Sistemin Çarkında Kendi Yerini Bulmak

Dişlideki bir çark olmak.


Bir makinenin dişli çarkları birlikte dönerek o makineyi çalıştırırlar. Küçük ve büyük çarklar birlikte dönerek devinim kazanır, var olan sistemi devam ettirirler. Çarklardan biri - küçük ya da büyük fark etmeksizin- eğer ki bozulursa bütün çarklar bozulur ve sistem devam etmez. Makinenin çalışması için o çarkların hep birlikte bir çalışma içinde olması gerekir ki bu da sistemi devam ettirsin.

Yaşam boyunca hayatla hep bir sınavımız vardır. Okul, iş, emeklilik... Hayatımızda sadece bebeklik döneminde bu sınavlardan, koşuşturmadan, dertlerden uzak olduğumuz yer olduğunu söyleyebiliriz. Onun dışındaki dönemde bireysel olarak var olan sistemin içine gireriz. Önce küçük gruplardan başlar, daha sonra da daha büyük gruplarda sistemin bir parçası oluruz. Biz kazandıkça sistem kazanır. Küçük sistemler birleşerek daha büyük sistemlere hizmet ederler. Tıpkı bir dişlinin çarkları gibi. Senin dönmen gerekir ki yanındaki dönsün, onun dönmesi bir diğerini ve diğerleri etkileyerek devam eder ve en sonunda bu çark döner ve makine çalışır.

Tarih boyunca insanları var olan sisteme dahil olmaları ve sistemi kontrol altında tutmak için yeni nedenler verirler. Bu nedenler zamana göre önem sırası da değiştirir. Günümüze baktığımızda insanların iyi bir iş ve kariyer, geçim sıkıntısı gibi birçok nedenle yıllarını verdiğini sonrasında da emeklilik, çoluğa çocuğa bir şey kalsın diye uğraştığını görürüz. Onlar bugün var olan sistemlere bu şekilde dahil olur ve devinimi sağlarlar. Tabi bu çarklar da artık birbirine bağlı olarak çalıştığından hareket alanı daha kısıtlı ve bağlıdır. Artık çocukluktaki gibi kafana eseni yapamazsın. Sorumluluk ve hükümlülüklerin vardır.

Eski zamanlara bakacak olursak da bu sefer din ön plana çıkar. Özellikle de kitabı olan 4 kutsal din dışında insanların oluşturduğu inançlarda bu sistemlerin kontrol altına alınmasına yönelik yazılmış inanışlar, temellendirmeler bulunur. Mesela Kast sistemi dediğimiz şey. Önce insanları gruplandırır. Paryalar, Sudralar, Vaisyalar, Ksatriyalar, Brahmanlar. Bu sınıflandırma insanlara hem kendi yerini belirlemesi ve hem de kendinden alt ve üsttekilerini  belirler. Onlara kurallar verirler ve bir kalıba koyarlar. İnsanlar hem kendinden altındakini görerek tatmin olurlar hem de üstündekilere saygı duyarlar. Tabii bu kast sisteminin devam etmesi ve isyan çıkmaması için onlara sağlam bir sebep vermek gerekir. Jean François Lyotard'ın da dediği gibi ''Bir insana yapılabilecek en büyük kötülük onu bir ümidin içine hapsetmektir.'' Bu noktada da reenkarnasyon devreye girer. Öyle ki sen ister en alt tabaka ol ister en üst, eğer iyi bir hayat yaşarsan bir üst tabakaya geçersin eğer ki kötü bir insansan bir sonraki hayatında daha da alt tabakaya düşersin. İşte insanlara verilen bir ümitle çarkın devam etmesi. İnsanlar sorgulamak yerine iyi olmaya, kurallara uymaya hedefli... Kimse neden ben alt tabakadayım demiyor, işinin görevinin gerekliliklerini getirerek bir sonraki hayatından daha iyi bir yere gelmeyi planlıyor.

Makinenin çalışması için içindeki sistemlerin devam etmesi gerekir, sistemlerin çalışması için de içindeki çarkların çalışması gerekir. Ve tabi senin konumun da burada önemli eğer küçük bir sistemin küçük çarkı isen her zaman yerine yenisini koymak kolaydır ama eğer büyük sistemin büyük çarklarından biriysen onun yerini doldurmak her zaman daha zor olacaktır. Ancak büyük ya da küçük, her çark bir şekilde bu sistemin işleyişine katkıda bulunur. İnsan, bu çarkların dönmesini sağlayan en önemli unsurdur. Yani bu noktada önemli olan kısım senin kendini bu sistemde nerede konumlandırdığın. Vazgeçilmeyecek kadar önemli bi yerde misin yoksa ilk sorunda yedeğin kenarda mı?