Tarihle Çelişmek: Göbeklitepe

Bir keşifle bilineni yıkmak.


Yaşayan bir ansiklopedidir Anadolu. Öyle ki bu verimli topraklar birçok medeniyete ev sahipliği yapmış ve onun izlerini hala taşımaktadır. Lidyalılar, Frigyalılar, İyonlular, Roma, Yunan, Osmanlı ve daha niceleri... Bu toprakların bir zamanki ev sahipleriydi onlar ve çoğu giderken bizler izler bıraktı, bir kısmı da hala günümüzde hayatta fakat şimdi sizi bunlardan çok daha geriye götüreceğim. Tarihin bilinen ilk ibadet noktası. Bundan 12 bin yıl öncenin, Cilalı Taş Devri'nin bir yapısı: Göbeklitepe.


''Tarih yerleşik yaşamı tarımla başlatır.'' bu bilginin varlığı ile antitezidir Göbeklitepe. Öyle ki o avcılık-toplayıcılık döneminden kalan bir tapınaktır. Avcı- toplayıcıların yaşadıklar dönemde küçük, geçici yapılar inşaa ettiğini biliyoruz ama böylesine devasa bir tapınağı inşaa etmeleri tarihle çelişen bir durum. Öyle ki uzmanlar daha sadece yüzde onun ortaya çıkarıldığını ve altmış yıllık daha kazının yapılması gerektiğini söylüyor.


Tapınak, odalardan oluşuyor. Bu odaların en büyüğü resminde gördüğümüz C odası denilen yer. C odasının görkemli bir giriş kapısı var ve kendi içinde üç küçük odası mevcut. Fakat bu odalar kapısız olarak inşa edilmiş ve inanca göre bunun kutsalın dokunulmazlığı olarak düşünülür. Odalar içlerinde ağırlığı 20 tondan fazla olan, üstünde el ve vahşi hayvan çizimleri olan ''T'' şeklinde sütunlar bulundurur. Bu sütunlar aynı coğrafyada bulunan Nevali Çori ve Karatepe gibi farklı yapılarda da bulunması üzerine ''Acaba bu coğrafyada inanılan bir inancın sembolü mü?'' sorularını akla getirir. Aynı zamanda bu taşların kutsalı temsil ettiği düşünülür ki bunun nedenlerinden biri de yine aynı coğrafyada bulunan 12 bin yıllık ''Urfa Heykeli'' dir. Bu heykel o dönemde insanların insan figürü yapabildiğinin kanıtıdır. Yani isteseler Göbeklitepe'ye insan figürü de koyabilirlerdir. Bu da demek oluyor ki T sütunları insanı sembolize etmiyor.



Taşın üstündeki saldırmaya hazır hayvan figürleri, Göbeklitepe'nin içinde bulunan kafatasları burada kurban verdiğini düşündürse de uzmanlar bununla ilgili bir kanıt olmadığını söylüyor ve kafatasların üzerinde çizikler bulunduğunu ve bu çiziklerin insanlar öldükten bir süre sonra kafataslarının çıkarıldığını ve o kafataslarının çizilip sütunların üstüne koyduklarını ve böylece hem atalarına onur hem de düşmanlarına korku saldıklarını söylüyor.


İlgi çekici noktalardan biri de şudur ki jeo-radar taramalarında Göbeklitepe'nin daha 16 odasının bulunduğu ve bu odaların bazılarının Göbeklitepe'deki odalardan daha da eski olduğunu söylüyor. Yani Göbeklitepe'nin inşaasına Buzul Çağ'ında başlanmış olabilir.


Tarihin bilinen ilk yerleşim yeri, ilk ibadethanesi Göbeklitepe, bugün hala sırlarla ve bilinmezlikle dolu. İnsanların taşı taşa sürterek yaşadığı, yerleşik hayatın başlamadığı bu dönemde böylesinde devasa bir yapıyı inşa etmesi ve tarihte bilinenin tam tersine olan bu kefiş insanın aklında sayısız soru bırakıyor. Yapıldığı yerden taşlardaki figüre, orada yapılan ritüellere kadar sıralarla bezeli bu yapı, kim bilir belki bir gün tamamına erişildiğinde daha nice sürprizler çıkarır karşımıza. Belki de aynı coğrafyada bulunan diğer yapılarla ilgisini de açıklar bize. Burada diğer bilinmezliklerin arasında giderken bilinen bir gerçeği dile getirmek isterim. Tarih her zaman kendi içinde yanılır, inanılan şeyin tersine keşfiyle.