Tanımlamaların Sınırları

Tanımlamalar, asıl sahibini bulur. Siz buldunuz mu?

Yaşadığımız hayat içerisinde duruma göre rollere bürünüp birtakım tanımlamalara sahip oluruz.

Statü özelliğimiz, sahip olduğumuz mesleğe, evliysek eş olmaya anne ya da baba olmuşsak arkadaşımız varsa gibi birçok etiket ile atıfta bulunacak durumda oluruz. Böylesi bir durumun değişime ve dönüşüme açık olması sevindirici.

Derinleşerek daha da varlığımızı ortaya çıkararak tanımlarımızı arttırıp kendimizi keşfettiğimiz bir merkez olması, sınırların ötesinde olması gereken benliğin oluşumu gibi. Bu sebeple sonu gelmez şekilde devam eder, gider.

Tabi birde kültür düzeyide bu durumu etkiler niteliktedir. Genel olarak aslına baktığımızda bu düzenin oluşmasına sebep olan bizleriz. Bu sebeple bu duruma her zaman için değişime ve dönüşüme açık kapı bıraktığından dolayı şikayet etmek ve ya umutsuzluğa kapılmak yerine düzenin değişmesine ya da yenilenmesine yardımcı olabiliriz.

Kültürü baz alıp cesareti aktif hale getirmeyide unutmamak lazım bu arada.

Bizi hangi tanımlar tamamlamış olsa gibi görünsede bizi asla belli bir katogeriye alarak sınırlama hakkına sahip olamaz. Başka vasıflara da sahibiz. Bu sebeple belli bir kalıba konulmak fıtratımız da yer almadığı için bizim tanımlanmış özelliğimiz çok dışarıda ve sığ kalmaktadır. Sizce de öyle değil mi?

Aslında tanımlanmasak iç alemimizde ortaya çıkmayı bekleyen daha ne hünerler gizlidir.

Farklı bir bakış açısıyla değerlendirildiğimizde ki buna hep ihtiyacımız var, özgürlüğümüzün tanımını kendimize uygun hale getiririz, yargılamadan hiçe saymadan tanımlamalar artar ve sınırlamalar ortadan kalkar. Sonuç olarak okumak ve öğrenmek farklı bir hal alır sınırlarımızı aşmak adına. Tanımlamalar, asıl sahibini bulur. Siz buldunuz mu?