Tek bedende 24 farklı kişilik: Billy Milligan
Bedeninde 24 farklı kişiliği barındıran Billy Milligan'ın tuhaf hayat hikayesi.
Bugün sizlere Netflix'te izlediğim, çok tuhaf bir hayat hikayesini konu edinen bir mini diziden bahsedeceğim. Biraz spoiler içerebilir. :) Netflix, çoklu kişilik bozukluğu hastası olan Billy Milligan'ın tuhaf hayat hikayesini mercek altına aldığı 'İçimdeki Canavarlar: Billy Milligan'ın 24 Yüzü (Monsters Inside: The 24 Faces of Billy Milligan) adında belgesel tadında bir mini dizisini 2021 yılında yayınladı.
Billy Milligan, Dissosiyatif Kimlik bozukluğu yani çoklu kişilik bozukluğu olarak adlandırılan ruhsal bir hastalığa sahipti. Çoklu kişilik bozukluğu, adından da az çok tahmin edeceğimiz üzere kişinin kendi kimliği dışında bir ya da daha fazla kişiliğe sahip olduğunu hissetmesidir. Billy Milligan'ı bu kadar ünlü yapan ise tam tamına 24 farklı kişilik türüne sahip olmasıydı.
Milligan, üvey babası tarafından işkenceye maruz kalmış, cinsel istismara uğramış, hatta diri diri mezara gömülmüş, travmalarla dolu bir çocukluk geçirmiş ve aslında çoklu kişilik bozuklukları bu travmalardan sonra kendini belli etmeye başlamıştı.
Suçla tanışması 1972 yılı olmuştu. Gasp, soygun, adam kaçırma ve tecavüz iddiasıyla karşı karşıya kalmıştı. Billy'nin bundan sonraki serüveni, 1977'nin Ekim ayında, Ohio Üniversitesi kampüsünde bir seri tecavüz olayını sadece 12 gün içerisinde gerçekleştirmesiyle başlamıştı. Tecavüzün yanı sıra soygun ve adam kaçırma gibi suçlamalarla mahkeme karşısına çıkan Billy, neler olup bittiğine dair bir fikri olmadığını beyan ediyordu. Bu ifadesini, cezalanmaktan kaçmak için bilerek yaptığını düşünenler olmuştu. Fakat mahkeme Billy'de normalin dışında bir şeyler olduğunu fark etmiş ve psikolojik değerlendirmeden geçmesine karar vermişti.
Ohio'nun önde gelen akıl sağlığı hastanesi Harding Hospital'de, doktor Harding tarafından birçok kez testten ve değerlendirmeden geçen Billy'nin IQ seviyesinde farklı günlerde belirgin farklılıklar ortaya çıkıyordu. Ayrıca tutuklu kaldığı süre boyunca çok farklı düzeylerde bir sürü resim çizdiği ortaya çıkmıştı. Doktor Harding, ilk değerlendirmeleri sonucunda Billy'nin 10 farklı kişiliğe sahip olduğunu düşünüyordu.
12 Mart 1978'de' Billy ve avukatları, Doktor Harding, Doktor Wilbur, Savcı Yavitch bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmeden 6 ay sonra 12 Eylül'de, doktor Wilbur, Billy'nin akıl hastası olduğunu ve bu yüzden de adil yargılanamayacağını bildiren bir rapor yazdı. Doktor Wilbur, Sybil isimli hastasına çoklu kişilik bozukluğu teşhisi koymuş ve 16 farklı kişiliği tek bir kişilikte birleştirmeyi başarmış, çoklu kişilik bozukluğu konusunda uzman bir isimdi.
Tecavüz, gasp, adam kaçırma gibi suçlamalarla mahkemeye çıkan Billy Milligan, mahkeme kararıyla Athens Ruh Sağlığı Merkezi'ne gönderildi. Burada Dr. David Caul tarafından hipnoz tedavisi uygulanan Billy'de bir grup kişilik daha ortaya çıkmıştı. Billy, bu kişiliklere 'istenmeyenler' adını veriyordu.
