Sosyolojik Kavramlar Serisi: Habitus

Habitus, bizim nerede ne zaman ne yapacağımızı ifade eder. Bu yönüyle seçimlerimiz ne ölçüde bireysel?

Günlük hayatımızda verdiğimiz kararlar, davranışlarımız ve tercih ettiğimiz yaşam biçimi, gerçekten bireysel seçimlerimiz mi? Yoksa farkında bile olmadığımız bir toplumsal yapı tarafından şekillendiriliyor mu? İşte bu soruların yanıtı, Pierre Bourdieu’nün sosyolojiye kazandırdığı “habitus” kavramında saklı.

Habitus, aktörün dünyayı anlamasını sağlamaktır. Bu yönüyle toplumsal aktörlerin algılama, hissetme ve davranma şemaları olarak ele alınabilir. Bu şemalar nesnel şartlar tarafından oluşturulur ve faillerin gündelik hayattan siyasete, kültürel deneyimlerden konuşma biçimine kadar bütün toplumsal sistemlerin pratiklerini yapılandıran, içsel bir yapıyı ifade eder.

Habitus bize, nerede ne zaman ne yapacağımıza göndermede bulunur.

Eylemde bulunan aktör habitus şeması içinde bir mekanizma işletir. Kendiliğinden ve farketmeksizin.

Habitus toplumsallaşma süreci ile karıştırılabilir. Fakat toplumsallaşmadan daha derin bir noktaya değinir. Çünkü birey, toplumsallaşma boyunca kendi bedeninde içselleştirdiği nesnel var oluş koşullarını yine kendisi için aktarabilir ve habitusa dönüştürür. Habitus, ne tam olarak bireyseldir ne de tam olarak toplumsaldır. Birey tarafından inşa edilir fakat toplumsal sistemin sunmuş olduğu unsurlar, habitusun oluşmasında kayda değer öneme sahiptir.

Toplumsal aktör kendi habitusunun nesnel koşullarında adeta evinde gibidir. Birey bu şekilde dünyayla nasıl başa çıkacağını öğrenir. Bourdieu’ya göre okul ve aile birincil toplumsallaşma alanlarıdır.


Bourdieau, habitusu üç çeşit sermaye biçimiyle ilişkilendirir:

1) Ekonomik Sermaye

2) Kültürel Sermaye

3) Toplumsal Sermaye


Aktör, bu sermaye sistemleri ile toplumsal alanda konumlanır. Ne giyiyoruz, ne içiyoruz, nereye gidiyoruz, kimlerle konuşuyoruz gibi. Sermaye biçimlerinin ne oranda bireyde bulunduğu önemlidir. Sermaye tiplerinin pratikteki yansımalarını anlamamızı sağlayan bir de Simgesel Sermayeden bahseder Bourdieu. Simgesel sermaye, simgesel değerler bütününe işaret eder. Ve eğer, sermaye orantısızlıkları söz konusu olursa simgesel şiddet gündeme gelir.