Sosyal Medya: Özgürlük Mü Tutsaklık Mı?

Sosyal medya bir özgürlük mü yoksa bir tutsaklık mıdır? Sosyal medya ile olan ilişkimiz nasıldır? Sosyal ağlar günümüzde nasıldır?

Geçtiğimiz günlerde dünyada ve ülkemizde yaygın olarak kullanılan sosyal medya platformu Instagram'a ülkemiz özelinde erişim kısıtlandı. 2024 yılı itibariyle 58 milyon Instagram kullanıcısının olduğu Türkiye, bu sayıyla Endonezya'nın ardından dünyada en çok Instagram kullanıcısına sahip 5. ülke konumunda bulunuyor (World Population Review, 2024). Sadece bu sayılara bakıldığında bile Instagram'ın ülkemiz kullanıcıları bakımından ne kadar büyük bir öneme sahip olduğu anlaşılıyor. Nitekim erişim kısıtlamasının başlamasıyla Instagram konusu ülkenin ana gündem maddesi oluverdi.

Sosyal medya, ve özellikle Instagram, artık yaşamımızın öyle bir vazgeçilmezi haline geldi ki, bu platforma giriş yapmadan bir saat bile geçirmek bizlere çekilmez geliyor. Öyle ki, pek de aktif bir kullanıcısı olmadığım halde ben bile telefonumun dokumatiğiyle sayfaları rastgele geçerken yasağın olduğunu unutup istemsizce telefonumdaki Instagram uygulamasının ikonuna tıklıyorum, ancak sayfa ve akış yenilenmediği için uykudan uyanıp yasağı hatırlıyorum. Bazılarımız için durum daha da vahim, zira birçok kullanıcı Instagram'ı sosyalleşmek veya haber almak amacının dışında bu platformu ticari amaçlarla da kullanıyor. Ve bu yasak nedeniyle 1,9 milyar liralık e-ticaret hacminin olumsuz yönde etkileneceği ifade ediliyor (NTVPara, 2024). Sonuçta sosyal medya kullanıcıları bu durumdan olumsuz etkilendiler ve bu engeli aşabilmek için güvenlikleri pahasına çeşitli yollar denediler. Örneğin birçok kişi Sanal Özel Ağ kullanarak Instagram'a erişim sağlamayı denedi. Nitekim Google metriklerine (Google Trends, 2024) bakıldığında da Sanal Özel Ağ anahtar kelimesiyle yapılan aramalarda önemli bir artışın olduğu görülmektedir. Ancak bu yöntemin çeşitli güvenlik açıklarına neden olabildiği, dolayısıyla bunu tercih eden kullanıcıların siber saldırılara karşı korumasız duruma geldikleri belirtilmektedir (Oksijen, 2024).


Tüm bu durum ve verilerin ışığında, artık her birimizin sosyal medyaya bir şekilde "bağlı" olduğunu söyleyebiliriz. Sosyal medyayı kullan(a)madığımızda kendimizi dışlanmış hissetmenin yanı sıra, anlık gelişmeleri kaçırdığımız için de bir çeşit korkuya kapılıyoruz. Örneğin, özellikle sosyal medyada gündeme gelen heyecanlı olayları kaçırmaya ilişkin endişeye karşılık gelen Gelişmeleri Kaçırma Korkusu (Cambridge, t.y.) birçok bilimsel araştırmaya konu olmuştur. Artık sosyal ağlara dahil olmuş her birey kendisini bu ortamdan ayırmakta güçlük çekmektedir. İnsanlar adeta bir bataklığa saplanmış haldedirler. Ancak hem kendimden hem de çevremden gördüğüm kadarıyla bu bataklığa saplanmaktan haz duymaktayız. "Bataklık" metaforuyla genellikle kişinin eylemini kısıtlayan bir tür "engellenme" halinin yanı sıra, o kişinin giderek daha kötü bir duruma sürüklendiği anlatılır. Psikolojik esenliğimizin vazgeçilmezlerinden olan "öz-yeterlik" ve "kontrol hissi" gibi yapılar,  engellendiğimiz (ya da öyle hissettiğimiz) durumlarda oldukça kritik bir öneme sahiptirler. Eğer bu iki yapı bakımından pek de iyi bir seviyede değilsek sağlıklı kararlar veremeyiz ve etkin bir yaşamdan uzak kalırız. Özetle, bataklığa saplanmadan yolumuza devam etmeli veya saplanırsak da bundan bir şekilde kurtulmayı başarmalıyız.


