan sınırlar vardı. Ve bu sınırlar sadece fiziksel olarak değildir. Öyle ki insan koyduğu sınırlarla psikolojisini, dengesini, kişiliğini korur. Zamanınız, hayatınız, istekleriniz, maddiyatınız size aittir. Ve eğer siz bu aidiyete sınırlar çekmediğiniz zaman kimsenin size saygı duymasını beklememelisin. Çünkü bu sınırlar sadece sizi korumakla birlikte aynı zamanda size saygı duyulmasını da sağlar. Buluşmalarda sürekli müsait olan birine göre yapılmaz planlar veya "fark etmez"i dilinden düşürmeyen birinin istekleri de umursanmaz. Ya da sürekli kendini feda eden birinin yaptıkları da önemsenmez. Yani siz kendi sınırını korumadıkça insanlar sürekli sizden hak talep ederler. Ve size sizden bir şey kalmayana dek yaparlar bunu. Ve bir süre sonra artık minnet de biter. Artık hayatın sahibi gibi davranırlar.
Oysa bugün belki bir çoğun "bencil" diye nitelendirdiği, kendi sınırını koruyan, kendi hayatını ve maddiyatını planlayan o kişiler; saygı duyan insanlar olur. Plan yaparken müsaitlik durumları, istekleri, öncelikleri gözetilir. Ya da bir şey istenecekse onlardan "rica" edilir. Öyle ya artık senin de fedakarlığının da bir önemi yoktur artık. Sen artık hep "uyan" konumundasındır. Ve öyle ki diğerlerinin binbir nazı çekilse de senin en küçük farklılığın batar. İşte tam olarak bu kadar da ikiyüzlüdür insanlar. Çıkıntılık yapana değer verilir, "uysal" olana basılır geçilir. İşte tam olarak bu yüzden de insan değeri başkalarınında aramamalıdır. Sırf sevilmek için kendini hiçe saymamalıdır. İnsan önce kendini sevmelidir, hayatına, kendisine, isteklerine kendisi değer vermelidir ki başkaları da onu görsün.
Değer dediğimiz şey terazinin iki ucu gibidir aslında. Siz ağırlığınızı koymazsanız kefenin de diğer ucu hep boş kalacaktır.