Su

Yaşanyan her şeyin kendisi ve kaderi.

Sonsuz, bucaksız mavilik, hayatın ve yaşamın yapı taşı, zamanın şahidi: Su. Birçok destan ve anlatıda insanın oluştuğu şeydir su. Mesela Türk mitolojisinde su; kutsallığı, yaşamı ve doğumu simgeler. Ruhani bir kaynak olup aynı zamanda ruhların koruyucusudur da. Bir bakıma haklıdır da. Yaşamın başlangıcıdır su. İlk insanlarda bu yana yaşam onun yanına kurulur, göçler savaşlar onun için yapılır. Öyle ki su sadece dünyayı kaplamaz, insanın kendisini de kaplar. Yüzde yetmişin ona aittir ve yaşamın da ta kendisi ona aittir.

Toprakları ev yapan verilmiş en büyük nimettir su. Sadece bir işin değil, her işinin bir parçası ve kendisidir su. Denizler, okyanuslar üzerine şiirler yazılan satırların bile parçalardır. Fakat yaşayan her şeyin hakimi olsa da aynı zamanda onlara tabii olandır. Sonsuz gibi gözükse de tüketilen ve bitendir aynı zamanda su. Yerine başka hiçbir şeyin konulamayacağıdır. Fakat insanlık ''Tüketim Çağı'nda'' ve en umarsızca tükettikleri şeylerden biri de su işte. Fakat bilmiyor ki insan varlığın kendisi suya aittir. Tükettiği tek şey su değil kendisidir. Öyle ki suya sadece israfla zarar vermez insan. Aynı zaman da küresel ısınmayla iklimde de yok eder. Fark etmeden içine girdiği bu savaşta kaybeden de kendisi olacaktır ama insan durmaz daima savaşır hayatın ta kendisiyle. Hep de filmlerde, kitaplarda ve derslerde de görür aslında susuzluğun neye mal olacağını ama ders almaz bir türlü çünkü o ''tüketicidir''.


Her ne kadar topraklar bize ev sahipliği yapsa da, topraktan yaratılsak da hayatın formülünde su vardır. Günden güne tükenen bu bu kaynak aslında hayatın tüketildiğine delalettir. Yazları kuruyan barajlar, kışları beklenen yağışlar bir mesajdır aslında. İnsan bu mesajı almazsa insanlık en büyük savaşını kaybedecektir hem de kendine karşı verirken bu savaşı. Ve belki de o gün geldiğinde, insan suyun değerini anlamak için çok geç kalmış olacak. Kuruyan nehir yatakları, çatlayan topraklar ve susuzlukla mücadele eden bir dünya… Hayatın formülündeki en önemli bileşeni kaybettiğinde, insanlığın da yok oluşu kaçınılmaz olacak. Ancak hâlâ bir umut var; suyu korumak, onu bilinçli kullanmak ve doğaya saygı duymak. Çünkü suyu korumak, hayatı korumaktır. Eğer insan bunu başarabilirse, savaşmak yerine suyla barışmayı öğrenirse, geleceğe bırakabileceği En büyük miras da bu olacaktır: Yaşamın kaynağını sonsuzluğa taşımak.