Son Ok: Aşk!

Son yazımda aşk'ı ele alıyorum. Eğer yeni aşıksan seni mutlaka beklerim :)

Onca eserin baş konusu olmuş, dramların baş teması bu kavramı ele almadan Typelish’teki hikayemi tamamlayamazdım. Buradaki son yazımda biraz aşktan bahsetmek istiyorum. Kohen’in de dediği gibi toplum tarafından kabul görmüş tek delilik türü. Doğru ve gözlemlenebilir bir gerçeklik bence bu alıntı. Yeterince gözünü karartmadıysan ve göze almadıysan bu aşk mıdır?

İllaki vardır aşkın halleri ve çeşitleri orası öyle ama çok itici bir güç ve kuvvet olduğu da yadsınamaz bir gerçek bence. Mesela kendimden yola çıkarak diyebilirim ki tüm dönüm noktalarım ve büyük değişimlerim aşkla olmuştur. En azından en başta ana sebep bu olmuştur. Ama karşımdakini etkilemek için, ama aşktan dolayı. Ya da aşkın kaçınılmaz son durağı olan hayal kırıklıkları beni hep başka bir şey yapmaya itmiştir. Öyle ki, sonrasında hayat devam etmiş ve ben hep bu değişen hayatımdan fazlasıyla memnun olmuş ve iyi ki demişimdir. İlk başta beni zorlasa da her zaman sonunda limitlerimi aşmama yardımcı olan bir itici kuvvete dönüşmüştür. Ve her defasında, artık kimseye âşık olamayacağım desem de hep yeni bir aşk beni bulmuştur hem de hiç beklemediğim yerlerde ve zamanlarda. Aslında bir o kadar da bencil ve bireysel bir duygu aşk, karşımızdakini zerre ilgilendirmiyor ya da karşımızdaki bile şaşırıyor bazen benim neyime bu kadar tutuldu acaba diye ama sendeki o, tarifsiz ve kusursuz fazlasıyla. O yüzden zaman alan ilişkilerde şiddetli tartışmalar başlıyor çünkü aşk bitiyor ve gözdeki perde kalkıyor, tabii yerini daha güvenli ve önemli duygu olan sevgiye bırakıyor diyenleriniz de olabilir ama bu yazının konusu aşk. 


Gözdeki perdenin kalkmasıyla aşıkta bir hayal kırıklığı kaçınılmaz oluyor çünkü yerlere göklere sığdıramadığı kusursuz sevgili sıradan, bazen kötü huyları ve kompleksleri de olabilen normal bir insana dönüşüyor, hatta dönüşmüyor aslında hep de öyleydi muhtemelen. Aşkın ilk 6 ayı diye şarkı bile var. Yani özetle geçici bir his ve yerini boşluğun alması da an meselesi çünkü olağandışı bir durum her zaman devam etmesi mümkün değil. Öte yandan da biyolojik bir illüzyon. Aşk olmasa hangi kadın acılar içinde başka birinin çocuğunu doğurmak istesin ki? Neslimiz tükenirdi ve hiçbir kadın bu acılara katlanmazdı. O yüzden hormonlarımız bu görevi layıkıyla yerine getirdi ve insanoğlu âşık oldu. Ve ben yine âşık oldum ve hep onunla zaman geçirmek istediğimi ve onun kokusunun acılarımı dindirdiğini geç olmadan anladım en büyük korkumsa onu kaybetmek oldu tabii ki ve diğer aşıklar gibi belki o olmadan yaşamayı geç onsuz kendimi bile tek başıma hayal edemez oldum. Sabahları onunla uyanmak ve bebeğimmiş gibi ona sarılmak günün en güzel saatleri oldu. Sonunu bu kadar romantik bitirmeyi beklemiyordum ama it’s what it is diyorum ve bu platformdaki son yazımı da sevgilim Hazar’a ithaf ediyorum.