That Sugar Film- Ah Bu Şeker!

Şeker ve şekerli gıdalar bizi ne kadar etkiliyor? That Sugar belgeseli ile bir bakış açısı kazanalım.

Sağlıklı beslenememe günümüzün en büyük problemlerinden. Birçoğumuz hayat koşuşturmacasında zamansızlıktan, duygusal açlıklarımızı bastırmaktan ya da çevremizdeki birçok etkenden (reklam, restoran konseptleri vb.) düzensiz ve sağlıksız beslenebiliyoruz. Bu durum son yıllarda daha da artmış durumda. Hormonlu, katkı maddeleri içeren gıdalara ulaşım çok kolay ama bunun sınırlandırılması ya da denetlenmesi yetersiz.

Sağlıklı beslenme konusunda diyetisyenlerin de kendi aralarında farklı görüşlerde olduklarına tanık oluyoruz. Benim bu yazımda ele alacağım konu ise şeker. İzlediğim That Sugar adlı ödüllü belgeselin konusu olan şekerden ve belgeselin şekerle ilgili verdiği bilgilerden yola çıkarak yazımı oluşturdum. Kimi diyetisyenler şekerin sağlıksız bir yiyecek olmadığını savunurken kimileri de şekerin insanlara verdiği zararlar konusunda ısrarcı bir görüş sergiliyor. Belgeselimizde, hayatının belirli bir zamanından sonra sağlıklı beslenen diyetinde şeker bulunmayan bir kişinin şekerin gerçekten zararlı olup olmadığını test etmek için yüksek fruktozlu (bir karbonhidrat- şeker içeriği) diyete başlamasını ele alıyor. Bu diyeti doktorlar ve diyetsiyenle birlikte kontrollü bir şekilde sürdürüyor. Diyetisyenle günlük alması gereken kalori miktarını, günde ne kadar şeker tüketmesi gerektiğini (40 çay kaşığı), bel çevresi, kan değerleri vb. sağlık testleri (Yaptığı bu testler onun yüksek fruktozlu diyetine başlamadan öce sağlıklı olduğunu gösteriyor.) yapıyor ve yüksek fruktoz içeren diyetine başlıyor.

Belgeselde; deney sırasında, üzerinde fruktoz diyeti yapılan kişinin gün geçtiğince halsizleştiğine, kilo aldığına (özellikle bel çevresi), sürekli olarak yorulduğuna tanık oluyoruz. Kilo alması, sağlıklı beslendikten sonra şeker tüketen biri için normal gözükebilir ama bu kişi önceki aldığıyla aynı kalori değerinde yemek yiyor ve aynı derecede egzersiz yapıyordur. Buradan çıkaracağımız sonuç ise her kalorinin her besin için aynı değeri ifade etmediğidir. Ayrıca bu kişi aynı kalori değerinde besin alsa da öncekine göre daha çok acıkma hissi duyuyordur. Yapılan bir aylık deney sonucunda kişide karaciğer yağlanması sınır değerde olarak ölçülüyor. Vücudun en önemli organlarından olan karaciğerin vücudumuzda cilde olan etkisinden tutun hormonal sisteme kadar birçok yerde işlevi var ve şekerli gıdaların fazla tüketimi sonucu bir ay sürede bu kadar etkilendiğini görmek insan sağlığı açısından oldukça riskli bir durum.

Filmde, yapılan bu deney dışında şeker ve şeker endüstrisiyle ilgili birçok bilgiye dair de bakış açısı da elde etmiş oluyoruz. Gıda endüstrisinin şeker üzerine endekslenmiş olması, şekere erişimin çok kolay olması ya da tüketimi konusunda tercihin bireylere bırakılması bu gıdanın insanlar tarafndan tüketiminde aşırıya gidilmesine sebep oluyor. Bu aşırı tüketimin fizyolojik ve nörolojik olarak insan sağlığına zaralarına belgesel içerisinde verilen sahnelerle tanık olabiliriz.

Belgeseli izlediğim zaman boyunca, şekerli gıdaların zararlarına ve etkilerine yönelik birçok bakış açısı kazandığımı düşünüyorum. Belgeselde görünüyor ki bu gıdaların tüketimini dengeli bir şekilde sağlamak sanılanın aksine hayatta daha enerjik ve aktif olmamız aynı zamanda da sağlıklı bir yaşam sürmemiz için gerekli.