Son Zamanlarda Çıkan En İyi Spin-off
"Feo, fuerte y formal"
Oyun dünyasının en kült serilerinden biri olan Fallout’un Amazon Prime’da yayınlanan yeni spin- off dizisi izleyenler tarafından büyük ilgi topladı. Üç ana karakterden oluşan dizide hayatı boyunca sığınakta yaşamış ve dış dünyaya hiç çıkmamış olan Lucy, The Brotherhood himayesi altında yaşayan ve kendine bir amaç arayan Maximus ve son olarak da nükleer patlamalar öncesi dünyada yaşamış olan ve radyasyon sonucunda bir hortlağa dönüşen Cooper’ın amaçları doğrultusunda ve kaderin cilvesiyle birbirleriyle olan kesişimini ele alan aksiyonu bol, izleyicide merak uyandıran, yer yer mizahi öğelere yer verilmiş eğlenceli bir yapım ortaya çıkmış.
Lucy, doğup büyüdüğü sığınak olan 33 numaralı sığınakta evlilik hazırlıklarına başlamışken, komşuları 32 numaralı sığınağı ele geçiren yağmacıların kurmuş olduğu pusuya düşerek can vermiştir. Ve düğün günü geldiğinde yağmacılar 32 numaralı sığınak sakinleriymiş gibi davranarak 33 numaralı sığınağa sızmıştır. Yağmacıların deşifre olmasından sonra çıkan kaosta birçok sığınak sakini hayatını kaybetmiş ve Lucy’nin babası aynı zamanda da 33. sığınağın yöneticisi olan Hank Maclean yağmacılar tarafından kaçırılmıştır. Ve bunun üzerine Lucy, sığınaktan erkek kardeşi Norm ve kendisinden hoşlanan dostu Chet’in de yardımlarıyla kaçıp babasını bulmak üzere dış dünyaya yani evrendeki ismiyle Wasteland’e çıkmıştır. Lucy babasını ararken dış dünyanın mekaniklerini, radyasyon sonucu mutasyona uğramış canlıları ve daha önce hiç görmediği birçok şeyi öğrenmiş ve şahit olmuştur.
Maximus ise çocukluğunun bir kısmını Shady Sands adlı yeryüzündeki bir kasabada geçirmiştir. Nükleer savaş sonrasında yaşanılabilir olan bu mucize kent bir gün büyük patlamalar sonucunda yok olmuştur. Ve The Brotherhood’un şövalyeleleri tarafından şehirdeki insanlar kurtarılmıştır. O insanlardan biri de Maximus’tur. Maximus hiçliğin ortasında küçük bir buzdolabından çıkıp ve yok olmuş şehrinin harabelerinden ona doğru uzanan yardım eli uzatan şövalyeyi görüp kendisini kurtaran şövalye gibi biri olmak istemiştir. Ancak kendi bölüğündeki diğer askerler tarafından yalnızca çaylak olduğu için sıkça dövülen Maximus çocukluk hayallerinden uzak sıkıcı bir asker hayatı yaşamaktaydı. Bir gün yeni silahtar adaylarının aranmasıyla işler onun için değişti. O hayalini kurduğu şövalyelerin sağ kolu olma görevi gibi bir şeydi bu silahtarlık görevi. Grubundaki tek arkadaşının bu göreve kabul edilmesi sonucu hayal kırıklığına uğrayan Maximus arkadaşının sakatlanmasına yönelik bir sabatoj sonucunda görevi bir şekilde almıştır. Hem heyecan hem de dehşet içinde olan Maximus şövalyesi Titus’un emrine girmiştir. Ancak aynı gün içinde Titus’un cesur bir şövalye değil korkak bir adam olduğunu anlayan Maximus, kendisini yem olarak kullanan Titus’a mutasyonlu bir canlı tarafından saldırılırken yardımcı olmayıp zırhı kendisine almıştır. Şimdilerdeyse Wasteland’de gezerek insanlara yardımcı olmanın fırsatlarını kollamaktadır.
Cooper ise hikayenin belki de en kilit ismi olabilir çünkü hem nükleer savaş öncesi hem de sonrasında gördüğümüz tek ana karakter kendisi… Nükleer savaş sonrası bir hortlağa dönüşmüş olan Coop, bir gün birkaç haydutun onu mezarından çıkarmasıyla uyanır. Ve Wasteland’de dolaşmaya başlar. Hikayenin sonlarında doğru yeni yeni amacını anladığımız Coop hakkında çok fazla bilgi verip spoiler vermek istemem ancak genel hatlarıyla nükleer savaştan önce Alaska’yı komünistlerden koruyup askerlik yapmış olan Coop sonrasında Hollywood’un en başarılı oyuncularından biri olmuştur. Savaş sonrasında ise ailesinden nasıl ayrı düştüğünü bilmediğimiz Coop’un bir hortlağa dönüşmüş vaziyette ailesini arama serüvenine tanık oluyoruz.
Fallout serisi hem oyuncuların hem de oyuna yabancı ancak dizi izlemeyi seven izleyicilerin seveceği ilgi çekici bir konusu olan distopik bir evrende geçen başarılı bir hikaye örneği olmuş bence. Özellikle 8 bölümlük bu projede ana karakterlere dağıtılan sürenin ölçüsü sayesinde hiç sıkmayan ve bazen “ya ben bu bölümde mi kalmıştım en son?” dedirten, merak uyandıran yapısıyla kesinlikle izlemeye değer güzel bir yapım.