Gelin görün ki bu bataklıktan çıkmak pek de kolay değildir. Artık tüm dünya, yani insanlar, kurumlar ve toplumlar, son tahlilde birbirlerine görünmez bağlarla bağlıdırlar. Belki herkesin birbirine bağlı olduğu bu evrene bilerek dahil olduk, ancak artık buradan da çıkmak da pek mümkün görünmüyor. O zaman neden kendimizi alabildiğine özgür, etkin ve yetkin hissediyoruz? Kim bilir, belki bizleri sıkıca birbirimize bağlayan bu bağlar, aslında bizlere pranga vuran "zincirlerden" farksızdırlar.



Aslında bu sanal dünyaya giren her birimiz farklı ölçülerde birer tutsak durumundayız. Esir tutulduğumuz yer de hapishaneleri andırıyor. Ancak bu hapishaneler, özellikle de içinde bulunduğumuz dönemde, bizlerin bildiği mat renkli yüksek duvarlarla çevrili, son derece disiplinli ve planlı ve "dışarıdaki" yaşamdan soyutlanmış hapishanelere pek benzemiyor. Aksine bu dönemin hapishanesi, oldukça renkli ve eğlenceli olmanın yanı sıra, büyük oranda düzenden yoksun, rastgele ve de yaşamın içindendir. Burada adeta bir karnaval havası vardır. Burası bir gösteri mekanıdır. Ne kadar güzel değil mi? O halde neden ben buraya hapishane demeye devam ediyorum? Çünkü bu hapishanenin, az önce bahsettiğim elektrik akımı ve keskin jiletlerle tahkim edilmiş yüksek duvarlarla çevrili, yüksek güvenlikli "donuk", "izole" ve "disiplinli" hapishane ile arasında ortak bir nokta vardır: Gözetim 


İlkinde, gözetleme yalnızca iktidara mahsus bir ayrıcalıktır. Bu ilk hapishane türüne "panoptikon" denir. Burada "pan-" Grekçe'de "tüm" anlamına gelirken, "optikon" ise gözetleme anlamına gelmektedir (Sabahçı, 2023). Bu nedenle söz konusu kavram "bütünü gözetlemek" anlamındadır (Özdel, 2012). Panoptikon, esasında İngiliz hukukçu ve toplum reformcusu Jeremy Bentham ve onun mimar olan kardeşi Samuel Bentham'ın, 18. yüzyılda yaşanan toplumsal karmaşaları denetlemek ve önlemek için geliştirdikleri hapishane modeline karşılık gelir (Uzak, 2022). Bu hapishane, çember şeklinde dizayn edilmiş olup bu çemberin her birinde hücreler vardır. Bu hücrelerde çoğunlukla suçlular, akıl hastaları, öğrenciler ve işçiler vardır. Çünkü bu kişiler, modern disiplinci iktidar tarafından normlara uymadıkları için sürekli gözetim ve denetim altında tutulması gerekenlerdir, böylelikle de bu kişiler toplumdan soyutlanacak ve normlar yeniden üretilecektir (Ağın, 2022). Bu türdeki bir hapishanede sürekli bir görünürlük vardır, bu saydığım mahkumlar, kulenin içindeki iktidar tarafından gözetlenirler, ancak onu göremezler. Yani iktidar ve gözetlenen arasında asimetrik bir ilişki vardır (Bitirim Okmeydan, 2017). 


Görsel 1. Panoptikon'un planı (Watkinds, 2007, Sabahçı 2023'ten alındı)


Şimdi, diğer hapishaneye gelelim. Daha önce dediğim gibi burada da bir "gözetim" vardır. Ancak burada, yani sosyal medya ve sanal dünya hapishanesinde, herkes birbirini izler. Yalnızca buradaki mahkumlar, öncekilerin aksine bu hapishaneye gönüllü olarak girmişlerdir. Onlar, gözetlemekten ve gözetlenmekten hoşlanan kişilerdir. Yalnız bir öncekiyle aynı olarak, iktidar ve mahkumlar arasındaki asimetri devam etmektedir. Farklı olarak sadece mahkumlar (sosyal medya kullanıcıları) arasında simetri vardır - çünkü herkes birbirini izlemekte ve görmektedir (Bitirim Okmeydan, 2017). Bu hapishanenin adı ise "omniptikon" olarak  geçmektedir. Bu kavram ilk olarak Jeffrey Rosen'in "Çıplak Kalabalık" isimli kitabında kullanılmıştır. Günümüzde sosyal medya kullanıcıları olarak bizler, bu ikinci tür, yani "omniptikon" isimli hapishanedeyiz. Zira sosyal ağların yaygınlık kazanmasıyla "gözetleme" ayrıcalığı, artık yalnızca iktidarlarda değil, aynı zamanda sıradan bireylerdedir. 


