Tarih Öncesi Dönemde Down Sendromunun En Eski Örneği
Neandertallerde Karşılıksız İyilik
Down sendromu, doğuştan gelen ve 21'inci kromozomun fazladan bir kopyasıyla oluşan genetik bir farklılıktır. Yapılan çalışmalarda bu genetik farklılığın sadece modern insanlarda değil tarih öncesi dönemlerde de görüldüğü ortaya koyulmuştur. İspanya merkezli bir araştırma ekibinin yaptığı çalışmalar sonucunda Down sendromunun en eski örneğinin Neandertallere ait olduğu tespit edilmiştir.
Araştırma, günümüzden yaklaşık 250 bin ila 40 bin yıl önce yaşamış Neandertaller üzerinden yürütülmüş ve Neandertal bir çocuğun kafatasını inceleyen ekip, iç kulak kalıntılarında bazı bulgulara rastlamıştır. 26 Haziran 2024 tarihinde Science Advances dergisinde yayımlanan araştırmada, bu bulguların yalnızca Down sendromuyla açıklanabileceği sonucuna varılmıştır.
İncelenen Neandertal çocuğun 6 yaşına kadar yaşadığı tespit edilmesinin üzerine araştırmacılar, çocuğun 6 yaşına kadar yaşamış olmasının tarih öncesi toplumlarda Down sendromlu çocukların yaşam süresi beklentisinin çok üzerinde olduğunu belirtmiştir. Bu bilgiden hareketle Neandertallerin sosyal yaşantısıyla ilgili çıkarımlar yapılmıştır. Araştırmacılar yaptıkları çıkarımlarda, Neandertallerin sürekli hareket halinde bir yaşam sürmesinden dolayı Down sendromlu bir çocuğun bu kadar uzun süre yaşamasını, annenin tek başına sağlayamayacağı görüşüne varmıştır. Annenin hem çocuğun bakımını karşılamasının hem de zorlu yaşam koşullarında günlük aktivitelerini sürdürebilmesinin olağan olmadığı; annenin, mutlaka sosyal grubun diğer üyelerinden yardım almış olması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Neandertallerin birbirlerine yardım ettiği ve iyilik yaptığı örneklere daha önce de rastlanmış olmasına karşın bu durum, öncekilerden biraz daha farklıdır. Bu farklılık, bakıma ihtiyaç duyan çocuğun yapılan yardıma karşılık veremeyecek durumda olmasına rağmen sosyal grubun üyelerinin yine de kendisine yardım etmesinden kaynaklanmaktadır. Böylece Neandertallerde "karşılıksız iyiliğin" varlığı ortaya çıkarılırken yardımın, daha önce savunulanın aksine bir çıkar ilişkisi içerisinde yapılmadığı, aksine gerçek bir fedakârlığa ve empatik davranışlara dayalı olarak gerçekleştirildiği iddiası güçlenmiştir.