Billy Milligan'ın tuhaf hikayesi medyada sıkça yer almaya başlamıştı, hatta Yazar Daniel Keyes, Billy'nin hayat hikayesini yazmaya başlamıştı. Fakat bu durum, Billy'nin ablasını rahatsız ediyordu, ablası tüm bu olanlarla ilgili "onu iyileştirme gayemizi kaybetmeye başladık diye hissettim" diyordu. Kimileri onun gerçekten çoklu kişilik bozukluğu olan bir hasta olduğuna inanırken kimileri oskarlık bir oyunculuk sergilediğini düşünüyordu.
Siyasetçilerde, Milligan'la ilgili olayları yakından takip ediyordu. Öyle ki "Milligan Yasası" adında bir kanun teklifi olması gerektiğini savunuyorlardı. Milligan'la ilgili kitap satışından, film haklarından, tablolardan veya başka herhangi birşeyden gelen tüm paranın devlet kasasına girmesi gerektiğini düşünüyorlardı.
Milligan, Athens Ruh Sağlığı Merkezi'nde kaldığı sürede çizdiği tablolardan para kazanmaya başlamıştı. Athens Ulusal Bankası'nda sergi bile açmıştı. Bir süre Dayton Tıp Merkezi'nde kalan Billy, burada tanıştığı Don Bartley adındaki bir arkadaşının kız kardeşi Tanya Bartley ile nikah masasına oturmuş fakat bu evlilik sadece 51 gün sürmüştü ve Tanya, Billy'i terk etmişti. Terk edilen Billy, her şeyden uzaklaşmak istediğini belirtip bir çiftlik satın almış ve şiddet görmüş çocuklar için bir vakıf kurmuştu.
Elbette her şey bu kadar sakin gitmiyordu ve Billy, yine tutuklanıp, Ruh Sağlığı Merkezi'ne gönderildi. 1986'da son kaldığı merkezden kaçan Billy, kaçmasını gerekçe olarak hayati tehlikesi olduğunu ve hukuk sistemini politikalarının kurbanı olduğunu söylüyordu. Kaçtıktan sonra abisiyle iletişim kuran Billy, Bellingham kasabasına yerleşip kendine Christopher Carr adını vermişti. Kasabada bir öğrencinin kaybolması davasında adı geçen Billy, kaçısından 4 ay kadar sonra tutuklanıp Ohio'ya geri gönderildi. Tekrar psikolojik değerlendirmeye alınan Milligan'ın kişiliklerinin birleştiğine ve toplum için tehlike arz etmediğine karar verildi ve serbest kaldı.
Tüm bu olaylar Billy'nin ününe ün katmaya devam ediyordu, öyle ki bu tuhaf hayat hikayesi Hollywood'un da ilgisini çekmişti. James Cameron, film yapımı için Milligan'la iletişim kurdu. Sonrasında yapımcılar tarafından Los Angeles'a getirilen Billy, Hollywood'un tüm imkanlarına sahip oldu. Fakat işler iyi gitmedi, film projesi bazı sebeplerden dolayı iptal olunca Billy, Las Vegas'a taşındı.
Artık yaşlanan Milligan, bunama nöbetleri geçirmeye başladı ve saldırgan davranışlarından dolayı bir kaç kez daha tutuklandı. Ohio'ya geri dönen Billy'e 2012 yılında kanser teşhisi kondu ve 12 Aralık 2014'te hayatını kaybetti.
Yazar Daniel Keyes, 1981'de 'Billy Milligan'ın Zihinleri' adlı kitabı tamamladı, 1994'te 'The Milligan Wars' adlı bir kitap daha yazdı.
Sizce Billy gerçek bir akıl hastası mıydı yoksa çok iyi rol yapan bir adam mıydı?
Keyifli okumalar.