Sözle Değil Yürekle Dokunan Roman

"Bizim memleket ıstıraba katlanmasını iyi beceriyor da ona karşı gelmesini bilmiyor." -Kemal Tahir

Yokluğun iyice hırpaladığı, ihtiyaçların dağ gibi yığıldığı bir dönemde İstanbul'un destansı direnişi ve mücadelesi, imparatorluk ordularının yenilgiyi kabullenip silahlarını teslim ettiği bir dönemde aydınların en umutsuz koşullar altında savaşı üstlenişleri, esaretin sadece şehirde değil insanların yüreklerine sinmiş, gönüllere prangalar vurulmuş olduğu bir dönemde haritası olmayan bir hazineyi arayış olan bu eser; zamanla en keskin dikenlerin bile ele batmayacağını, batamayacağını savunuştur.

Kalemle değil yürekle yazılan bu roman, kulaklarda iz bırakan bir Milli Mücadele nidasıdır. Bu eser milletin duymayan kulağının, görmeyen gözünün, konuşamayan dilinin çözülüşünü ve onların eksik uzuvlarını nasıl tamamladıklarını göstermiştir. Kemal Tahir Anadolu insanının bağrında yanan hürriyet ateşinin küllenişini, Türk milletinin küllerinden yeniden doğuşunu mısra mısra işlemiştir. Uyumakta olan bir milletin nasıl uyandığını, umutsuzluktan bulanmış akılları, sözcükleri pak eyleyen Kamil Bey'i ve Milli Mücadele yandaşlarını bir nida eylemiştir.

Halkın bile kurtulmaya inancı yokken devletin memurları devleti kurtarmak isteyen insanları hapse mahkum ederken başarılmış bir işin imzasını bu eserin her sayfasında gördük, onlarla beraber mücadele ettik. Ne olduğunu anlamayanlardan vatanın elden gitmesini engellemek için varını yoğunu feda edenlere kadar, var olan çok çeşitli insan profilini her satırda birer resim gibi gördük. İşgal edilen bir şehrin arka yüzünü, insanlarını ve onların bu sürede yaşadıkları her cümle de birer rüzgar gibi yüzümüze vururken hissettik. Ve Kemal Tahir eşsiz kalem gücüyle bizi savaşa, esir şehre ve onun insanlarının yüreklerine, ahalinin ta içine karıştırdı. Şöyle de eklemiş usta yazar: "... Kaçarsın, kovalarsın. Anından ölenler, yaralananlar olur. Ama hep ileriye bakmanın rahatlığı vardır. Oysa esir bir şehirde, dost kim düşman kim bilinmez!"

Mütareke dönemi Osmanlı aydınının ve İstanbul'un destansı direnişi ve mücadelesinin benzersiz bir fotoğrafıdır bu yürekle dokunan roman. "Bir milletin kadınları, erkekleri aynı safta dövüşe girerlerse o milleti yenmek hiç mümkün mü? En ilkel insan topluluklarında bu böyleyken zamanla nasıl unutulmuş?..." diyen Kemal Tahir bu eserinde millet seferberliğinin tanımını Fatma Hanım ile bizlere sunarken Geleneksel Türk kadını tipini Nedime Hanım'la yaparak sözünü bizlere kanıtlamıştır.

İstanbul Hükümeti tarafını tutanları, kuvayı milliyecileri ve vurdumduymazları okurken insanoğlunun para için vatanını bile satacağını vatansever gibi görünen Niyazi Bey'den öğreniyoruz. Roman boyunca ihanet-sadakat, yaşam-ölüm, karanlık- aydınlık ve en önemlisi esareti tüm noksanlığıyla gördük ve zıtlıklar arasında yolculuk ettik. "Bazen hür olduğumu zannederek sevindiğim oluyor. Esir bir şehrin, hatta esir bir memleketin eserlerinden herhangi biri olduğumu unutuyorum." diyen Kamil Bey bizi bu yolculuğa çıkaran asıl kişi oldu. İhsan Bey'den Ramiz Efendi'ye Ayşe'den Nedime Hanım'a kadar milli mücadelenin eşsiz rayihasını soluduk. Kulaklarımızda ses oldu, aktı Esir Şehrin İnsanları. Aklımızda imza oldu, kazındı.

Bizler Kemal Tahir'i sözlerinden olduğu kadar Esir Şehrin İnsanları'nın sayfalarına bir ayna gibi yansıyan yüreğinden de anladık. Hakikati, tarihi ve bizi gördük. Kemal Tahir "Zafer savunuya muhtaç değildir!" diyerek bu sayfaları adeta Milli Mücadelenin sesi ilan etmiştir. Savaşın sadece silahla değil kalemle, sözle olabileceğini anlattı bu roman bize. Milli Mücadelenin sadece harp meydanında değil ülkenin karış karış her toprağında sazdan söze gazeteden dergiye kadar nasıl mücadele sergilediğinin göstergesidir.

 Esir Şehrin İnsanları; şafağın her gökyüzünün bağrındaki söküşünün ardından duyulan "Hayyalel Felah!" nidasının arşa değerek yükselişinin kanıtı.

Esir Şehrin İnsanları; secdeye değen her başta inancın Allah korkusundan değil sevgisinden olduğunun kanıtı.

Esir Şehrin İnsanları; bir daha asla uyumamak adına feda edilenlerin kanıtıdır.

Esir Şehrin İnsanları; Tarih boyunca Türk'ün bağırdığı her yüksek sestir. Alparslan'ın sesi. Metehan'ın, Fatih'in, Yavuz Sultan Selim'in, Anadolu'nun sesidir.

Esir Şehrin İnsanları; zarar gelmesin diye kundaktaki sabinin üzerinden aldığını cephanenin üzerini örten Şerife Bacı'nın sesidir.

Esir Şehrin İnsanları; düşmana ilk kurşunu atarak Maraş'ta Kurtuluş Mücadele'sini başlatan Sütçü İmam'ın sesidir.

Esir Şehrin İnsanları; "Hayatı ve özgürlüğü için ölümü göze alan bir millet asla yenilemez!" diyen Atatürk'ün sesidir.

Esir Şehrin İnsanları; Kemal Tahir'dir. Onun sesidir.

Esir Şehrin İnsanları; bizi biz yapanların sesidir, bu vatanı özgürlüğe kavuşturanların sesidir.