Bu iki hapishaneden de çıkmak hiç de kolay değildir. Farz edelim ki ilk hapishaneden, yani panoptikon'dan çıktınız. Şimdi sizi öncekinden çok farklı bir hayat bekliyor: Ya bir "akıl hastası", ya da bir "azılı suçlu" konumuna gelir ve ona göre muamele görürsünüz. Çünkü siz artık "damgalanmış" birisinizdir.


Peki omniptikon'dan çıkışın sonunda kişiyi ne bekliyor olabilir? Ben bunları kestirmekte zorlanıyorum açıkçası. Ancak buradan da çıkıldığında kişinin üzerinde bir "damga" olacak gibidir. Zira herhangi bir sosyal ağda yapılan tüm paylaşımlar, beğeniler ve takip edilenler kayıt altındadır ve belki bir gün bunlar omniptikondan çıkmayı başarmış kişilerin karşısına çıkabilir, onların aleyhinde kullanılabilir. Kısacası gözetlenmekten kaçış mümkün değildir.


Sosyal medyanın özgürlük mü yoksa tutsaklık mı olduğunu iyi düşünmek gerek.


Kaynaklar

Ağın, E. (2022). Michel Foucault'un çalışmalarında panoptikon, kapatılma ve okul kurumu. Eğitim Bilim ve Toplum Dergisi 20(79) s. 64-82.


Bitirim Okmeydan, S. (2017). Postmodern Kültürde Gözetim Toplumunun Dönüşümü: ‘Panoptikon’dan ‘Sinoptikon’ ve ‘Omniptikon’a. AJIT-e: Online Academic Journal of Information Technology 8(30) s.45-70. DOI: 10.5824/1309‐1581.2017.5.003.x http://www.ajit‐e.org/?menu=pages&p=details_of_article&id=28


Cambridge Dictionary. FOMO. https://dictionary.cambridge.org/tr/s%C3%B6zl%C3%BCk/ingilizce/fomo adresinden 8 Ağustos 2024 tarihinde alınmıştır.


Google Trends (2024). VPN. https://trends.google.com/trends/explore?date=now%207-d&geo=TR&q=vpn&hl=tr adresinden 8 Ağustos 2024 tarihinde alınmıştır.


NTV Para (2024, 2 Ağustos). Instagram yasağı: E-ticarete günlük maliyeti belli oldu. [Basın Bülteni]. https://www.ntv.com.tr/ntvpara/instagram-yasagi-e-ticarete-gunluk-maliyeti-belli-oldu,9Ried4HPckuhpRhKcbOI2Q.


Oksijen (2024, 5 Ağustos) Türkiye'de Instagram yasağı sürüyor: Ücretsiz VPN kullanmak tehlikeli mi? [Basın Bülteni]. https://gazeteoksijen.com/bilim-ve-teknoloji/turkiyede-instagram-yasagi-suruyor-ucretsiz-vpn-kullanmak-tehlikeli-mi-218846


Özdel, G. (2012). Foucault bağlamında iktidarın görünmezliği ve panoptikon ile iktidarın gözü göstergeleri. The Turkish Online Journal of Design, Art and Communication - TOJDAC 2(1) s.22-29.


Sabahçı, B. (2023). “Sanal Ortamlarda Panoptikon Kavramı ve Gözetim Toplumu”. Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (ASOBİD). 13, s. 111- 134


World Population Review (2024). Instagram Users by Country 2024. https://worldpopulationreview.com/country-rankings/instagram-users-by-country adresinden 8 Ağustos 2024 tarihinde alınmıştır.


Uzak, E. (2022). Panoptikondan Omniptikona: Yeni Medya ile Don¨ us¸en Panoptikonun ¨ Filmlerdeki Yansıması. Universal Journal of History and Culture 4(2) s.104-129. DOI: https://doi.org/10.52613/ujhc.1084508 


Görsel kaynaklar

https://pixabay.com/tr/photos/business-technology-kent-line-5475663/

Sabahçı, B. (2023). “Sanal Ortamlarda Panoptikon Kavramı ve Gözetim Toplumu”. Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (ASOBİD). 13, s. 111- 134